ERDOĞAN: YİNE KILIÇDAROĞLU'NU HEDEF ALDI

ERDOĞAN: YİNE KILIÇDAROĞLU

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Meclis'teki grup toplantısında konuştu. Erdoğan'ın hedefin 104 emekli amiral, CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu vardı. Erdoğan, "Mavi vatan'ın denizcilerini s

Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Erdoğan, 104 emekli amiralin Montrö bildirisi üzerine CHP'yi hedef aldı. Erdoğan, 'CHP bir grup emekli amiralin buram buram darbe kokan bildirisini aklamaya çalışıyor. Bunun hesabını çok ağır vereceksiniz' diye konuştu.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu için Erdoğan, 'Kılıçdaroğlu dün hızını alamayıp, işi salgınla mücadelede ülkemizin en yetkin isimlerinden oluşan Bilim Kurulu'na saldırmaya kadar vardırdı. Vah zavallı. Biz salgınla mücadeleyi siyaset üstü, milli bir mesele olarak görüyoruz. Bilim Kurulu üyelerimize kadar verdikleri hizmetler için de kendilerine teşekkür ediyorum. Kılıçdaroğlu'nun bir dakikalık şov uğruna bunca emeği ayaklar altına almasının takdirini sağlık çalışanlarına bırakıyorum' dedi.
'Mavi Vatan'ın isim babası Cem Gürdeniz gözaltına alınırken, Erdoğan, 'Mavi Vatan'ı koruyan denizcilerimizi selamlıyorum. Emekli amiraller bu işin dışında, onları karıştırmayalım. Emekli amiraller talimatı Kılıçdaroğlu'ndan alıyor' diye konuştu.
Erdoğan, 'İsteseniz de istemeseniz de Kanal istanbul'u yapacağız' diye belirtti.
Erdoğan'ın konuşmasında öne çıkanlar şöyle:
'AK Parti iktidara geldiğinde, CHP Genel Başkanı herhalde 50’lilerinin başındaydı. Kendisinden 20 yıl öncesinin Türkiye’siyle bugünün Türkiye’sini, şöyle elini vicdanına koyarak karşılaştırmasını istiyoruz. Gittiği yollar aynı yollar mı, gördüğü binalar aynı binalar mı, aldığı hizmetler aynı hizmetler mi, ülkenin vizyonu aynı mı? Bir günden bir güne bu zatın ağzından, 'tamam pek çok eksik ve hatta yanlış var ama memlekette şöyle iyi bir şey de yapıldı' sözünü duymadık. Tam tersine CHP Genel Başkanı ve şürekâsı, tüm konuşmalarında, hafıza-i beşerin nisyanına güvenerek, yarısı yalan, yarısı yanlış bir sürü iddia ortaya atıyorlar.
Öyle ki, bir grup emekli amiralin, buram buram darbe iması kokan açıklamalarını, ekonomiyle ilişkilendirerek 'gündem saptırma' olarak aklamaya çalışacak kadar şirazeyi kaybettiler. Darbecinin emeklisi-muvazzafı olmayacağını bilmeyecek kadar cahil, yoksa sinsiler mi, orasının takdirini milletimize bırakıyoruz. Bununla da kalmayıp bizi, herkesi terörist, herkesi darbeci ilan etmekle suçluyorlar.'
MONTRÖ BİLDİRİSİNE TEPKİ GÖSTERDİ
'Tabii kendileri teröristlerle al takke-ver külah ilişkisi içinde oldukları için, teröriste terörist dememizden rahatsız oluyorlar. Yine kendileri tüm hayatları boyunca iktidarı darbe ve vesayet gölgesinde aradıkları için, darbeciye darbeci dememizden huzursuzluk duyuyorlar. Teröristlerle ve darbecilerle mücadelemizi ekonomiyle ilişkilendirerek, güya kendi akıllarınca, bir taşla iki kuş vurmanın hesabını yapıyorlar. Hem teröristleri ve darbecileri aklıyorlar hem de ekonomi üzerinden milletimizin, özellikle de gençlerimizin umudunu kırarak, ülkemizi güven ve istikrar yerine kaos iklimine yönlendirmeye çalışıyorlar.
Türkiye, daha 15 Temmuz acısının yaralarını saramamışken, bir grup emekli askerin aslı astarı olmayan meseleler üzerinden milli iradeyi, ülkenin seçilmiş yönetimini tehdit etmelerini küçümseyen, darbecinin ta kendisidir. Hadi 15 Temmuz’da tankların arasından sıvışıp milletin sokakta verdiği mücadeleyi rahat koltuklarında kahve içerek televizyonda seyretmelerini korkaklıklarına verelim… Peki, şimdi darbe heveslilerini bu derece hararetli bir şekilde savunmalarına millet müsaade etmez, biz hiç etmeyiz. Demek ki mesele korkaklık, mesele yüreksizlik, mesele geçmişinden utanmak değilmiş. Oturduğu koltuğa, mide bulandırıcı bir kaset kumpasıyla getirilen bu zata, diyet olarak darbecilerin sözcülüğü vazifesinin tevdi edildiği anlaşılıyor. Aksi takdirde, akıl ve izan sahibi hiçbir siyasetçi, doğrudan kendi varlığını hedef alan anti-demokratik bir girişim karşısında böyle bir tavır içine giremez.

Kendi iktidarını ülkenin ve milletin felaketinde gören bu habis zihniyeti, en az teröristler ve darbeciler kadar tehlikeli görüyoruz. Kılıçdaroğlu dün hızını alamayıp, işi salgınla mücadelede ülkemizin en yetkin isimlerinden oluşan Bilim Kurulu'na saldırmaya kadar vardırdı. Vah zavallı. Biz salgınla mücadeleyi siyaset üstü, milli bir mesele olarak görüyoruz. Bilim Kurulu üyelerimize kadar verdikleri hizmetler için de kendilerine teşekkür ediyorum. Kılıçdaroğlu'nun bir dakikalık şov uğruna bunca emeği ayaklar altına almasının takdirini sağlık çalışanlarına bırakıyorum. Rabbim ülkemizi bu habis zihniyetin tasallutundan, bu zihniyetin yol açacağı tahribattan, bu zihniyetin sebebiyet vereceği yıkımdan muhafaza eylesin diyorum.

Örnek gösterecek bir eseri, iftihar edecek bir hizmeti, dikili bir ağacınız dahi yok. Siyasi hayatınızın tamamı, bizim projelerimizi engellemeye çalışmakla geçti. Yüzsüzlükte ve arsızlıkta öyle tavan yapmış durumdalar ki, dün engellemek için çırpındıkları eserleri ve hizmetleri, bugün sanki kendi projeleriymiş gibi sahiplenmekten de geri kalmıyorlar. Cumhuriyet Halk Partisine gönül veren vatandaşlarımızın, tüm bu olup bitenleri ibretle takip ettiğine, günü geldiğinde de demokrasi ve kalkınma düşmanlarına hak ettikleri cevabı vereceklerine yürekten inanıyorum.

En tehlikeli yalan içine doğruların karıştırıldığı yalandır. CHP Genel Başkanı da doğruluğunu-yanlışlığını bilmediğimiz, çoğu kurgu olduğu açıkça belli küçük ve istisnai örnekler üzerinden; yanlış, yıkılmış, batmış, bitmiş bir Türkiye fotoğrafı çizmeye çalışıyor. Türkiye’nin son 8 yıldır kesintisiz yaşadığı saldırılar sebebiyle elbette ödediği bir bedel vardır.Koronavirüs salgınının, özellikle hizmet sektörü üzerindeki olumsuz etkilerini gayet iyi biliyoruz. Bir yandan sınırlarımız içinde ve dışında terör örgütlerinden darbecilere kadar geniş bir cephede mücadele verirken, diğer yandan da ülkemizi kalkındırma, büyütme ve güçlendirme mücadelemizi sürdürüyoruz.

Çevremize baktığımızda, Türkiye’nin, Kılıçdaroğlu’nun ısrarla göstermeye çalıştığı gibi dizlerinin üstüne çökmüş, yerle yeksan olmuş bir ülke haline gelmesini sabırsızlıkla bekleyenler olduğunu zaten görüyoruz. İşin acı tarafı, düşmanın kılıcıyla kendi ülkesine saldıran profile sahip bir ekibin, ülkenin ikinci büyük partisini adeta işgal etmiş olmasıdır. Bunlar, Türkiye işgal edilse, keyifle kadeh kaldıracak kadar kendi ülkelerinden nefret eder hale gelmiştir. Bunlar, Türkiye iflas etse, kalkıp göbek atacak kadar kendi halkından nefret eder hale gelmiştir. Bunlar, ülkede çıkacak her türlü kaosu, kargaşayı, krizi, yıkımı dört gözle bekler hale gelmiştir. Bunlar, insanlar hastaneye gidemedikleri için sokakta kıvranarak ölse, iş bulamadıkları için sokakta yatıp kalkmaya başlasa, destek alamadıkları için evlerinde sefalete mahkûm olsa, 'yaşasın bize iktidar yolu açılıyor' diye birbirlerini tebrik edecek hale gelmiştir.

Dün Kılıçdaroğlu kürsüde bir rakam vererek, esnaf ve sanatkârlarımızı bize karşı kışkırtmaya çalıştı. Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz yıl 99 bin 588 esnafımızın terkin yaptığını, yani işini terk ettiğini söyledi. Peki, hakikati ifade ediyor mu? Hayır. Çünkü aynı dönemde 365 bin 533 esnaf tescil yaptırmış, yani işe başlama bildiriminde bulunmuştur. Esnafımızın derdini, sıkıntısını, beklentisini dile getirmek başka şeydir; rakamları eğip bükerek yalan söylemek, kışkırtıcılık yapmak başka şeydir. Şayet bu zat, her iki rakamı birlikte telaffuz etmiş olsa, saygı duyardık. Ama birini söyleyip, diğerini gizleyince, kendisini yalancı ve provokatör ilan etmekten başka çaremiz kalmıyor.
YİNE KILIÇDAROĞLU'NU HEDEF ALDI: 'KAÇACAKSIN, KOVALAYACAĞIZ'
Mavi vatan'ın denizcilerini selamlıyorum, darbeciler hariç. Bu emekli amiraller ne yazık ki talimatı kendi başkomutanları Kılıçdaroğlu'ndan alıyor. Zaten orada onun imzası var. Önce onu temize çıkarması lazım. Temizlenmezse kendisini kurtaramaz. 15 Temmuz gecesi kaçtın Bakırköy'e gittin ama şimdi kaçacaksın kovalayacağız.'