Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Anayasa Mahkemesi'nin, Kur'an kurslarının kapatılması yönündeki kararına sert tepki göstererek, 'KKTC bir Fransa değildir. Oradaki yavrularımızın Kur'an eğitimi konusunda engel teşkil edecek adımların atılmasına asla müsaade etmeyiz. Anayasa Mahkemesi Başkanı bu yanlışından süratle dönmelidir. Dönmezse bizim atacağımız adımlar farklı olacaktır' diye konuştu.
İstanbul’da Kerem Aydınlar Camii’nde cuma namazının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu açıklamalarda bulundu:
ÇAVUŞOĞLU-DENDİAS GÖRÜŞMESİ: Biz görüştük, görüşmemizde gayet sıcak bir hava içinde görüşme yaptık. Fakat Dışişleri Bakanımızla yaptığı görüşmede iş farklı zemine kaydı. Dışişleri Bakanımız bu davranışları karşısında ona haddini bildirdi, daha yumuşak olamazdı. O da millet olarak bize yakışmazdı. Gereken yaklaşımı, gereken değerlendirmeyi yapmak suretiyle işi bitirmiş oldular. Bunu doğru bulmuyoruz. Bir taraftan bir uyum süreci olsun, bir taraftan Türkiye-Yunanistan arasında, ben kendisine de söyledim, biz farklı yaklaşımları, sıcak ilişkileri olan iki ülkeyiz. 150 bin soydaşımız Batı Trakya'da yaşıyor. Bunlar bir şeyi ifade ediyor. Sizin bizimle bağlantımız devam ediyor. Dün İstanbul’a geldiniz, Sayın Patrik ile görüşmeniz oldu. Bunlar bizim için olumlu yaklaşımlar. Fakat nedense siz bizim 150 bin soydaşımıza Yunanistan’da gerekli vatandaşlık ilgisini göstermiyorsunuz. Hala baş müftüyü siz atıyorsunuz. Oradaki baş müftüyü sizin atama hakkınız Lozan'a göre yok. Biz patriği atamıyoruz. Yunanistan'da baş müftümüzü oradaki müftülerimiz, imamlarımızın seçmesi lazım. Yunanistan buna tahammül edemiyor. Müftülerimize, imamlarımıza kendi memuruymuş gibi bunu atama yoluna gidiyor. Bunlar aramızdaki uluslararası hukuka da aykırı, ilişkilerin zedelenmesine de bir neden teşkil ediyor. Bunları konuşmamıza rağmen netice alamadık. Bundan sonra alırız dedik ama bunlar da öyle bir hava yok.
ÇELTİK KONUSUNU ÇÖZDÜK: Sayın Kılıçdaroğlu'nu tanımışsınızdır. Önceki açıklamada farklı, sonraki açıklamada daha farklı. Bay Kemal, biz seni tanıdık, biliyoruz. Benim çiftçimin elinde soğan, patates kaldıysa, 'Şu anda vatandaşımızın elinde 1 milyon 250 bin ton patates kaldı' dediler, '300 bin ton soğan kaldı' dediler, 'Trakya’da çeltik noktasında sıkıntımız var' dediler, TMO'dan müsaade aldım. Telefon görüşmesi yaptım, 'Onlarla görüşmeye gidiyorum' dedi. Başkan dedim hemen hiç işi uzatmayalım ve çeltikte üç ayrı çeşit vardı, bunların hepsini en uygun fiyat neyse bu fiyatla ellerinden alacaksınız ve çeltik çiftçimizin elinde kalmasın. Bu şekilde çeltik konusunu çözdük. Patates ve soğanı alacağız. Tarım Kredi Kooperatifleri vasıtasıyla, İçişleri Bakanıma da gerekli talimatı verdim. Tüm Türkiye’ye Ramazan öncesinde hibe olarak tüm vatandaşlarımıza dağıtacağız. Çeltik, hibe olarak dağıtılmadı. Nedense Bay Kemal rahatsız oldu. Alıştık artık bu rahatsızlıklara. Biz işimizi, görevimizi biliyoruz. Bunların yalanlarına da ilgi duymadan yolumuza devam ediyoruz.
LAİKLİK, ONLARIN ANLADIĞI GİBİ DEĞİL: Bugün Dışişleri Bakanım Mevlüt Bey orada. Dün Mevlüt Bey'e giderken, 'Sayın Cumhurbaşkanı ile bu konuyu görüşeceksin' dedim. 'Sonra da gerekli açıklamayı yapacaksın' dedim. Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın yaptığı açıklamayı bizim kabul etmemiz mümkün değil. Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın laikliği öğrenmesi lazım. Türkiye'deki uygulaması neyse onu da öğrenmesi lazım. Tavır değişmediği takdirde, biz KKTC'de inanç özgürlüğü noktasında oradaki yavrularımızın Kur'an eğitimi konusunda engel teşkil edecek adımların atılmasına asla müsaade etmeyiz. Türkiye'de din eğitimi-öğretimi bu tür şeyler çözülmüştür. Laiklik anlayışı onların anladığı gibi değildir. KKTC bir Fransa değildir. Kuzey Kıbrıs, Türkiye'deki uygulamalar neyse bunları uygulama safhasına geçirmek durumundadır. Oradaki bazı sendikaların, din düşmanı sendikaların attığı adımları kabul etmemiz mümkün değildir. Anayasa Mahkemesi Başkanı bu yanlışından süratle dönmelidir. Dönmezse bizim atacağımız adımlar farklı olacaktır. Başkan Yardımcım Fuat Bey de bu konuyu Ersin Bey ile görüşmek suretiyle gerekli adımların atılmasını bildirecektir. Ben de süreci takip ediyorum, duruma göre bizler de adımlarımızı atacağız.
KANAL İSTANBUL PROJESİ: Muhalefet işi gücü bu ülkede herhangi bir şeyi hayırlı bir şeyi yaptırmamak. Biz ilk adımı kanal üzerinden geçecek köprülerin inşallah adımını atalım istiyoruz ve şimdi ilk etapta planlanan 6 tane köprü bu 7 de olma durumu var şu anda projelendirme de bu adımlar atıldı. İnşallah ilk kanal üzerinden geçecek köprülerden bir tanesinin adımını Haziran'da atacağız ve şu an itibariyle de Ulaştırma Bakanlığımız, Çevre Şehircilik Bakanlığımız süratle adımı atıp ve sahiplendirme, sahiplendirme ile birlikte de bu adımı atıp temeli atacağız. Bu temel ile birlikte de ilk köprünün yapımına başlayacağız. Çünkü bu köprülerle birlikte bir defa kanalın her iki yanından sürecin başlaması önem arz ediyor. Bunları devam ettireceğiz ve bir diğer taraftan da tabii çok ciddi bir hafriyat burada söz konusu olacak. Bu hafriyatların yapımı da sahiplendirme bittikten sonra o da başlayacak. Burada tabii küresel sermayeden yerli sermaye ile bu işe girecek olanlar var veyahut da konsorsiyum olarak sadece Türkiye'den bu işi yürütecek olanlar olabilir. Bir diğer taraftan da dış kredi veya tamamı ile içerden bu işi yapmak suretiyle adımı atmak da söz konusu.
İSRAİL'İN GAZZE'YE SALDIRISI: İsrail'in maalesef Müslümanlara karşı tavrının çok açık net bir göstergesidir. İsrail'in İslam düşmanlığını biliyoruz ama maalesef İsrail bu huylarından vazgeçmiyor. İsrail yönetimi bu huylarından vazgeçmiyor. Bu din düşmanlığı İslam'a karşı olan düşmanlığı karşısında tabii tüm insanlık istiyoruz ki yani bu İsrail'in İslam’a olan düşmanlığını daha yakından takip etsin ve ona göre de bunların değerlendirmesini yapsın. Biz tabii ister istemez İsrail bu tavrını devam ettirdiği sürece ikili münasebetlerimizin de arzu edilen seviyeye gelmesi mümkün olmuyor.