AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan eşi Emine Erdoğan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Saray’da düzenlenen Sıfır Atık Kısa Film Yarışması Ödül Töreni’ne katıldı.
Törende yaptığı konuşmada, yarışmaya 214 başvuru yapıldığını ifade eden Erdoğan, “Çevre konularına karşı duyarlılığınız tabiatın umududur. Dünya hepimizin ortak evidir ama gelecek yalnızca sizlerindir. O nedenle geliştireceğiniz her projede sizinle birlikte olduğumu bilmenizi isterim” diye konuştu.
“UYARI LEVHALARI DOĞAYI KORUMAYA YETMEZ, GERÇEK KORUMA KALKANI VİCDANLARDIR”
Geçen hafta sel bölgesi Kastamonu’nun Bozkurt ilçesini ziyaret ettiğini söyleyen Emine Erdoğan, “Devletimiz tüm gücüyle bölgeyi ihya etmek için çalışıyor. İnşallah en kısa zamanda hem sel felaketinin izlerini sileceğiz hem de ormanlarımızı yeniden yeşerteceğiz. Tabii bu yaşananlarla anlıyoruz ki iklim değişikliği ile mücadeleyi asla gündemimizden düşürmemeliyiz.
İnsanın, doğayla bir ve bütün olduğu gerçeğinin içselleştirmesini sağlamalıyız. Uyarı levhaları doğayı korumaya yetmez, gerçek koruma kalkanı vicdanlardır. Gelin, bu vicdanları yetiştirelim.“ dedi.
“KURAKLIKLA SINANIYORUZ”
Emine Erdoğan, 2020’de Türkiye’de sıcaklık rekorlarının kırıldığını, bu yıl ise Marmara Denizi’nin müsilaja teslim olduğunu belirterek “Tüm bunlar, ülkeler üzerinde ekonomiden, ticarete, hayvancılıktan, enerji kaynaklarına kadar yıkıcı etkiler yapıyor.
Kuraklıkla sınanıyoruz. Gıda ve su kaynaklarımız tehdit altında. Bilim bize açık bir şey söylüyor, bu aşırı hava olaylarının sıklığı giderek artacak. Kışlar daha kısa, yazlar daha uzun ve sıcak geçecek. Maalesef ufukta yaşamın gittikçe zorlaşacağı bir dünya bizi bekliyor” diye konuştu.
“DOĞAYI KORUMAK HEPİMİZİN EŞİT SORUMLULUĞUDUR”
‘Doğayı korumanın hepimizin eşit sorumluluğu’ olduğunu dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
“Bugüne kadar 7’den 70’e, yaklaşık 13 milyon vatandaşımıza sıfır atık eğitimi verilmiş olması son derece sevindiricidir. Ama asıl önemli olan, insanın duygu dünyasını tabiatla yeniden buluşturabilmektir. Bize kuşlara, nehirlere, dağlara türkü yazdıran o latif ruhu yeniden giyinmeliyiz. Yeniden öten bülbülün, ırmaklardan akan su sesinin dilini konuşabilmeliyiz.
Medeniyet tarihimizin alnı ak sayfalarına bir baksak, tabiatla ne kadar da zarif ve emsalsiz bir ilişki kurduğumuzu göreceğiz. Bu tecrübenin hem bugüne hem de yarına aktarılması lazım. Artık tüm insanlık olarak, doğayla sürdürdüğümüz bu kavgayı sonlandırmamız gerekiyor. Doğayı korumak hepimizin eşit sorumluluğudur.”