Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan ile sözlerine kız kardeşi rahmetli Feyza Perinçek'in eski eşi Gün Zileli'den tepki geldi. Zileli, 'Bol palavra sıkan ihtiyarlara benziyor. Tam bir haddini bilmezlik ve geçmişi yeniden ve yalan yanlış yazmak Perinçek’in bu sözleri' ifadelerini kullandı140 Journos’un, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in hayatını ve siyasi geçmişini konu alan belgeseli bir dönemi tekrar tartışmaya açarken, son dönemde AKP ile yakınlaşan Perinçek’i de tartışmaların merkezine oturttu.
Perinçek, belgeselde, “70’li yıllarla beraber silahlı mücadelenin tartışılmaya başlandığını, Mihri Belli’nin bunun yanlış olduğunu bildiği halde Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan gibi isimleri ‘idare ettiğini’ savunarak, şu ifadeyi kullandı:
“Genç çocuklar dolduruşa geldi. Denizler, Mahirler falan dolduruşa geldi. ‘Silahlı mücadeleyi hemen başlatacağız’ falan. Hem teorik birikimim var, biraz da yaşça Deniz’den, Mahir’den falan büyüğüm. Hepsinin kulağını çektim”…
DÖNEMİN DEVRİMCİLERİNDEN PERİNÇEK'E SERT SÖZLER
Tartışmanın fitilini tam da bu sözler ateşledi. Dönemin devrimci hareketlerinin önde gelen tüm isimleri sosyal medya hesaplarından Doğu Perinçek’e son derece sert ifadelerle karşılık verdi.
Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan’ın arkadaşı Mustafa Yalçıner, Twitter hesabında şunları yazdı: Bu faşist demagogun yüzüne ne Deniz, ne de Mahir bakıyordu! Kibirle “kulak çekme”den bahseden bu zavallı ikisinin yanına bile yaklaşamazdı.
TİP Başkanı Erkan Baş da, iki maddi hatanın altını çizip Doğu Perinçek için “zübük” ifadesini kullandı.
GÜN ZİLELİ'DEN DOĞU PERİNÇEK'E: ÇARKÇIBAŞI
Tartışmaya son olarak katılan isim Aydınlık hareketinin kurucularından Gün Zileli oldu. Zileli aynı zamanda Doğu Perinçek'in kız kardeşi rahmetli Feyza Perinçek ile evliydi. Yani Zileli Perinçek'in eniştesiydi. Zileli blogunda “Çarkçıbaşı” başlığıyla bir yazı kaleme alan Gün Zileli, yazıyı Twitter hesabında şu ifadelerle paylaştı:
“Doğu Perinçek, kısmen yanlış hatırladığı, kısmen de, kendi zamanından böbürlenmelerine karşı çıkacak az insan kaldığı için savaş ve gençlik yıllarıyla ilgili bol palavra sıkan ihtiyarlara benzemektedir giderek. Yalnız bir noktayı açıklığa kavuşturmalıyım. “D. Perinçek o zaman Mahir'in yanına bile yaklaşamazdı' türünden yorumlar çarpıyor gözüme. Aralarındaki gerginlik açısından söyleniyorsa itiraz etmem ama 1968-70 yıllarında Perinçek, Mahir'e göre çok daha ön planda bir figürdü…”
Gün Zileli, yazısında, Perinçek’in belgeselde anlattığı tarihsel an ve anılara ilişkin kendi tanıklıkları üzerinden düzeltmeler yapıyor, özetle şu ifadeleri kullanıyor:
“DOĞU PERİNÇEK ÇARPITIYOR”
Yaşanan gerçeklik ona (D. Perinçek) artık ufukta yok olan bir gemi gibi uzak göründüğünden, o geminin ne gövdesini ne yelkenlerini tarif edebilmekte, belleğinde kalmış tortularla yaşadığı ana ilişkin hedeflerini bulamaçlayarak ortaya o gerçeklikle alakası olmayan saçma sapan, eğilip bükülmüş, yüzeyselleşmiş, karikatürleşmiş birtakım çarpıtmaları sürmektedir.
Bence, “savaş anıları anlatırken gerçekleri tamamen saptıran, değiştiren ya da yanlış hatırlayan” bu “ihtiyarın” somut yanlışlarını düzeltme görevi halen önümüzde durmaktadır. Çünkü bunlara aldırış etmez ve başımızı sallayarak geçip gidersek, o günleri yaşamamış ya da o tür mevzuları incelememiş genç insanlar bunları gerçeğin kendisi gibi kabul edebilirler.
DENİZ GEZMİŞ, FİLİSTİN'E GİTMEK İÇİN PERİNÇEK'TEN İZİN İSTEDİ Mİ?
D. Perinçek, Deniz Gezmiş’in kendisinden Filistin’e gitmek için izin istediğini söylüyor. Ben böyle bir şey kesinlikle duymadığım gibi (her şeyi ayrıntısıyla film sahnesi gibi hatırlıyorum), neredeyse on beş kişiyi bulan bir toplantıda Deniz’in böyle bir şey yapması (yani kalkıp Doğu’dan izin istemesi) hem son derece absürttür, hem de sakıncalıdır. Böyle şeyler kesinlikle açık toplantılarda söz konusu edilmezdi. İllegaliteden bir şey anlamasak bile o kadar da salak değildik.
“KENDİSİ BİR ÖĞRETMEN, DENİZ İLE MAHİR DE ANAOKULU ÖĞRENCİSİ!..”
Ve D. Perinçek “dolduruşa gelmiş” “çocukların” (Mahir ve Deniz’in) “kulaklarını çeki”vermiş.
Kendini dev aynasında mı görüyor, yoksa “çocukları” “cüce aynasında” mı, belli değil. Sanki kendisi orta yaşta bir öğretmen, Deniz’le Mahir de anaokulu öğrencisi! Oysa gerçeklikte yok böyle bir şey. Mahir’le, bırakın “kulağını çekmeyi” arkadaşça bir diyalogları bile yoktu. Çok sevecen bir insan olan Deniz, Doğu’nun bazı “nasihatlerini” ayıp olmasın diye dinlemiş olabilir, bilmiyorum. Hepsi bu. Tam bir haddini bilmezlik ve geçmişi yeniden ve yalan yanlış yazmak Perinçek’in bu sözleri!