Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gaziantep’teki ilk mitinglerinin engellenmek istenmesine karşın vatandaşların akın akın geldiğini belirterek, “Ey Beştepe görüyor musun, duyuyor musun? Biz dimdik ayaktayız??
“Gelin bizim nerede olduğumuzu bilmeyenler için bir konum atalım” diyen Babacan, “Bizim yerimiz 84 milyonun yanıdır” diye konuştu. Babacan, yurttaşlardan şükretmelerini isteyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı “Ülkemiz işgal altında falan değil, çok şükür. Beştepe’dekilerin hepimizin cebine, kesesine açtığı savaşı saymazsak ülkede çok şükür savaş mavaş yok. Beştepe yapımı yerli ve milli bir kriz var” diye eleştirdi.
DEVA Partisi, ilk mitingini Gaziantep'te Tur Otobüsleri Park Alanı'nda gerçekleştirdi. DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve eşi Ülkü Zeynep Babacan ile miting alanına girerken, mitinge yoğun bir katılımın olduğu görüldü. Babacan, konuşmasından önce Genel Başkan yardımcıları, Genel Merkez yöneticileri, il başkanları ve ilçe başkanları ile sahneye çıkarak yurttaşları selamladı. Babacan, özetle şunları söyledi:
ON BİNLER AKIN AKIN BU MEYDANA GELDİ Mİ GELDİ. EY BEŞTEPE, GÖRÜYOR MUSUN? DUYUYOR MUSUN: İşte her türlü zorluğa rağmen, her türlü engellemeye rağmen, biz buradayız. Neymiş? Akıllarınca DEVA Partisi’nin ilk mitingini engel olacaklarmış. Neymiş? Gaziantepli zorluk çeksin, zahmet çeksin, mitinge gelemesin. Bak, bak, oyunlara bak oyunlara. Gaziantep bu oyuna gelir mi? Gelmez. Gazi şehir pes eder mi? Etmez. Boş. Ne yaparlarsa yapsınlar boş. Yahu mitingimizi ulaşımı en zor yere göndermeye çalıştılar değil mi? Ne oldu? İşte Gaziantep burada. On binler akın akın bu meydana geldi mi geldi. Ey Beştepe, görüyor musun? Duyuyor musun Beştepe? Biz dimdik ayaktayız.
MAYIS AYINDA BAŞKA GÜN MÜ BULAMADIN ARKADAŞ: Onlar ne derlerse desin, bizim için Gaziantep’in her yeri anamızın aşıdır, tandırımızın başıdır. Siz anca meydanlarda nutuklar atıp, içeride başka başka işler tutarsınız. Bunu gönlü güzel milletimiz görmüyor mu sanıyorsunuz? Bugüne kadar bu kadar açık bir şey söylememiştim. Ama bir şey söyleyeceğim artık. Çünkü iki etti. Bizim partimizin kuruluş tarihi 9 Mart 2020 değil mi? 2020’nin şubat ayında bu ülkede ilk pandemi vakası görülmüş. Bunlar tuttular onu sakladılar, sakladılar bizim partimizin kuruluş lansmanının, töreninin olacağı gün gecenin birinde ikisinde çıktı Sağlık Bakanı dedi ki ‘ilk virüs vakasını gördük Türkiye’de’. Bizim kuruluş günümüze denk getirdiler. İkincisi ne biliyor musunuz? Biz bu mitingimizi ta bayramdan önce bütün Gaziantep’e bütün Türkiye’ye duyurduk mu? Duyurduk. O Demokrasi Meydanı’nı vermediler. Biz de burayı demokrasi meydanı yaptık. Tamam. Sonra Cumhurbaşkanı ne yaptı? Sen tut aynı gün aynı saat Adana’da ‘Gençlik Şöleni’ de. Mayıs ayında başka gün mü bulamadın arkadaş. 20 yıllık parti oldun nedir bu bizimle alıp veremediğiniz. Kıskanıyorlar, belli. Sayın Erdoğan, duy burayı duy. Demokrasi meydanı burada.
SİZİN DIŞINIZ KALAYLI, İÇİNİZ VAYVAYLI OLABİLİR, BİZİM İÇİMİZ DE KALAYLI, DIŞIMIZ DA KALAYLI: Sizin dışınız kalaylı, içiniz vayvaylı olabilir. Çok şükür, bizim içimiz dışımız bir. Bizim özümüz, sözümüz bir. Bizim içimiz de kalaylı, dışımız da kalaylı, evelallah.
SİZ DEVA PARTİSİ’Nİ ENGELLEMEYİ ANCAK RÜYANIZDA GÖRÜRSÜNÜZ: Bundan iki ay önce bizi engellemek için Meclis’e bir seçim yasası sundular. Masa başında hazırladıkları oyunlarla seçimi kazanacaklarını sanıyorlar. Biz, ‘seçim masa başında kazanılmaz, seçim meydanda kazanılır’ dedik, meydanda. ‘Hodri meydan’ dedik. ‘DEVA Partisi, kendi adıyla sanıyla, kendi şanıyla namıyla, kendi logosuyla bayrağıyla inşallah bu seçime girecek kazanacak’ dedik. Buradan onlara sesleniyorum: İstediğiniz kadar seçim yasalarını değiştirin. İstediğiniz kadar valilikleri, belediyeleri maşa olarak kullanıp bizi durdurmaya çalışın. Siz DEVA Partisi’ni engellemeyi ancak rüyanızda görürsünüz, rüyanızda. İşte bugün buradayız, ilk mitingimizi de Gaziantep’te yapıyoruz.
SAYIN ERDOĞAN’A SESLENİYORUM. DUY BURAYI: Buradan, Sayın Erdoğan’a sesleniyorum. Duy burayı, duy. Gaziantep’i, duy. O krizlerin ortağı Bahçeli’yi de yanına al, dinle. Gaziantep ‘yeter artık’ diyor. Gaziantep ‘demokrasi’ diyor. Gaziantep ‘atılım’ diyor. Tüm Türkiye ‘artık değişimin vakti geldi’ diyor. Bak işte Gaziantep’e: DEVA Partisi gümbür gümbür geliyor. Damla damla yurdun dört bir yanında iktidara yürüyoruz. Emaneti teslim almaya geliyoruz. Gaziantep’e şimdi soruyorum: Hazır mısın gazi şehir? Hep beraber ‘demokrasi ve atılım’ diyeceğiz. Var mısınız? Seçim günü hep beraber mührü damlaya vuracağız. Var mısınız? Yıkacağız tüm barajları inşallah, yıkacağız. Var mısınız? Hep beraber başaracağız inşallah.
BİZİM YERİMİZ; 84 MİLYONUN YANIDIR: Gelin, tam demokrasinin bayrağını hep beraber taşıyalım. Gelin, hep beraber ama hep beraber kazanalım. Türkiye olarak kazanalım. Ben milletimizin vicdanına güveniyorum. Ben milletimizin iradesine güveniyorum. Bizim yerimiz belli, yurdumuz belli. Biz neredeyiz biliyor musunuz? Şöyle gelin bizim nerede olduğumuzu bilmeyenler için bir konum atalım: Biz; çocuğuna harçlık veremeyen annelerin yanındayız. Biz; torunlarına küçük bir hediye almak isteyip de alamayan dedelerin, ninelerin yanındayız. Biz; aylık 2.500 lira maaşla, temel gıda ihtiyaçlarını dahi karşılayamayan emeklilerimizin yanındayız. Biz; açlık sınırının altında bir asgari ücretle geçinmeye çalışan işçimizin yanındayız. Biz; hayat pahalılığı karşısında inim inim inleyen dar gelirli, sabit gelirli vatandaşlarımızın yanındayız. Biz; gübre, mazot, tohum, elektrik fiyatları altında ezilen çiftçilerimizin yanındayız. Biz; her gün canını dişine takarak ekmeğinin peşinde koşan kurye arkadaşlarımın yanındayız. Biz; beraat ettikleri halde hakları iade edilmeyen KHK’lıların yanındayız. Bizim konumumuz budur, koordinatlarımız budur. Nerede olduğumuzu görmek isteyenleri işte buraya, bu konuma davet ediyoruz. Bizim yerimiz; 84 milyonun yanıdır.
BIRAK KARDEŞİM HİKÂYEYİ. BİR MARUL OLMUŞ ON LİRA BU MEMLEKETTE: Peki iktidardakiler nerede, ne yapıyorlar? Sabah akşam hikâye anlatıp duruyorlar. Bırak kardeşim hikâyeyi. Bir marul olmuş on lira bu memlekette. Pazarda taneyle sebze meyve satılıyor. Etiketlere artık ‘yarım kilo’ fiyatları yazılıyor. Ekonomiyi batırdınız.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN HUDUTLARI YOL GEÇEN HANINA DÖNDÜ: Bir yandan da ülkenin sınırlarını kevgire döndürdünüz. Türkiye Cumhuriyeti’nin hudutları yol geçen hanına döndü. Milyonlarca insanı, hesapsız kitapsız sınırlardan bu ülkeye aldınız. Her yerden geliyorlar. Gelmeye de devam ediyorlar. Daha geçtiğimiz aylarda binlerce Afgan Türkiye’ye giriş yaptı mı yaptı. Hepsi erkek, hepsi genç. Ben hükümete sordum, burada yine soruyorum: ‘Yahu arkadaş, siz ya bu ülkenin hudut güvenliğini sağlayamıyorsunuz, ya da Amerikalılarla anlaşıp Taliban rejiminden kaçanları Türkiye’ye yığıyorsunuz.’… Bunlar, ne anlatsak millet yutar zannediyorlar. Sayın Erdoğan, bu millete artık hikâye anlatmayı bırakın. Çıkın bu vatandaşlığı hangi kriterlere göre, niye, kime veriyorsunuz. Bir açıklayın.
TEK BAŞINA TEK İMZAYLA YÖNETİLEN ÜLKENİN HALİ BU: Tek yetkili Cumhurbaşkanı olduktan sonra şu memleket ne hale geldi. 2018 seçimlerinde ne dedin? ‘Şu yetkiyi bana verin, faiz de enflasyon da nasıl düşer göstereyim’ dedin değil mi? Dedin de sonra ne yaptın? Faizi de enflasyonu da patlattın yahu. Şu dört yıllık karnenden bir haber ver. O karnede hayat pahalılığı var mı? Yüksek enflasyon var mı? Bu ülkede insanlar çöpten yiyecek toplamaya başladı. İşte karnen bu. Tek başına tek imzayla yönetilen ülkenin hali bu.
GAZİANTEP FISTIK YETİŞTİRİYOR, AMA FISTIĞA PARASI YETMİYOR: Al işte hep beraber Gaziantep’teyiz. Burası fıstığın ve baklavanın başkenti, değil mi? Gaziantep’te ailesiyle birlikte baklavasını, fıstığını yiyebilen kaç kişi kaldı? Soruyorum size arkadaşlar fıstık ve baklava yiyebiliyor musunuz? Fıstık ve baklava yiyemiyorum diyen el kaldırsın. Şu meydana bak. Gaziantep fıstığın da baklavanın da vatanı, herkesin eli havada. Gaziantep fıstık yetiştiriyor, ama fıstığa parası yetmiyor. Gaziantep en güzel baklavayı yapıyor, baklavayı yiyemiyor. Memleketi düşürdüğün durum bu. Burada, özeti bu işte. Yahu Allah aşkına, bu memlekette içi boş baklava satılmaya başladı. Vatandaş Ramazan Bayramı’nı tatlı alamadan geçirdi. Örf, adet, gelenek ne varsa, hayat pahalılığı karşısında yok oldu. Ama Beştepe’de yaşayanlar, halkla aralarına koruma ordusu dizenler, bunu göremiyor.
VATANDAŞIN ANASI AĞLIYOR: Şunu bilmemiz gerekiyor. Sayın Erdoğan artık sokağı görmüyor. Beştepe’ye kendisini hapsetti. Tek bir komşusu yok. Görüp de ödediği tek bir fatura yok. Bu vatandaş ne çekiyor ne yaşıyor haberi yok. Vatandaşın anası ağlıyor.
ORTADA BEŞTEPE YAPIMI YERLİ VE MİLLİ BİR KRİZ VAR: Memleketi o eski karne günlerine döndürdüler. Bu ülke buna layık değil. Gazi şehirdeyiz. Burası fıstık kabuğundan ekmek yapıp savaşan insanların şehri. Elbette bu millet zorluğu da yokluğu da çok iyi biliyor. Sabır nedir? Şükür nedir? Onu da bu millet çok iyi biliyor. Hani arada diyor ya ‘sabır, şükür.’ Merak etmesin bu millet sabretmeyi de şükretmeyi de çok iyi biliyor. Ondan öğrenecek değil. Ama şimdi burada bir durun bakalım. Kurtuluş Savaşı günlerindeki yokluğa mı geri dönüyoruz. Ülkemiz işgal altında falan değil, çok şükür. Siz bu insanları savaş günlerinin yokluğuna mahkûm ediyorsunuz. Ondan sonra ‘sabredin, şükredin’ diyorsunuz. Amennah sabır, şükür bizim kültürümüzdür. Ancak bu ülkeyi bu hale siz düşürdünüz. Beştepe’dekilerin hepimizin cebine, kesesine açtığı savaşı saymazsak ülkede çok şükür savaş mavaş yok. Ortada Beştepe yapımı yerli ve milli bir kriz var. Ortada bir el yapımı, ev yapımı kriz var.
9367,77%3,72
34,47% 0,05
36,42% 0,21
2956,00% 0,72
4956,37% 0,55