Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisinin Siirt Kongresi'nde konuştu. Bahçeli'den parlamenter sistem ile randevu talep ettiklerini fakat bunun geri çevrildiğini belirten Davutoğlu, MHP liderine Kürtçe cevap verdi: 'Kendi programlarında hala parlamenter demokrasi yazanlar bizimle parlamenter demokrasiyi görüşmekten kaçınıyorlarsa onlara önce kendinizle tutarlı olun deriz. Yok bizimle görüşmelerine hala 'Serok Ahmet' takıntısı engel oluyorsa ona da 'ser sera ser çewa' diye cevap veririz.'
Kamu kaynaklarını kullanarak Kanal İstanbul Projesi'ne karşı çıktığı iddiasıyla İBB Başkanı İmamoğlu hakkında başlatılan incelemeye de sert tepki gösteren Davutoğlu 'Yıllar sonra hukuk dediniz ertesi gün milyarları gömüp İstanbul’u İstanbul olmaktan çıkaracak projenize karşı çıkan belediye başkanına akla ziyan soruşturma başlatıldı. Çıkıp bir tek cümle söyleyebildiniz mi?' diye konuştu.
Diyarbakır'da öldürülen Kemal Kurt davasında polisin beraat etmesini de eleştiren Davutoğlu 'İşte yarım yamalak insan hakları dediniz ertesi gün Diyarbakır’da herkesin gözü önünde masum bir Kürt gencini kurşuna dizenler serbest kaldı, bu vahşetin fotoğrafını çeken gazeteciler de 20 yılla yargılanır hale geldi. Çıkıp bir tek cümle söyleyebildiniz mi?' dedi.
Ekonomi üzerinden de iktidara yüklenen Davutoğlu 'Bu iktidar açık bir şekilde ben ne vatandaşı ne bilimi ne de yaşanan felaketi ciddiye almadılar. İşte bakın yeniden salgının yükseldiği bir dalga yaşıyoruz. Sağlık sistemimiz büyük bir baskı altında. Ama hala şeffaf olamıyorlar, hala dürüst olamıyorlar.
Varsa yoksa ekonomimiz uçuyor, sağlık sistemimiz mükemmel, dünyanın en başarılı Korona mücadelesini biz yapıyoruz, bütün dünyaya yardım yapıyoruz. Bu nasıl hastalıklı bir ruh halidir. Bir iktidar kendisini durmadan-bıkmadan ha bire bu şekilde nasıl övüp durur.
Bu şahlanan, güçlenen, uçan ekonominin başındaki bakan anahtarı atıp, kaçıp gitti mi? Bu demokrasiden, insan haklarından, haktan, hürriyetten, hukuk devletinden, liyakatten, ciddiyetten ve ahlaktan nasibini almamış iktidar da anahtarı bırakıp gidecek' ifadelerini kullandı.
Davutoğlu'nun açıklamaları şöyle:
'Ayrıca bugün parlamenter sistemin adını bile duymak istemeyen Sayın Bahçeli’ye kendi programlarını okumasını tavsiye ediyorum.
MHP programının 41. Sayfasında aynen şöyle yazıyor: 'Parlamenter demokrasilerde egemenliğin yegâne sahibinin millet olduğuna, siyasi iktidarların meşruiyetinin milli iradeye dayandığına, milli iradenin tecelli ettiği yegâne merciin ise Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğuna inanmaktayız.'
Şimdi bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Kendi programlarında hala parlamenter demokrasi yazanlar bizimle parlamenter demokrasiyi görüşmekten kaçınıyorlarsa onlara önce kendinizle tutarlı olun deriz. Yok bizimle görüşmelerine hala 'Serok Ahmet' takıntısı engel oluyorsa ona da 'ser sera ser çewa' diye cevap veririz.
'SAYIN ERDOĞAN DAHA TALEBİMİZE CEVAP VERMEDİ'
Sayın Erdoğan'a gelince Sayın Erdoğan randevu talebimize daha cevap vermedi. Olumsuz cevap verirse bu cevap ile son günlerde dile getirdiği reform ve yeni dönem söyleminin lafta kaldığını kendisi de göstermiş olur.
Şu anda reform diye zikrettiği bütün hususlar benim kendisine 2016-2018 yılları arasında özel görüşmelerimizde tevdi ettiğim raporlarda vardır. Bu raporlarda ve mektuplarda eski bir başbakan ve AK Parti Genel Başkanı olarak samimiyetle dile getirdiğim hususlar o zaman dikkate alınsaydı ülkemiz de AK Parti de bugün bu çıkmaz içine girmemiş olurdu.
Bu raporların göz önüne alınmadığını görünce 22 Nisan 2019’da kamuoyu ile paylaştığım manifestomuzu okuyan herkes de sayın Cumhurbaşkanının son konuşmalarındaki söylem unsurlarının bu manifestoda aynen yer aldığını görür.
'SİZİN HER RET CEVABINIZ SAMİMİYET TESTİNİZDİR'
Buradan başta AK Parti Genel Başkanı Sayın Erdoğan olma üzere iktidara da bir kez daha sesleniyorum. Randevu ve görüşme talebimize cevap vermeyi değerlendirirken şimdiye kadar bayramlaşma taleplerimize bile olumsuz cevap verme tutumunuzu değiştirin.
Bu konuda da bir reform yapın ve selam verenin selamını alma farzını yerine getirin. Korkmayın, bizimle istişareden ve görüşmeden sadece fayda görürsünüz. Şu anda farklı görüş ve yaklaşımlara sahip olsak da biz düşman ya da hasım değiliz.
Görüşme taleplerini reddetmek özgüven eksikliğinin eseridir. Biz ne zaman ve hangi formatta olursa olsun herkesle görüşmeye hazırız. Sizin her ret cevabınız samimiyet testidir.
'ZIRHLI ARAÇ TALEPLERİMİZ REDDEDİLDİ'
Bu vesile ile dün yaşadığımız devlet teamüllerine aykırı bir gelişmeyi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Dün arkadaşlarımızın Siirt, Bitlis ve Muş ziyaretlerimiz için devletin güvenlik ve koruma uygulamalarının bir gereği olarak mutadı vechile zırhlı araç talebine Siirt ve Bitlis valilerince olumsuz cevap verilmiş. Yazılı cevap istendiğinde de bu konu bizi aşıyor denmiş.
En baştan şunu söyleyeyim. Benim halkımın arasına ve ülkemin dağlarına ve ovalarına gidebilmek için zırhlı araç talebim olmaz; bu devletin eski başbakanlar için uyguladığı mutad bir uygulamadır.
'HER BİR VATANDAŞIN CEBİNDEN 6 BİN DOLAR BUHARLAŞTI'
Bu Erdoğan affıyla kaçıp giden bakanın bu ülkeye beş yılda faturası her bir vatandaşın cebinden 6 bin doların buharlaşması olmuştu.
1 Trilyon doları rahatlıkla geçmesi gereken milli gelirimizin 300 milyar dolar kayıplar 700 milyar doların altına inmesi olmuştur. Faizlerin yüzde 20’lere, geniş işsizliğin yüzde 30’a, enflasyonun en az yüzde 15’e çıkması olmuştur. Erdoğan’ın muvafakatiyle ülkeyi iflasa sürükledi ardından da kaçıp gitti. ülkeye daha nasıl zarar verilebilir.
Devleti aile şirketine, Türkiye’yi kimsenin ağzını açamadığı bir askeri garnizona çevirmenin faturasıdır bu. Şeffaflığa savaş açmanın, hukuka savaş açmanın, demokrasiye savaş açmanın faturasıdır bu. Bütün bu ağır faturayı çıkaran şahıs Erdoğan affıyla elini kolunu sallayarak, aile şirketinde tartışma yaşayıp kapıdan çıkar gibi çekip gitmiştir.
'ACI REÇETEYİ ÖNCE İKTİDAR UYGULASIN'
Erdoğan samimi ve sahici bir şekilde demokrasi ve hukuk devleti diyorsa kendisine cevabımız bellidir: Önce acı reçeteyi siz iktidar olarak kendinize uygulayın. İktidarın millete yazdığı acı reçetesi nedir? Bakın ben size anlatayım arkadaşlar: Acı reçete daha da artacak olan hayat pahalılığıdır.
İşçinin, memurun, emeklinin, çiftçinin, esnafın alım gücünün eritilmesidir. Cebindeki paradan yapılan hırsızlıktır. Acı reçete elektriğe, doğalgaza, benzine gelecek olan zamdır. Acı reçete çiftçinin tarlaya dolarla ektiği ürünü değeri pul olmuş itibarsız TL ile satmasıdır. Çiftçiyi mazot, gübre ve tohum fiyatlarındaki artışa daha da ezdirmektir.
'ACI REÇETE VATANDAŞIN ÇOCUĞUNA TABLET ALAMAMASIDIR'
Acı reçete daha 3 ay önce 100,000 lira konut kredisine 10 yılda 145,000 TL ödeyen vatandaşın yarın 225,000 TL ödeyecek olmasıdır. Acı reçete 6 ay önce salgında vatandaşına yardım yerine kredi veren hükümetin şimdi bu kredilerin vadesi gelince vatandaşı yüzde 25 faiz ile bankalarla baş başa bırakmasıdır.
Acı reçete salgında vatandaşın çocuğuna eğitimi için mütevazi bir bilgisayar veya tablet alamamasıdır. Acı reçete Avrupa’nın en kötü internet altyapısına ödeyecek para bulamadığı için işçi çocuğunun eğitiminin aksamasıdır. Acı reçete yıllarca alın teri dökmüş memurun evladına ikinci el tablet almak için kapı kapı dolaşmasıdır.
Acı reçete borç verenlere halen günde 200,000 kişinin asgari ücretini faiz olarak ödeyen devletin yükselen faizlerle, bundan daha büyük bir kaynağı okula, hastaneye, fabrikaya değil sözde hukuk reformu vaat ettiği yabancıya aktarmasıdır.
Acı reçete 3 senedir size güvenmediği için yatırımı zaten düşünmeyen sanayicinin nefesini iyice kesip, işsize iş yaratmasına tamamen engel olmaktır. Acı reçete hazinenin kasası tamtakır olduğu için günde 39 TL ile evde açlığa mahkum edilen işçiye artık o desteği bile verememektir. Acı reçete işten çıkarma yasağını kaldırıp işsiz ordusunu daha da büyütmektir. Acı reçete hâlihazırda her 3 üniversite mezunundan biri işsizken bu işsiz ordusunu daha da büyütmektir.
'ACI REÇETE GELİR ADALETSİZLİĞİNİN DAHA DA BÜYÜMESİDİR'
Acı reçete genç istihdamında Türkiye’yi Avrupa’nın sonuncusu haline getirmektir. Acı reçete sanayiciyi daha düşük ciro, daha çok borç, daha yüksek faizle baş başa bırakırken, üstüne işverene verilen cılız salgına yönelik destekleri bile geri çekmektir. Acı reçete yıllardır uygulana yanlış ekonomi politikaları nedeniyle vatandaşı ekonomik gerekçelerle izole edemeyerek salgında kaderiyle baş başa bırakmaktır.
2,5 yılda 2 katına çıkan KOİ taahhütleri nedeniyle yandaş müteahhitlere 2 kat kaynağı kesintisiz öderken, mağdur olmasınlar diye yılda bir yapılan ödemelerini 6 ayda bire indirirken, vatandaşın ilaç parası için tedarikçilerden taksit istemektir.
Acı reçete bir yandan işsizlik diğer yandan hayat pahalılığı altında ezilen vatandaştan hazinedeki büyük delikleri kapatmak için daha fazla vergi ve harç talep etmektir. Acı reçete yüzde 60’a düşmüş vergi tahsilat oranı nedeniyle cirosu sıfırlanmış esnafa salınacak hacizlerdir.
Acı reçete vatandaş vergi altında ezilirken yandaşlara ve toplumun en üst gelir gruplarına sürekli varlık barışı çıkararak gelir adaletsizliğini daha da büyütmektir. Acı reçete hoyratça savrulan Merkez bankası rezervleri yüzünden ne kadar faiz yükselse de artık düşemeyecek döviz yüzünden vatandaşı enflasyona ve fakirliğe mahkûm etmektir.
'CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ'NDEN VAZGEÇİN'
Son 4-5 yıldır ülkede hukuku, adaleti ve ekonomiyi tarumar eden ucube Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden vazgeçip, zaman geçirmeden Tam Demokratik Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem hazırlıklarına başlayın. Bu süreçte millete, siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına saygı gösterin, tüm tarafları dinleyin ve toplumsal mutabakatı sağlayın.
Somut olaylar ve olgularla hukuk kuralları arasında uygun illiyet bağı kurulmaksızın ve hiçbir muhakeme sürecinden geçmeksizin verilen gerekçesiz tüm yargı kararları hakkında işlem başlatın. Bu tür uygulamalara imza atan hakim ve savcıların etkili yaptırımlara tâbi kılınmalarını sağlayın.
'KÜRTLERİ YOK SAYAN KAYYIM DÜZENİNE SON VERİN'
Türkiye’yi AYM kararlarının gereğini yerine getirmeyen alt mahkemeler ve kamu görevlilerinin sebep olduğu utançtan kurtarın. Bu hususta caydırıcı yaptırımlar öngören yasal düzenlemelerin önünü açın. Milyonlarca Kürt vatandaşımızın oylarını yok sayan kayyım düzenine son verin.
Polisin ve yargının 1990’lar manzaralarını elini kolunu sallayarak hayata geçirmesine dur deyin. İnsanların protesto ve gösteri hakkını yasaların izin verdiği azami sınırlar içerisinde istedikleri gibi kullanmasına hukuksuz engeller çıkarmayın.
Seçilmişlere karşı her türlü vesayetin, engelin ortadan kaldırılmasını sağlayan. Bir polis memurunun seçilmiş milletvekilinin üzerine yürüme cesaretine son verin. İfade hürriyetinin önünü tamamen açın. Üç maymuna dönmüş bu medya düzeniyle sadece dünyaya rezil oluyorsunuz. Ülke içinde trollerden oluşan bu cahil sürüsünün söylediği hiçbir şeyi zaten izlemiyor, zaten inanmıyor. Milyarlarca dolar kamu kaynağı döktüğünüz medyaya rağmen trollerden medet umar hale geldiniz. Tek sesli medya düzenini sonlandırın, ifade hürriyeti ve basın özgürlüğünün önünü tamamen açın.
'KHK MAĞDURLARININ HAKLARINI BİR AN ÖNCE İADE EDİN'
1990’ları aratmayan insan hakları ihlallerinin hızla soruşturulmasını sağlayın. İşkence, yargısız infaz, kaybolma iddiaları alıp başını gitmiş durumda. Tam demokratik bir Türkiye için polisin, askerin ve yargının demokrasi karnesini düzeltin. Biz de sonuna kadar destek verelim.
Uzun yıllardır siyasi nedenlerle cezaevlerinde tutulup özgürlüklerinden mahrum bırakılanlara adalet sağlayın. Beraat ettiği veya takipsizlik aldığı halde hak ihlalleri devam eden tüm KHK mağdurlarının haklarını bir an önce iade edin.
Tam demokratik Türkiye için, bütün vatandaşların kendisini diliyle, diniyle, mezhebiyle, cinsiyetiyle, bölgesiyle, geliriyle bu ülkeye ait hissedebileceği bir yeni anayasayı gündeminize alın.
Sosyal barışın aldığı ağır tahribatı bir nebze gidermek için insanların protesto ve gösteri hakkını, anayasanın izin verdiği azami sınırlar içerisinde, istedikleri gibi kullanmasına hukuksuz engeller çıkarmayı bırakın.
'DÖVİZ VE ALTIN CİNSİ BORÇLANMAYA SON VERİN'
Yolsuzluk düzenine ve Kamu bankalarının milletin kaynaklarını üç beş firmaya peşkeş çekmesine son verin. Son yıllarda bu şekilde verilmiş kredileri hızla geri çağırıp bu kaynağı yeniden milletin hizmetine sunun. Varlık Fonunu ve benzeri tüm bütçe dışı fonları derhal Hazineye devredin. Varlık Fonu dolayısıyla ortaya çıkan zararı şeffaf bir biçimde kamuoyu ile paylaşın. İlgililer hakkında yasal süreç başlatın.
Arka kapı operasyonları ile eritilen 128 milyar dolarlık Merkez Bankası rezervinin hesabını bu millete verin. İlgili tüm siyasetçi ve bürokratlar hakkında şeffaf bir biçimde soruşturma başlatın. Bir eski Türkiye alışkanlığı olan kendi vatandaşından döviz ve altın cinsi borçlanmaya son verin.'