Tarih: 01.06.2021 00:11

DAVUTOĞLU'NDAN 'SURİYE'YE GİDEN SİLAHLAR' AÇIKLAMASI

Facebook Twitter Linked-in

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Habertürk TV'de Teke Tek programında Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtlıyor.

Davutoğlu, konuşmasına Süleyman Soylu'nun iddialarına yanıt vererek başladı.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, pazartesi akşamı Habertürk televizyonunda katıldığı programda, 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında AKP'nin diğer partilerle koalisyon görüşmelerinde dönemin başbakanı ve AKP’nin genel başkanı Ahmet Davutoğlu'nun “şiddetli tartışmalar neticesinde dengesini yitirdiğini, ‘Hepinizin odalarında neler konuştuğunu dinletiyorum ve biliyorum’ dediğini” iddia etmişti.

'İDDİALARIN HEPSİ YALAN'

'Konunun bana nasıl geldiğini anlayamadım' diyen Davutoğlu, 'İzlerken çok üzüldüm. Konunun bana nasıl geldiğini anlayamadım. Bir kere bu iddiaların hepsi yalan. Bir kere Süleyman Soylu'ya bir teşekkür borcum var. Bunu yıllardır anlatmaya çalışıyordum. Parti içinde darbe teşebbüsüyle kumpas kuran bir ekip vardı. Bunu anlatmaya çalışıyordum. Perde gerisini devlet adamı ahlakıyla anlatmakta zorluklar yaşarken Süleyman Soylu ortaya koydu. Madem ki pandoranın kutusunu açtılar. Binali Yıldırım, Süleyman Soylu, Berat Albayrak bu üç kişi. Bu üç kişinin hesapları farklıydı. Sedat Peker'in videolarıyla ortaya çıkan tablo, bu üç kişinin iktidar için yürüttüğü çirkin ve kirli mücadele. Tayyip Erdoğan sonrası öne geçme mücadelesi. Ben Başbakan iken terörle mücadele, reformlarla uğraşıyordum. İki seçim, üç kongre yönettim. Ben bunlarla uğraşırken bu arkadaşlar bunlarla uğraştı' diye konuştu.

Davutoğlu'nun konuşmalarından ana başlıklar şöyle:

Ben onların ihtiraslarına engeldim. Bir dalga kıran gibiydim. Şu gün dökülen şeylerin çoğu için o gün kapsamlı bir reform hazırlığındaydım. Siyasi şeffaflık, ihale yasası. Tek tek yolsuzluklar sistemik hale dönüşüyordu. Bunlara karşı mücadele yapmak lazımdı. Ben bu mücadeleyi başlayınca... İlk şeffaflık yasasından söz etmem 2015'tir. Herkes benden rahatsız oldu.

Bu üç kişi kendi siyasi ihtiraslarına beni engel görüyorlardı. Bir taraftan devleti yönetiyordum. Sayın Binali Yıldırım 'Başbakanlık benim hakkım' diye düşünüyordu. Süleyman Soylu bir başka partiden geldi. Mustafa Şentop dahil birçok isim Süleyman Soylu hakkında bana rapor sunuyordu. Berat Albayrak partiyi mirası gibi görüyordu. Sayın Cumhurbaşkanı'nı tabiri caizse doldurdular. Sanki liderlik yarışı varmış gibi.

'CUMHURBAŞKANI İLE ARAMIZDA BİR KERE GERGİNLİK OLDU'

Sayın Cumhurbaşkanı ile aramızda bir kez gerginlik oldu. Ben dedim ki, 'Sayın Cumhurbaşkanım siz kukla başbakan istiyorsunuz. Gelin CHP, MHP, HDP'ye parlamenter sistem önerisiyle gidelim. Ben size Anayasa reformundan sonra genel başkanlığı tevdi edeyim, danışman olayım. Seçime gidelim. Ben hiçbir zaman siyasete hırsla girmedim ama iddialıyım, azimliyim. Yaptığım işi yarım yapmam. 2008'de sayın Erdoğan'a gidip 'Sizi yalnız bırakmayacağım' demiştim. Soylu ile Albayrak'ın omuz kavgasını hatırlarsanız. Çok utandım.

Açık söyleyeyim ben olsaydım iki bakanı görevden alırdım. Kesinlikle alırdım. Bu konudaki tavrımı herkes bilir. Devlet yönetirken ciddiyetimi, kararlılığımı herkes bilir. Yoksa bu kurtlar sofrasında ayakta duramazdım. Şu anda ayakta isem o kurtlar sofrasında yem olmadığım içindir. Kurtlar sofrasının kuralı düşeni yemektir. Ben düştüm ama yenilmeme izin vermedim. Sayın Cumhurbaşkanına da söyledim, 'Eğer Soylu'yu haklı görüyorsanız, çıkın karşıma konuşun'. Soylu size en ağır hakaretleri yaparken biz sizin yanınızdaydık.

'SOYLU BANA NİYE SALDIRIYOR?'

Soylu, 'Ben Davutoğlu'na nasıl ihaneti yaptıysam, nasıl dolap çevirdiysem size de yapabilirim' mesajıydı sayın Erdoğan'a. Bana niye saldırıyor peki? Benden başlamasının sebebi hafıza tazeleyerek Cumhurbaşkanı'na 'Davutoğlu'nun tasfiyesinde kritik bir rol oynadım' demiş oldu. 'Bugün bana sahip çıkmazsanız, bildiklerimi, geçmişi ortaya çıkaracak şekilde tavır aldığını' gösterdi. Orada bir mesaj verdi, 'Beni destekleyenler var' dedi.

Ertesi gün Bahçeli, Perinçek destekledi. Ertesi gün Cumhurbaşkanı bu destekler karşısında Süleyman Soylu'ya sahip çıktı. Ben Cumhurbaşkanı veya Başbakanın kendi bakanına sahip çıkmasını doğru, ahlaklı bulurum ama 25 gün sonra değil. İlk başta 'onlara yedirtmem' deseydi tamamdı. Ama 24 gün kendi bakanının dayak yemesine göz yumdu. Sonra da razı oldu. 'Sahip çıkıyoruz' dedi ama neye sahip çıktığını söylemedi. Şimdi niye benimle başladığını anlayabiliyor musunuz? Başlarken Cumhurbaşkanına mesaj gönderdi. Parti içinde darbenin ana unsurunu hatırlatarak bunu yaptı.

17-25 Aralık'ta Selami Altınok'un siciline baksınlar. İstanbul'da düzeni sağlayan isimdir. Vasif Şahin, Mustafa Çalışkan ayrı kategoridedir. Yanında çalıştılar. Vasip Bey'i tanırım, Mustafa Bey de öyle. Bunlar 15 Temmuz'un kahramanlarıdır. Siyasi kahraman Selim Temur'dur 15 Temmuz'da. İstanbul'u ayağa kaldırmıştır. Emniyet açısından Selami Altınok ve Vasip Şahin'dir. Sen Cumhurbaşkanı'na en kritik eşikte destek olmuş isimleri nasıl harcarsın? Soylu mesajlarını doğrudan AK Parti'ye ve sayın Cumhurbaşkanına vermiştir. 'Bana sahip çıkmazsanız AK Parti'yi yakarım' dedi. 14 Haziran'da sayın Cumhurbaşkanı NATO zirvesinde Biden'la oturacak. Ermeni soykırım iddialarını arkasında bırakarak nasıl oturacak sayın Biden'la. Uluslararası basında çıkan haber başlıkları maalesef çok sarsıcı. O başlıklarla birlikte oturacaksınız. 'Siyasi ahlakı inşa edeceğiz' diye gitseydiniz NATO zirvesine herkes saygı duyardı.

'ÇÖZÜM SÜRECİ LİDERLİĞİNİ ERDOĞAN YAPTI'

Açılım ve çözüm süreci sayın Erdoğan'ın liderliğini yaptığı süreçlerdi. Sayın Erdoğan'ın savunmaktan vazgeçtiği şeyler bakanlarımızın üzerine kalıyor. Açık söyleyeyim, Dışişleri Bakanı olarak çözüm sürecinin içeride yol açtığı aksaklıkları görme şansım yoktu. 2013-14 itibariyle söylüyorum. Özellikle Kobani olaylarıyla birlikte gördüm. Çözüm sürecinin kamu düzeninin aleyhine kullanıldığını bizzat müşahade ettim. Bütün bakanları, güvenlik birimlerini çağırdım. Sayın Cumhurbaşkanı iki şey bırakmıştı, FETÖ ile mücadele ve çözüm süreci. Çözüm sürecinde kamu düzeninden taviz vermeyeceğimizi söylemiştim. Kamu düzenini tarumar eden ve en son Ceylanpınar'da iki polisimizin şehadetiyle terörle mücadeleyi başlattım.

'SURİYE'YE GİDEN SİLAHLAR' AÇIKLAMASI

MİT TIR'ları olayı olduğunda ben Başbakan değildim, Dışişleri Bakanıydım. Sedat Peker'in bu iddialarının MİT TIR'ları ile hiçbir ilgisi yoktur. Ben birine tez vereceğim zaman iki şeyi ölçelerim. Bir kavramsal zekası var mı, iki kronoloji sıralaması doğru mu? Tarihi kronolojiyi doğru okuyor mu? Bunun ikisini yapamayanın muhakeme yürütmesi imkansızdır. Öyle bir Davutoğlu dönemi çiziliyor ki, son 18 yılı ben yönetmiş gibiyim. İstenildiği zaman ben hiç yokmuşum gibi. Bu olaylar olduğunda ben Başbakan değilim, MİT TIR'ları olduğunda. Dışişleri Bakanıyım o zaman. Sedat Peker'in iddialarıyla MİT TIR'larının alakası yoktur. Bu operasyon 19 Ocak 2014'te oldu. Sedat Peker o zaman cezaevindeydi. O silahları nasıl gönderdi oraya? 10 Mart 2014'te çıktı cezaevinden. Benim Dışişleri Bakanlığım görevinde MİT ve Genelkurmay bana bağlı değil.

Başbakan iken de ne Sedat Peker ne SADAT'ın benimle hiçbir görüşmesi olmamıştır. Hiç kimse kendisinden menkul görev üstlenmemiştir. Türkiye'de cuntalar olmuştur. Benim Başbakanlık yaptığım dönemde FETÖ gibi yapılar, Erdoğan'ın Başbakanlık yaptığı dönemde olmuş ve yanlış iş yapmış olabilir. Başbakanlık döneminde ise ikili otorite vardı. Benim Başbakanlık otoritesi kullanarak verdiğim talimatlar ve bazen aynı kişilere sayın Cumhurbaşkanının verdiği talimatlar. Kendisine sorarsanız cevap vermek durumundadır.

Zor durumda olan Türkmenlere o dönemde yardımlar yapıldı. Kimse de bu olayları bir terör olayı olarak göremez. O dönem Erdoğan Başbakandı. O hükümetin Dışişleri Bakanı olarak söylüyorum, o yardımların terörle ilgisi yoktur.

Benim dönemimle alakası yoktur. Benim dönemimde asla bir silah transferi olmamıştır. Ne Başbakan iken, ne de Bakan iken kimseye talimatım olmadı. Sedat Peker'in bahsettiği iddialar kesinlikle benim dönemimle alakalı değildir.

Ben emin olmadığım şeyi konuşmam. O silahlar Bayırbucak Türkmenlerine gitti. Ama benim dönemimden sonra o silahlar illegal bir şekilde başka bir yere gittiyse bilemem. Buna dair de elbette bir kanıt yok. Benim dönemimde de kesinlikle böyle bir şey olmadı.

'ERDOĞAN, BANA GÜLEN'LE GÖRÜŞÜP TÜRKİYE'YE GETİRMEM İÇİN TALİMAT VERDİ'

2013 yılında BM toplantısı için New York'a giderken Sayın Erdoğan'la istişare bulundum. Fetullah Gülen'in yurt dışında kalması halinde Türkiye karşısında istihbari olarak kullanabileceği yönünde, sayın Erdoğan benden mümkünse Fetullah Gülen'le görüşüp Türkiye'ye getirmek için talimat verdi. Sayın Erdoğan 2015'te 'görevi ben verdim' diye teyid etti.

Ben Erdoğan'a intibalarımı anlattım. 'Kesinlikle geleceği kanaatinde değilim. Türkiye'de devlet içi yapılanmalarında teşkil ettiği, dolayısıyla her türlü senaryonun beklenebileceği' şeklinde kendisine söyledim. Ben bu görevimi yaptım. Ne onun öncesinde oturup görüşmüşlüğüm var, ne bankaların açılışında bulundum, ne orada, ne şurada, ne burada. O gün bir şekilde ikna edilip getirelebilseydi Türkiye bunlarla karşı karşıya kalmazdı.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —