Cumartesi Anneleri, 844'üncü haftalarında 26 yıl önce Diyarbakır'da gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Ömer Söğüt için adalet talep etti. Cumartesi Anneleri, ayrıca Sedat Peker'in iddialarının ihbar kabul edilmesini istedi.
'GERÇEKLER, FAİLLERİN AĞZINDAN İTİRAF EDİLDİ'
Cumartesi Anneleri'nin, 844'üncü hafta açıklamasında; “yönetimlerin yegâne meşruiyet kaynağının, hukuka uygunluk ve toplumda adalet duygusunun yerleşmesi olduğu” vurgulandı. Açıklamada, şu görüşlere yer verildi:
'Adaleti amaçlamayan, hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı kalmayan yönetimler, toplumda adaletsizliği yaygınlaştırarak, güvensizlik duygusunu derinleştirerek meşruiyetlerini kaybederler. Toplumu adaletten uzaklaştıran yönetimlerin yarattığı hukuksuzluk ortamında ısrarla hatırlatıyoruz; bu topraklarda yaşanan gözaltında kaybetmeler bireysel suçlar değildir. Yakınlarımız devlet güçleri tarafından kaybedildiler. Bu gerçek, devletin resmi raporlarına, savcılık iddianamelerine, mahkeme tutanaklarına geçti.
Kamuoyuna da yansıyan itiraflarla, devletten güç alarak bu suçları işleyen faillerin ağzından gerçekler itiraf edildi. Ancak bu suçların üstü örtüldü, cezasız bırakıldı. Bugün yine içeriden benzer bir itirafa tanık oluyoruz. Diğerlerinde olduğu gibi devleti yönetenler ve yargı, yine başını kuma gömüyor.İktidar güçleri suçluları koruyacaklarını gösterir açıklamalar yapıyor. Cumartesi Anneleri ve insan hakları savunucuları olarak, devleti suç örgütü olarak gösteren bu duruma son verilmesini istiyoruz. Organize suç örgütü lideri denilen Peker’in açıklamalarının ihbar kabul edilerek, sözünü ettiği cinayetlere ilişkin soruşturmaların açılması, etkin soruşturmalar yoluyla hakikatin ortaya çıkartılması ve faillerin cezalandırılmasını bekliyor, tüm savcıları göreve çağırıyoruz.'
'26 YILDIR ÖMER SÖĞÜT’ÜN AKIBETİ KARANLIKTA BIRAKILDI'
“26 yıl önce gözaltındayken kaybedilen Ömer Söğüt ile ilgili adalet istemekten vazgeçilmeyeceği” belirtilen şöyle:'47 yaşındaki 8 çocuk babası Ömer Söğüt ve ailesi, Lice’nin Dibek (Derxust) köyünde yaşıyordu. Güvenlik güçleri tarafından köylerinin yakılması nedeniyle göç etmek zorunda kalmışlardı. Ancak Ömer Söğüt, tek geçim kaynakları olan köy civarındaki bağlarına çalışmak üzere gidiyordu. Bu gidiş gelişlerde askerlere rastlarsa darp edilmiş halde eve dönüyordu.
20 Mayıs 1995 sabahı asmaları budamak için eşeği ile birlikte bağa gitti ancak akşam eve dönmedi. Sabah eşine bakmak için bağa giden Meyase Söğüt, onun eşyalarını gördü. Eşek ağaca bağlı haldeydi. Toprakta da bir noktaya kadar devam eden ayak izleri ve o noktadan sonra sürüp giden araç izleri vardı. Etrafa eşini sordu. Civarda binlerce askerin katıldığı askeri bir operasyon yapıldığını, bu askerlerin eşini bahçeden alıp götürdüklerini öğrendi.
Üç gün eşi serbest bırakılır diye bekleyen Meyase Söğüt, bir yandan da onu kendi imkanlarıyla aradı. Jandarma Merkezine gidip ‘eşimi askerler almışlar, ne yapmışlar bize söyleyin’ dedi. Şahabettin ön isimli rütbeli subay ona hakaretler yağdırdı, darp etti. Savcılığa başvurduğunda ise ancak üçüncü dilekçesi kabul edildi. Başvurduğu yetkililere “Eşimi asker almış. Ne olmuşsa devlet biliyor. Ben eşimin topraktaki ayak izlerini takip ettim. Onun ayak izleri Panzerin izlerinin bulunduğu yerde bitiyordu. Sonrasında panzerin izleri devam ediyordu’ dediği için devlete iftira atmakla suçlandı, tehdit edildi.
Aile yıllar sonra başvurduğu İnsan Hakları Derneği aracılığıyla tekrar suç duyurusunda bulundu. Ancak bu başvurudan da bir sonuç alınamadı. 26 yıldır Ömer Söğüt’ün akıbeti karanlıkta bırakıldı, suçun fail ve sorumluları tespit edilerek yargı önüne çıkartılmadı. 844. haftamızda Ömer Söğüt’ün akıbetinin açığa çıkartılması ve işlenen bu insanlığa karşı suçun şüphelilerinin tespit edilerek haklarında etkin soruşturma yürütülmesi talebimizi yineliyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin; Ömer Söğüt için, tüm kayıplarımız için, adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 145 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.'