CHP'Lİ ÖZKOÇ, İSTANBUL VE BURSA'DAKİ BOMBALI SALDIRI İLE İLGİLİ KONUŞTU 

CHP

CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, İstanbul ve Bursa’daki bombalı saldırılara ilişkin, “Türkiye Cumhuriyeti’nin istihbaratı gerçekten bu kadar zayıf mı? Mesele, bomba patlatılmadan önce müdahale edebilmektir. Mesele, terörü öncede

Engin Özkoç, bugün TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Özkoç’un konuşmasından öne çıkanlar şöyle: 
“3,5 MİLYON HANE VE ÇOCUKLARI BAYRAMA KARANLIKTA GİRECEKLER 
'Türkiye bir Adalet Yürüyüşü’ne şahit oldu. Dünya bir Adalet Yürüyüşü’ne şahit oldu. Türkiye’deki haksız, hukuksuz, adaletsiz iktidarın bütün yaptırımlarına karşı, cezaevinde yatan milletvekilleri, akademisyenler, öğrenciler, onların mağduriyetine karşı Türkiye’de bir kişi, ‘Ben, Ankara’dan İstanbul’a tüm bu adaletsizlik için; hak, hukuk, adalet için yürüyeceğim’ dedi. Adı, ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu idi. Dünya hiç bu kadarına şahit olmadı. Ankara’dan başlattığı yürüyüşü İstanbul Maltepe’de sonlandırdı. Kendi ülkesinde yaşanan hukuksuzluğu tüm dünyaya duyurdu. Aslında muhalefetin yapması gereken tam bu değil mi? Ancak o Kılıçdaroğlu’nun, o gün bugündür verdiği mücadelede içine en çok dokunan şey herhalde şu olmuştur: Yarın, 23 Nisan’da, Türkiye’de 3,5 milyon hanenin elektriği kesik. Niçin? Borçlarını ödeyemedikleri için. 3,5 milyon hanede yaşayan çocuklar, karanlıkta 23 Nisan’ı kutlayacaklar. 21. yüzyılda Türkiye’nin çocukları, annelerinin babalarının yüzlerine bakarak bu hale neden düştüklerini soracaklar. İşte ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun içini acıtan buydu. O yüzden dedi ki ‘Eğer elektriğe yapılan yüzde 125, ticarethanelere yapılan yüzde 62, sanayiye yapılan yüzde 185’lik zamları geriye çekmezsen ben o insanların sesi olmak için elektrik faturamı ödemeyeceğim, elektrik kesilirse de karanlıkta tüm dünyaya sesleneceğim, benim ülkemin çocukları bunu hak etmiyor diyeceğim’ dedi. Aslında mantıklı bir lider, bir muhalefetten gelen bu çağrının gerçeğine bakıp ülkesinin çocuklarına bunu yaşatmamalıydı. Doğru bir sözü kucaklaşarak, 3,5 milyon hanenin elektriklerinin bir an önce açılması için gerekeni yapardı. Aslında Kemal Kılıçdaroğlu sadece soruna parmak basmadı, çareyi de söyledi… ‘Enerji kalemlerine yapılan zamları geri çek, enerjiden KDV’yi sıfırla, asgari ücretten düşük geliri olan abonelerin faturasını da enerji çekleriyle karşılayın’ dedi. Yani acilen yapılması gerekeni üç maddede sıralayıp sadece sorunu değil çözümü de söyledi. Tüm bu önerilere karşı iktidar kulağını kapadı. Onun için, sarayın bin odasının yanan ışığı yeterli. Onun için, köşklerde, konaklarda oturan yandaşlarının şatafatlı hayatlarına yanan elektrikleri ile beraber kaldırdıkları şampanyalarda kutladıkları hayatları önemli. Onun için, varsa yoksa beşli çete. Kimse unutmasın. Bu iktidarın ekonomi politikaları yüzünden 3,5 milyon hane ve çocuklar bayrama karanlıkta gidecekler. Kılıçdaroğlu da karanlıkta ve onların sesini tüm dünyaya duyurarak girecek.
SARAYIN TETİKÇİLİĞİNİ YAPIYOR
İktidar Türkiye’nin hiçbir derdine çare olmuyor. Ülkede açlık var, yoksulluk var, gerçekten sorunlar birbiri ardına geliyor ama ülke başka bir şeyden daha korkuyor. Ülke, kendi ülkesinde yaşanan terör olaylarından bıkmış usanmış durumda. Türkiye’deki anneler şehit vermek istemiyor. Evlatlar şehit düşsün istemiyor. Bunun için devlete ve iktidara güvenmek istiyor. Güvenecekleri kişi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu. Sözüne güvenmek istiyorlar. O, Türkiye’de yaşanan terör olaylarıyla, Türkiye’de yaşanan iç kargaşalarla değil; sarayın tetikçiliğini yapıyor. O, ‘Saraya nasıl yağ çekerim, nasıl Tayyip Erdoğan’ın gözüne girerim, nasıl bu makamdan beni almaz’ diyor. Söylediklerinin arkasında gerçekler yok. ‘Türkiye’de terörü bitirdik’ dediler. Peki biten terörle ilgili, patlayan bombalar ile ilgili ne söyledi Süleyman Soylu? Türkiye Cumhuriyeti’nin istihbaratı gerçekten bu kadar zayıf mı? Mesele, bomba patlatılmadan önce müdahale edebilmektir. Mesele, terörü önceden engelleyebilmektir. Engellemedin, şehit düşen var. Sen kendi mazeretini söylüyorsun. ‘Biz PKK ile uğraşıyoruz ya onların taşeronları geliyor bu bombaları patlatıyor’ diyorsun. Senin sadece PKK ile değil tüm terör örgütleriyle, tüm mafya ile uğraşman gerekiyor. Sen, uyuşturucu baronları ve mafyayla kol kola dolaşıyorsun, resim çektiriyorsun, onların hakkını hukukunu koruyorsun.
BİRİLERİ YİNE DÜĞMEYE BASIP DA OYUNLAR OYNUYORSA SONUNA KADAR GİDECEĞİZ
Türkiye’nin başına bunlar neden geliyor biliyor musun? Türkiye, eşi benzeri olmayan bu yaşanan göç istilasında sınırlarını yeterince düzgün tutamadı. Türkiye, bu yaşanan göç istilasında diğer ülkelerle doğru bir diploması kurup sadece bunun yükünü Türkiye’nin çekmesini engelleyemedi. Diğer ülkeler göçmenlere karşı sınırlarını kapattılar. O sırada siz, bütün sınırları açıp, başka bir ülkenin nüfusu kadar, 8-9 milyon mültecinin Türkiye’ye girmesini sağladınız. Onların arasında kaç tane İŞID, El Nusra, El Kaide, DHKP-C ajanları, militanları girdi? Sen kendi ülkelerin sınırlarını bu hale getirir, elini kolunu sallayan Türkiye’ye girerse terör örgütleri Türkiye’de değil yurt dışında odaklanırlar, ellerini kollarını sallayıp istedikleri zaman girerler, bombalarını patlatırlar, yine ellerini kollarını sallayıp çıkarlar. Çünkü sen Türkiye’ye ilgili tedbir almadın. Sen, İçişleri Bakanlığı yapmadın. Sen, Türkiye’nin çıkarını zamanında korumadın. Zamanında doğru diplomasi yürütmedin. Senin hangi sözüne inanalım Süleyman Soylu. Sen, ‘Biz göçmenleri buradan göndereceğiz’ diyorsun. Gönder. Göçmenler bayramda gidiyorlar. ‘Bayramda gitmelerine izin vermeyeceğiz.’ Daha önce ne dedin? ‘Oradaki güvenli bölgelerde yaşayanların nasıl yaşadıklarını bilmediklerinden bayramda gönderiyoruz, gidenlerin yüzde 60’ı kaldı’ dedin. Şimdi sana soruyorum. Madem gidenlerin yüzde 60’ı kalıyor ise sen buradaki mültecileri niye bayramda gönderip de orada kalmalarını sağlamıyorsun. Suriyeliler, burada sığınmacı statüsünde, bayramda gidiyorlar. Gidişlerinde senin söz söyleme hakkında yok, bırak gitsinler ama ülkene girişlerinde kendi ülkene kimin girip çıkacağını sen karar vereceksin. Mültecilere yeri geldiği zaman ‘göndereceğiz’ yeri geldiği zaman ‘göndermeyeceğiz’, yeri geldiği zaman ‘çalışma yapıyoruz’… Nasıl bir anlayıştır, nasıl bir yaklaşımdır bu?
Türkiye’yi tekrar yaşadığı kaos ortamlarına; seçim öncesinde ve seçim aralarında tüm Türkiye’de bombaların patlamasına, kan dökülmesine, masum insanların can vermesine tekrar neden olursanız, CHP olarak bunun hesabını sonuna kadar sizden soracağız. Buradan uyarıyorum. Birileri yine düğmeye basıp da oyunlar oynuyorsa, ‘terörü bitirdik’ dediğiniz tam da bugünlerde bombalar patlıyorsa bunun arkasında ne var ne yok sonuna kadar gideceğiz. Bunu bilin.
TEKRAR ORMANLAR YANMAYA BAŞLADIĞI ZAMAN HESABINI SORACAĞIZ
Uyardık. Her gün sosyal medya hesaplarımdan ‘Uçak aldınız mı’ dedim. Tarım ve Orman Bakanı nihayet cevap verdi. ‘Biz 20 tane uçak ve 55 helikopterle hazırız, bunları kiraladık’ Bunu aldık, başımızın üzerine koyduk. Ama buradan söylüyorum. Sizin söylediğiniz hiçbir şey doğru çıkmadı. Tekrar ormanlar yanmaya başladığı zaman çıkıp mazeretlerin arkasına sığınırsanız bunun hesabını da CHP olarak soracağız.”
“YASAKLARLA ÜLKE YÖNETİLMEZ”
Engin Özkoç, Süleyman Soylu’nun gece 12'den sonra uygulanan müzik yasağına ilişkin “Ortak çalışma yapıyoruz. Çalışmanın sonucunu kamuoyu ile paylaşacağız. Ses, desibel nasıl olacak? Teknik ekiplerimiz çalışıyor, bize bir öneri getirecekler. Bu öneriyi değerlendireceğiz” açıklamasının sorulması üzerine, “Hep değerlendiriyorlar. Hep daha sonraya sorunlarını atıyorlar. Recep Tayyip Erdoğan da sağlıkçılar için dedi ki ‘Önümüzdeki yaz değerlendireceğiz ve onların yaşamlarını iyileştireceğiz’ dedi. Şöyle düşünelim; Recep Tayyip Erdoğan hastalandı ve doktora gitti, doktor ‘Siz şimdi gidin, 4-5 ay sonra buna çare buluruz’ dedi. Ne derdi? 100’ün üzerinde müzisyen intihar etmiş. Her meslek grubundan yaşamını sonlandıran insanlar var. Ama pandemi sürecinde koyduğun kuralları, artık 1 yıl, 2 yıl geçmiş, ‘Şu desibel içerisinde müzik çalınabilir’ dersin, bitti. Yasaklarla bir ülke yönetilmez” yanıtını verdi.
“DOĞRU BAKIŞ AÇISINDAN BAKMAZSAN BÖYLE YAKLAŞIMLARDA BULUNURSUN”
Kemal Kılıçdaroğlu’nun elektrik faturasını ödemek için AKP kanadından gelen tekliflerinin sorulması üzerine Özkoç, “Doğru bakış açısından bakamazsan böyle yaklaşımlarda bulunursun. Kemal Kılıçdaroğlu, 3,5 milyon hanenin karanlıkta kalmalarına karşı faturasını ödemedi ve mağdurların sesi olmak için bir direnişi sürdürüyor. ‘Benim bu parayı ödeyecek gücüm var ama gücü olmayan milyonlarca kişiyi karanlıkta bırakamaz devlet’ dedi. AKP’li troller ve AKP’li aklı evveller de ‘Biz sana para gönderelim sen öde’ diyorlar. Kılıçdaroğlu diyor ki ‘Derdi olan ben değilim, derdi olan 3,5 milyon hane, eğer gerçekten bu kadar vicdanlıysanız, komşunuzda elektriği kesik olan varsa onların faturasını ödeyin’ diyor. ‘O mağdur insanların hanelerinin faturalarını ödeyin’ diyor. Aslında bunu o insanlara da söylemiyor. Bunu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne söylüyor” dedi.