Kuşoğlu, “Sizin 100 milyon dolarınız olsa tümünü Türkiye’de yatırıma ayırmazsınız. Önemli bölümünü yurt dışına çıkarırsınız. Neden mi? Çünkü, yönetimin ‘Sen FETÖ’cüsün, sen teröristsin’ bahanesiyle malınıza-mülkünüze el koymasından korkarsınız” dedi. Kuşoğlu, 'AKP zamanında servet yapanlar servetlerini yurt dışına kaçırdılar' ifadesini kullandı. Türkiye'de hukukun, adaletin olmadığını belirten Kuşoğlu, sadece 'Saray'ın Hukuku'nın yürürlükte olduğunu söyledi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu, '2015’te Maliye Bakanı Mehmet Şimşek yerlilerin yurt dışında en az 138 milyar dolar servetlerinin olduğunu açıklamıştı. O zamandan beri yurt dışına servet kaçırışı hızlandı. Bugün en azından 200 milyar doların yurt dışında olduğunu söyleyebiliriz' dedi.
Kuşoğlu, “Sizin 100 milyon dolarınız olsa tümünü Türkiye’de yatırıma ayırmazsınız. Önemli bölümünü yurt dışına çıkarırsınız. Neden mi? Çünkü, yönetimin ‘Sen FETÖ’cüsün, sen teröristsin’ bahanesiyle malınıza-mülkünüze el koymasından korkarsınız” dedi. Kuşoğlu, 'AKP zamanında servet yapanlar servetlerini yurt dışına kaçırdılar' ifadesini kullandı. Türkiye'de hukukun, adaletin olmadığını belirten Kuşoğlu, sadece 'Saray'ın Hukuku'nın yürürlükte olduğunu söyledi.
Kuşoğlu'nun Yeni Soluk'tan Münevver Metin'e verdiği röportaj şöyle:
-Artık klasik sorumuz haline gelen “Siyasete nasıl başladınız?” sorusuyla başlasak…
Devlet memuru olduğum dönemde hiçbir partinin kapısından içeri adım atmadım. Ancak devletten 17 yıllık bir bürokrat olarak istifa ederek ayrıldığımda birçok partiden teklif aldım ve sonuç olarak siyasete adım attım.
Çok farklı ve zor bir dönemde siyasete başlamış oldum çünkü yıl 2002 idi. AKP’nin iktidara geldiği ve demokratik kuralları ve değerleri bitirmeye başladığı ilk dönemdi. Tam bir değişim ve sıkıntı dönemidir bu içinde bulunduğumuz yıllar... Dolayısıyla bana bu Ortadoğu zihniyeti karşısında Cumhuriyet, demokrasi ve fazilet mücadelesi yapma mecburiyeti doğdu. Halen mücadelemiz sürüyor bildiğiniz gibi.
-SSK Genel Müdür Yardımcılığı görevi yapan birisi olarak günümüzde işçi hakları hakkında görüşünüz nedir?
Evet, SSK Genel Müdür Yardımcılığı ve Yönetim Kurulu üyeliği yaptım. Halil Tunç gibi efsane sendikacılarla aynı yönetimde çalışma olanağım oldu. Tüm iş dünyasını tanıma imkanı buldum. Az çok çalışma yaşamını ve tarihi gelişimini bilen biriyim. Sosyal güvenlik alanında yöneticilik yaptım. Maalesef, iş dünyasının özellikle de işçi kesiminin bu kadar zayıf olduğu bir dönemi hatırlamıyorum.
Bunun konjonktürel sebepleri var; dünyadaki gelişmeler Çin’in serbest ticarete girmesiyle çalışanlar için farklı ve olumsuz oldu ama bizden kaynaklanan özellikle Erdoğan iktidarından kaynaklanan sebepleri de çok mühim.
Zaten kayıt dışılığın ve kayıt dışı çalışmanın en az yüzde 30 olduğu resmi makamlarca ifade ediliyorsa o ekonomi için başka türlü düşünülemez. Yani kayıt dışılığın ve kayıt dışı çalışmanın olduğu bir yerde mutlaka işçi hakları zaafa uğratılmıştır.
İşçi haklarının geriye gidişi konusunda en önemli neden bilinçsizlik, işsizliğin ve genç işsizliğinin çok yüksek oluşundan dolayı toplumun işçi hakları daha doğrusu çalışan emekçi kesimin hakları konusunda duyarsız olması veya kayıtsız kalması. Yüksek ücret alan veya demokratik çağdaş haklara sahip olan çalışanlar nerede ise kendi toplumumuz ve özellikle çalışanlar tarafından kınanıyor. Toplum çalışanların haklarına da bu dönemde ideolojik bakıyor ve çalışanların hakları çalışanlarca, iktidara mensup yöneticilerce kısıtlanıyor. Gerekçe maalesef ideolojik…
-Kurumsal Vizyon Bağımsız Denetim ve Yeminli Mali Müşavirlik A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptınız. Yıllık yapılan bütçe planlama da ülkemiz adına baktığınızda Türk Lirası rekabetçi mi?
Az gelişmiş veya gelişmekte olan ülke ekonomilerinin gelişmiş ekonomilerden en önemli farklılıklarından bir çift para kullanmalarıdır. Kendi ülke parası ve yabancı para. Sorun bu iki para arasında dengeyi tutturamayıp belli dönemlerde yabancı parayı ön plana çıkarmalarındadır.
Bu iktidarda bu hatayı yaptı. Özellikle 2009’dan itibaren ihaleleri yabancı para ile yapmaya başladı, yabancı para cinsinden geliri olmayanların yabancı para ile borçlanmalarına izin verdi ve dolarizasyona uğradık.
Şimdi yabancı para yerli para dengesinin nerede oluşacağını kimse bilmiyor. Türk Lirası rekabetçi değil çünkü istikrarlı değil. İktidar bir yol haritası çıkarsa ‘Ben ekonomide şunları şunları yapacağım, şu sıra ile yapacağım, önlemler alacağım ve ekonomimi düzlüğe çıkaracağım’ dese ve programını uygulayacağına dair güven verse Türk Lirası da rekabetçi olur.
Güven olmayan yerde paraya hiç güven olmaz…
-Türkiye’de yatırımcılar sığınacakları limanı neden bulamıyor?
Sizin 100 milyon dolarınız olsa tümünü Türkiye’de yatırıma ayırmazsınız. Önemli bölümünü yurt dışına çıkarırsınız. Neden mi? Çünkü, yönetimin ‘Sen FETÖ’cüsün, sen teröristsin’ bahanesiyle malınıza-mülkünüze el koymasından korkarsınız.
Örnekleri var.
Çünkü Türkiye’de hak, hukuk, adalet yok.
Mahkemelere güven yok.
Hukukun üstünlüğü yok, Saray’ın hukuku var.
Şimdilerde en fazla bu durumdan korkanlar Ak Partililer. Servetini Ak Parti zamanında yapmış olanlar. Neredeyse tümü servetlerinin önemli bölümünü yurt dışına kaçırdılar.
Bir istatistik yapılsa bizim yatırımcıların son 5 yılda yabancı ülkelere Türkiye’den daha fazla yatırım yaptıkları ortaya çıkar.
2015’de Maliye Bakanı Mehmet Şimşek yerlilerin yurt dışında en az 138 milyar dolar servetlerinin olduğunu açıklamıştı. O zamandan beri yurt dışına servet kaçırışı hızlandı. Bugün en azından 200 milyar doların yurt dışında olduğunu söyleyebiliriz.
Zaten Erdoğan birkaç kez bu kesimi tehdit ederek paralarını getirmelerini de istedi.
Aslında New World Wealth adlı kuruluşun raporları incelenirse Türkiye’den servet kaçışının çok vahim bir boyutta olduğu net olarak anlaşılabilir.
-Merkez bankası 2 yılda ciddi döviz eritti ,dövizin erimesiyle kazancı kim sağladı zararı kim gördü?
Son 2 yılda Erdoğan talimatlı Merkez Bankası politikalarıyla 100 milyar doların eridiğini görüyoruz. Parasını yurt dışına çıkaranlar içinde yabancılarda var. Düşünün bir yabancı daha önce getirdiği TL’ye çevirdiği dövizi örneğin borsadan çekiyor ve tekrar dövize dönüştürerek yurt dışına çıkarıyor. Türk Lirası baskılanmış ve değerli tutulursa mı kazançlı olur yoksa normal kur durumunda mı? Tabi ki baskılamış ve değerli TL yabancılara önemli kazançlar sağladı ve bizim birikimlerimizi alıp götürdü. Hala bu yanlış politika devam ettiriliyor. Çünkü talimat böyle…
-Geçmişte zenginliğin simgesi neydi günümüzde nedir?
Bu önemli bir soru.
Geçmişte Yeşilçam filmlerinden hatırlarsınız zenginliğin sembolü fabrikatördü. Düzenli işine gidip-gelir, disiplinli çalışırdı. Yani aslında üretim ve üretmek prim yapıyordu. Ekonomin yönünü görüyorduk.
Şimdi ise zenginliğin sembolü devletten destek alan müteahhit. Altında pahalı otomobil ve kendinden 30 yaş küçük sevgilisi olan İktidara yakın müteahhit. Yani üretimin değil kayırmacılığın ve tüketimin sembolü müteahhit.
Fark üretim ve tüketim de…
-2019 da bütçe açığı neydi, şimdi nedir. Bütçede neden açık çıkar?
Rakamlar çok önemli değil ama belirteyim 2019’da bütçe açığı 80 milyar öngörülmüştü, 123 milyar gerçekleşti.
2020 için ise açık 139 milyar olarak hedeflendi, ilk 7 ayın açığı 139 milyarı geçti. Yani bu yıl çok daha büyük bir açık söz konusu olacak.
Bütçe açığı gelirlerden daha fazla harcama yapıldığını gösterir. Bunun genel ekonomiye olumsuz etkileri vardır.
Özellikle son yıllarda bütçe dengelerimiz bozulmuş durumdadır. Mali disiplinden kopmuş durumdayız, vergi alamıyor, tasarruf yapamıyoruz ve bunun ağır bedelleri olacak. Tabi bedeli toplum olarak ödeyeceğiz.
-Milli ve manevi değerlerin yok olmasının sebepleri açıkları mısınız?
Öncelikle doğrultayım; Milli ve manevi değerlerin tamamen yok olduğundan ziyade çok önemli ölçüde tahrip edildikleri daha doğru bir ifade.
Milli ve manevi değerlerimizin son yıllarda bu ölçüde tahrip olmasının sebeplerini ben 3 başlık altında toplamak istiyorum.
1-Hızlı kentleşme
2-Küreselleşme ve teknolojik gelişim
3-Erdoğan iktidarının kasıtlı politikaları
Şimdi bunları biraz açayım.
1-Hızlı kentleşme binlerce yıldır tarıma bağlı yaşayan köy ve kasaba gelenekleri oluşturan toplumun, geleneklerini ve kültürünü önemli ölçüde yok etti. Sosyolojik bu gerçek kentleşmenin düzenli, kontrollü ve eğitime dayalı gerçekleştirilmemesi nedeniyle önemli sorunlar oluşturdu. Güvenlik, terör, işsizlik, eğitimsizlik gibi sorunlar kısa zamanda kentlerde yeni bir kültür ve gelenek oluşturamayan toplumu çok yıprattı.
2-Küreselleşme ve teknolojik alanda meydana gelen çok hızlı, tarihte görülmemiş değişim de milli ve manevi değerlerimizi yıpratan bir süreç oluşturdu. Daha önce soğuk savaş koşullarında ve ulusal sınırları içerisinde yaşayan toplumlar Küreselleşme ve teknolojik devrim ve kolaylıklar ile interaktif yaşamaya başladılar. Bu gün dil bilen bir Türk çocuğu internet üzerinden farklı milliyetlere sahip kişilerle aynı anda oyun oynayabiliyor, yazışabiliyor, görüşebiliyor. Cep telefonları ve sosyal medya iletişimi anormal bir şekilde kolaylaştırdığı için evlilikler sarsılabiliyor, dini ve milli duygular farklılaşabiliyor.
Bu duruma karşı da sadece laf eden ama gerçekte seyirci olan bir yönetime sahibiz.
3-Son 18 yıldır iktidarda farklı bir zihniyet var. Bu zihniyet Kurtuluş Savaşına iştirak etmemiş ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna muhalefet etmiş bir zihniyet. İktidara gelinceye kadar 80 yıl Cumhuriyete ve Cumhuriyet değerlerine insafsızca, her kötülüğü Cumhuriyete atfederek muhalefet etti. Cumhuriyet tarihini kötüledi. “Keşke Yunan kazansaydı” dahi diyebilen bu zihniyet hilafeti, saltanatı savunan, çağdaşlık ve değişimle barışık olmayan ama dışarıdan da yönlendirilebilen bir siyasi hareket olarak tüm demokratik kurumları alt-üst etti. Milli bayramları yaptırmama, dini geleneklerimizi Araplaştırma yoluna girdi.
Siyasette kutuplaştırma politikasını acımazsızca uyguladılar. Milletin ülkü birliğini bozdular.
Sadece milli ve manevi değerler değil, devlet kurumları, devlet gelenekleri ve siyaset kurumu da bu yıkıcı süreçten payını aldı.
Kısaca açıklamaya çalıştığım bu 3 başlık altında toplayabileceğimiz sebeple milli ve manevi değerlerimiz çok önemli ölçüde hasar gördü.
Milli ve manevi değerlerin hasar görmesi demek toplum yapısının, milli birlik ve beraberliğin hasar görmesi demektir.
..
-Demokrasinin yaşaması için ana eksen nedir...
Karl Popper demokrasilerin yaşaması için mutlaka halk oyu ile gelen iktidarların önceden belli olan süresi içerisinde yine halk oyu ile gidebilmesi mekanizmasının iyi çalışması gerekir der.
Sandığın belirleyici olması ve o müthiş iktidar gücünün sıkıntı çıkarmadan değişimi, gücü bırakmayı kabul etmesi…
Bu ancak eğitimle sağlanır.
-Doğu Akdeniz gündemde geldi nedeni doğalgaz vb mi... görüşünüz.
Doğu Akdeniz’de, Ege’de, sorunlar sıkıntılar belli. Kıta sahanlığı, deniz ve hava sahanlıkları sorunları, bölgenin Ortadoğu’yu etkilemesi, doğalgaz ve petrol bulunması vs. Bunları hepimiz biliyoruz. Bir paylaşım sorunu var.
Ancak soru bana göre neden bu dönemde Türkiye için sorunlar bu kadar fazla ve neden hemen hemen Tüm ülkeler Türkiye ile uğraşıyor olmalı.
Evet, neden bir çok ülke, İsrail’den, Mısır’a, Yunanistan’dan Fransa’ya kadar bir çok ülke bizimle uğraşıyor?
Neden küçük Yunanistan bize kafa tutmaya başladı?
Neden tek bir dostumuz veya geçici de olsa yanımızda olan bir ülke yok?
Dış politikası olmayan, dış politikası Dış İşleri Bakanlığınca değil Saray’ca devlet geleneklerine aykırı bir biçimde yürütülen bir ülkenin sadece Doğu Akdeniz’de değil tüm çevresinde sorunlar oluşturulur…