CHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek, "'Gazetecilik suç değildir' demek için 9 Eylül'de buluşalım" başlıklı yazılı bir açıklama yaptı
Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, muhabir Hülya Kılınç ve Yeniçağ gazetesi yazarı Murat Ağırel’in yaklaşık 6 aydır tutuklu yargılandığı davanın ikinci duruşması, 9 Eylül’de İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.CHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek de, ''Gazetecilik suç değildir' demek için 9 Eylül'de buluşalım' başlıklı yazılı bir açıklama yaptı.
'Dünün haklıları yine haklılar ve yine mağdurlar' diyen Erkek, davaya çağrıda da bulunarak, 'Barış Pehlivan, Hülya Kılınç, Murat Ağırel'e destek olmak, mesleklerini yaptıkları için tutuklu olan gazetecilerle dayanışmak ve gazeteciliğin suç olmadığını tekrar söylemek için 9 Eylül Çarşamba günü saat 10.00'da Çağlayan Adliyesi'nde buluşalım' dedi.
Muharrem Erkek'in açıklaması şu şekilde:'Ülkemizde yargı, 2017 yılında OHAL'de yapılan Referandumda gerçekleşen suiistimalci Anayasa değişikliğiyle yürütmenin başındaki tek adamın doğrudan ya da dolaylı kontrolüne verilmiştir. Biz bu tabloyu hatırlıyoruz. Çok değil, son 10 yıla bakacak olursak, yargının nasıl siyasallaştığını görebiliriz. 2010 yılında yine bir Anayasa değişikliği ve referandumla iktidar yargıyı FETÖ'ye teslim etmişti. 2017'de ise FETÖ yerine Saray'a bağlanan bir yargı söz konusu oldu. Peki, her iki dönemin de ortak özelliği nedir? Kumpas davaları.
2010 sonrası yürütülen Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Oda TV gibi kumpas davaları telafisi mümkün olmayan mağduriyetler yarattıktan sonra bir bir çöktüler. 2017 sonrası ise muhaliflerin susturulmaya çalışıldığı kumpas davalarıyla karşı karşıyayız. İktidar, FETÖ'nün taktiklerini kullanmaktan bir an bile imtina etmiyor. Dünün haklıları yine haklılar ve yine mağdurlar.Daha önce hakkında açıklama yapılmış, kamuoyunda konuşulmuş, yine kamuya açık biçimde cenaze töreniyle herkesin gördüğü ve bildiği, yani devlet sırrı olmayan bir konunun, üstelik titizlikle yapıldığı haber nedeniyle gazeteciler cezaevindeyse orada intikam var demektir. İşleyen ise kabile hukukudur.
Ayrıca bu davada tutuklu olan isimlerin bir kısmı tahliye edilirken, Barış Pehlivan, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel’in üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, kuvvetli suç şüphesi, delilleri yok etme ve kaçma şüphesi gerekçesiyle tutukluluğunun sürmesi, en basit hukuk ilkesi olan 'tutukluluğun önlem olması' anlayışından vazgeçiş, tutukluluğun bir ceza yöntemi haline getirilmesidir. Mahkeme başkanı da bu kişilerin tahliyesi yönünde görüş bildirirken, oyçokluğuyla suçsuz insanlar özgürlüğünden mahrum ediliyor.
Çünkü Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu yazdıkları Metastaz kitabı ile FETÖ'ye alternatif olarak devletin teslim edildiği cemaatleri kaleme aldılar. Murat Ağırel her gün bir yolsuzluğu dile getirirken, bunları Sarmal kitabında topladı. Yani 'devlet sırrı bahane, gerçekleri söyleyen gazetecileri susturmak asıl amaç.' Ancak iktidarın aklını başına toplamaya ve geçmişten ders almaya hiç niyeti yok. Ayarını bozduğu adalet kantarının nelere mal olduğunu hepimiz görüyoruz.
Farklı fikirleri hukuksuz biçimde baskı altına almaya çalışan iktidarlar, kendilerine yönelik her türlü muhalefete karşı daima fazlasıyla duyarlı olurlar. Ama haklıların adalet yürüyüşü ve hukuk adına verdikleri mücadele hiçbir baskıyı dinlemez. Bu nedenle mesleklerini yaptıkları için tutuklu olan gazetecilerle dayanışmak ve gazeteciliğin suç olmadığını tekrar söylemek için 9 Eylül Çarşamba günü saat 10.00'da Çağlayan Adliyesi'nde buluşalım...'
9367,77%3,72
34,47% 0,05
36,42% 0,21
2956,00% 0,72
4956,37% 0,55