Tarih: 22.04.2022 22:31

CEMAL KAŞIKÇI DOSYASININ DEVRİNDE FLAŞ GELİŞME 

Facebook Twitter Linked-in

Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda öldürülmesine ilişkin dava dosyasının Suudi Arabistan’a iadesi ile ilgili yeni bir gelişme yaşandı. 
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi 7 Nisan’da verdiği kararla, 2 Ekim 2018 tarihinde İstanbul'daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’na gittikten sonra burada öldürüldüğü belirlenen Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti dosyasını Suudi Arabistan’a devretti.
GÖZLERİN ÇEVRİLDİĞİ MAHKEME
Odatv'den Fethi Yılmaz'ın haberine göre, Cemal Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz'in vekili Avukat Gökmen Başpınar, Adalet Bakanlığı'nın olumlu görüşüyle dosyanın Suudi Arabistan'a verilmesi yönündeki kararın bozulması için Ankara 14. İdare Mahkemesi ve İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itirazlarda bulundu.
Ankara 14. İdare Mahkemesi 'İdari davaya konu olabilecek işlem mahiyetinde olmadığı görüldüğünden davanın esasını inceleme olanağının bulunmadığı sonucuna varılmıştır' diyerek oy birliği ile itirazı reddetti.
Gözler ise 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin itiraza vereceği yanıta çevrildi. Mahkeme, oy çokluğu ile yapılan itirazı reddetti.
MAHKEME BAŞKANIN KARARA DAMGA VURAN ŞERHİ
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi itirazı reddetme gerekçesinde, “Adalet Bakanlığı tarafından verilmiş olan kovuşturmanın Suudi Arabistan adli makamlarına devrinin uygun görülmesi kararı, Merkezi Makamın takdir yetkisi kapsamında verilmiş bir karar olup; itiraz mercii olan Mahkememizin bu kararı denetleme yetkisinin bulunmadığı” şeklinde ifade kullandı.
Oy çokluğu ile alınan ret kararında, mahkeme başkanının koyduğu muhalefet şerhi dikkat çekti. 5 sayfadan oluşan mahkeme kararının, 4 sayfası mahkeme başkanının muhalefet şerhinden oluştu.
DOSYANIN SUUDİ ARABİSTAN’A DEVRİ YASAYA AYKIRI
12. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı, dosyanın Suudi Arabistan’a devrinin 6706 sayılı kanuna aykırı olduğunu belirtti. 
Mahkeme Başkanı, Türkiye’de yargılanan 11 kişi hakkında Suudi Arabistan’da daha önce yargılama yapıldığı ve hüküm verildiğini belirtilerek, “kovuşturması devredilen 11 sanıkla ilgili Suudi Arabistan adli makamlarının 'mükerrer yargılama yasağı kapsamında' davayı reddedeceği aşikardır” dedi.
Mahkeme başkanı şerhine şöyle devam etti:
“Başka ülkede yargılanan ve haklarında hüküm verilen sanıklarla ilgili ülkemizde görülen davanın önceden yargılamayı yapan ülkeye devredilemeyeceği, dolayısıyla Suudi Arabistan da yargılanan ve haklarında hüküm kurulan 11 sanıkla ilgili İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin devir kararının 6706 Sayılı Kanuna aykırı olduğu kanaatindeyim.”
ADALET BAKANLIĞI’NIN ALMADIĞI TEMİNAT
Mahkeme Başkanı şerhinin devamında, Adalet Bakanlığı’nın dosyanın devrine ilişkin 1 Nisan tarihli kararını eleştirdi. Bakanlığın, dosyada ismi olan sanıklarla ilgili ölüm cezası veya insan onuru ile bağdaşmayan bir ceza verilmemesine yönelik teminat alınmadığına vurgu yapılarak, bu durumun 6706 Sayılı Kanuna aykırı olduğuna dikkat çekildi şöyle denildi:
“6706 Sayılı Kanunun 11/1-d maddesi ‘İade talebinin, ölüm cezası veya insan onuru ile bağdaşmayan bir ceza gerektiren suçlara ilişkin olması’ halinde iade talebinin kabul edilemeyeceğine amirdir. Aynı maddenin 3. Fıkrası 'ölüm cezası veya insan onuru ile bağdaşmayan bir cezanın infaz edilmeyeceğine dair yeterli teminat verilmesi halinde' iade talebinin kabul edilebileceğini düzenlemiştir. Suçluların iadesine ilişkin bu düzenleme, mahiyeti itibarıyle soruşturma ve kovuşturmanın devrine de şamildir.

Adalet Bakanlığı'nın, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 01/04/2022 tarihli talebine, acele kaydıyla aynı gün verdiği teminatsız ''uygundur'' kararı, bu haliyle 6706 Sayılı Kanunun 11/1-d maddesine aykırı olduğu, bu aykırılık giderilmeden verilen devir kararının doğru olmadığı kanaatindeyim.”
Mahkeme başkanının koyduğu şerh başlıkları özetle şöyle:

- Verilen devir kararının 6706 sayılı kanunun 11/1-d maddesini ihlal etmediğini varsaysak bile, karar Birleşmiş Milletler İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşmesine aykırıdır. Zira Sözleşme ölüm cezası ve bedensel cezaları yasaklamaktadır. Ülkemiz bu sözleşmeyi 1988 yılında onaylamıştır. Suudi Arabistan ceza mevzuatında ''ölüm ve bedensel cezalar'' bulunduğu malumdur.

- Türkiye'nin de onayladığı Ceza Kovuşturmalarının Aktarılmasına Dair Avrupa Sözleşmesinin 8. Maddesi, ceza kovuşturmasının aktarılabilmesi için öncelikle talep eden devlette en azından bir ceza soruşturmasının bulunması şartını koşmaktadır. Olayımızda, Suudi Arabistan'da, aktarılan davanın 8 sanığı hakkında mahkumiyet, 3 sanığı hakkında beraat, 15 sanığı hakkında ise takipsizlik kararı verilmiştir. Bu durumda aktarılan devlette yürütülen bir soruşturma bulunmadığı, dolayısı ile aktarma kararının Sözleşmenin 8. Maddesine aykırı bulunduğu anlaşılmaktadır.
- İsrail Hükümeti, kendi soydaşlarına karşı başka ülkede cürüm işleyen Otto Adolf Eichmann'ı, yine bir başka ülkedeyken zorla kaçırıp, kendi ülkesine getirip, yargılamayı, kendisi için bir hak olarak görürken, Mavi Marmara diye adlandırılan davaya konu eylemi gerçekleştiren ve ülkesinde bulunan kişileri uluslar arası sözleşme çerçevesinde talep eden davanın görüldüğü ülkeye teslimden imtina etmiş, tazminat ödemek suretiyle işi kotarmıştır. Yine Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesi eylemini gerçekleştiren kişilerin Suudi Arabistan tarafından himaye edilmesi üzerine, eylemin gerçekleştirildiği ülkemizde, yargılamaları mümkün olmamış, dava, sanıkları himaye eden ülkeye devredilmiştir.

-İsrail Hükumeti, kendi soydaşlarına karşı başka ülkede cürüm işleyen Otto Adolf Eichmann'ı, yine bir başka ülkedeyken zorla kaçırıp, kendi ülkesine getirip, yargılamayı, kendisi için bir hak olarak görürken, Mavi Marmara diye adlandırılan davaya konu eylemi gerçekleştiren ve ülkesinde bulunan kişileri uluslar arası sözleşme çerçevesinde talep eden davanın görüldüğü ülkeye teslimden imtina etmiş, tazminat ödemek suretiyle işi kotarmıştır. Yine Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesi eylemini gerçekleştiren kişilerin Suudi Arabistan tarafından himaye edilmesi üzerine, eylemin gerçekleştirildiği ülkemizde, yargılamaları mümkün olmamış, dava, sanıkları himaye eden ülkeye devredilmiştir. Zikredilen üç olayda da hukuk tanımazlık ve zorbalığın pirim yaptığı aşikardır.

Uluslararası alanda işledikleri suçlardan dolayı ciddi manada yargılanmayıp, müeyyideye uğramadığını gören zorba yönetimler, bu durumdan cesaret alarak eylemlerini pervasızca sürdürecekleri, zaman içerisinde bu tavrın teamüle 'sünnete' dönüşeceği kabulden varestedir. Birinci olayda ülke olarak bir inisiyatifimiz yoktu, ancak son iki olayda rolümüz önemli idi. Söz konusu davalarda bize yakışan, taleplerimize duyarsız kalan ülkelerin bu tavırlarını uluslar arası platformlarda dile getirmek suretiyle hukuksuzluk ve zorbalığın önüne geçecek kurumların oluşmasında ön ayak olmak iken, ne yazık ki bu fırsatlar kaçırılmıştır. Davalar bozulan ikili ilişkilerin düzeltilmesine diyet olarak verilmiştir.'




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —