Fehmi Koru, bugünkü yazısında iktidar medyasını ele aldı. İktidarlar için yolun sonuna yaklaşıldığını ölçmenin birden fazla yolu olduğunu belirten Koru, 'Bizde bu konuda sağlam bir kanaate en kestirmeden varmanın yolu, medyaya bakmak' dedi.
Koru'nun bugünkü yazısı şu şekilde:
'Görevleri ‘iktidarın her yaptığını doğru kabul edip yazı ve yorumlarla onları desteklemek’ olarak tanımlanmış medya mensupları, bu tanıma aykırı tavır sergilemeye başladıklarında, ‘zil çaldı’ diyebiliyoruz.
ZİL GÜÇLÜ BÜR BİÇİMDE ÇALMAYA BAŞLADI
Medyamız, biliyoruz, büyük çapta iktidarla senkronize yayın yapıyor. Bunu sağlamak üzere satmayan gazeteler ve izlenmeyen kanallar için milyonlarca liralık kaynak feda ediliyor. Hemen her alanda öne çıkartılan ‘tekli’ yapı medyada ‘tek seslilik’ olarak kendini belli ediyor. Her kafadan aynı ses çıkarsa bunun kitleleri etkileyeceğine inanılıyor.
Şimdilerde aykırı sesler çıkmaya başladı tek sesli olması beklenen medyadan…'
CEM KÜÇÜK'Ü ÖRNEK GÖSTERDİ
Fehmi Koru isim kaydetmeden Cem Küçük'ün bugünkü yazısına değinerek şunları yazdı:
'Şu satırlar bugün en iktidar yanlısı medya grubunun gazetesindeki en muteber sayılan bir kalemin köşesinde karşıma çıktı: “Ben de AK Parti medyası gibi CHP’yi her gün yerin dibine batırmasını, amaçsızca dümdüz yermesini bilirim ama bunun faydası yok…”
Dikkat edilirse, yazar, kendisini -ve tabii gazetesini de- ‘AK Parti medyası’ dediği grubun dışında tutuyor. Dahası, ‘AK parti medyası’ diye yaftalandırdığı gazeteler ile TV kanallarını ‘her gün CHP’yi yerin dibine batırmak ve amaçsızca dümdüz yermek’ ile suçluyor.
Oysa o gazeteyi izleyenler, bunu yazanın da şimdiye kadar hemen her gün tam da suçladığı türden yazılarla okur ve izleyici karşısına çıktığını biliyor.
Neden böyle yapıyor?
Aslında bu sorunun cevabı yazının bütününden çıkartılabiliyor.
Medya, yanlış kullanıldığında, daha doğrusu kendisinden beklenen mesleki etik sınırları dışına taşması teşvik ve tahrik edildiğinde, bunu yapanların beklediğinin tam tersine sonuçlara yol açan bir uğraş dalı.
‘AKP medyası’ biye bilinenler bugün en büyük zararı AK Parti’ye ve Cumhur İttifakı’na vermeye başladı. Ara sıra manşetlerine ve köşelerine göz atanlar, birkaç dakikalığına da olsa ekranlarına takılanlar, oralarda karşılarına çıkanlar yüzünden iktidara bakışlarında değişim yaşıyorlar.
Bu durum bir yandan çoğu iktidar yanlısı olan medyayı güvenilirlik skalasında en aşağılara yerleştirdiği gibi, bir yandan da okur ve izleyicilerin kanaatlerini olumsuz etkiliyor. Ortaya çıkan tablodan, ‘medya mensubu’ olarak onun içerisinde görünenler de nasibini alıyor.
Araya mesafe koymaya çalışarak kendilerini o tablo içerisinde görünmekten kurtarmaya çalışanlar çıkmaya başlaması bu sebeple sürpriz değil.
İktidar cephesi için sürpriz olabilir ama…
Mesleklerini evrensel ölçülerde sürdürmeye çalışanları meslek dışına itmekten zevk alıp üstelik o duruma düşürdüklerini ‘medeni ölü’ ilan edenlerin şimdilerde sergilemekte oldukları telaşı zevkle izliyorum.
O kervana şimdilik -benim takip edebildiğim gazetelerde- bu kişi katıldı.
Arkası gelecektir.'
KÜLLİYE'DEN RANDEVU
Işıkçılar cemaatinin yayın organı Türkiye Gazetesi artan maliyetler ve yükselen dövizin inşaat sektörünü olumsuz etkilediğini manşetine taşıdı.
'İnşaat sektörü yardım bekliyor' başlığıyla verilen haberde sektörünün 240 alt bileşeni beslediği belirtildi ve şantiyelerin durma noktasına geldiği vurgulanarak sert bir dille manşetinden eleştirdi.
Türkiye Gazetesi'nin manşetinden iktidara isyan etmesi ve yazarların eleştirileri İhlas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mücahit Ören'in Külliye’den randevu isteme tarzı olarak yorumlanmıştı.
Türkiye Gazetesi’nde daha önce hükümeti eleştiren yazılar yayımlandıktan sonra gazetenin patronu ABD vatandaşı olan Mücahit Ören, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan randevu almış, görüşmenin ardından eleştiriler kesilmişti.
Türkiye Gazetesi yazarı Fatih Selek, “Vatandaşın gündemi...” başlıklı yazısında ülkedeki ekonomik gidişat yüzünden vatandaşın sıkıntı yaşadığını kaydetmişti.
Cem Küçük ise geçtiğimiz günkü yazısında 'Demem o ki, marketler ateş pahası... Benim gibi az çok geliri olanlar bile böyle düşünüyorsa AK Parti’nin bu konu üzerinde düşünmesi lazım. Abartmadan söylüyorum, fiyatlar can yakıyor... Sofrasını kuramayan, çocuğunu doyuramayan insanlar öfkesini her demokraside iktidara yöneltir.
Bugün 3000 lirayla geçinmek imkânsız ötesi bir şey. Türkiye son 20 senede çok büyüdü. Bu, su götürmez bir gerçek. Ama iki yıldır orta ve alt sınıf ekonomik anlamda zorlanıyor.
Anadolu’da belki bu sert hissedilmiyor ama büyükşehirlerde sert dalga gibi insanı bunaltıyor. AK Parti ne yapıp edip hayat pahalılığını, özellikle marketlere bir çare bulmalı...
Son olarak da geçen hafta iş yerlerine yapılan yüzde 15 doğalgaz zammına gerek var mıydı? Ciddi merak ediyorum. Yüksek enflasyon bugün mücadele edilmesi gereken en temel konu.” demişti.