MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Devlet Bahçeli’nin konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
“TBMM’DE TERÖRİST İSTEMİYORUZ: ‘Bayrak inmesin’ diye yavrularını mezara indiren şehit analarına, şehit babalarına vefa ve minnet borcumuzu kesinlikle ödemek durumundayız. Biz Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde terörist istemiyoruz. Biz; terör örgütüne eleman devşiren, sözde Kürdistan propagandasıyla sabırlarımızı kevgire çeviren HDP’yi Türk siyaset ve demokrasi hayatında bir saniye bile görmeye tahammül edemiyoruz. Anayasa Mahkemesi’nin görevini de bihakkın yapmasını bekliyoruz. İblis’e piyonluk yapan bölücü terör uzantılarının, tertemiz millet iradesiyle tecelli etmiş, ordular kurup, ordular yönetmiş, Milli Mücadele’yi cesaretle yürüterek devlet kurmuş Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bulunması züldür, zulümdür, zillettir. Mehmetlerimize kurşun sıkan hainlerle düşüp kalkacaklar, terör kamplarında ideolojik ve silah eğitimi alacaklar, sonra da karşımıza geçip demokrasi, özgürlük, insan hakları, barış ezberlerini utanmadan sıkılmadan arka arkaya sıralayacaklar, bu ne kepazeliktir? Bu ne pişkinliktir? Bu ne pervasızlıktır?
TERÖRİST SEVDALILARI MECLİS KORİDORUNDADIR: 29 Nisan 2017’de, Adıyaman merkeze bağlı Akçalı kırsalında, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin operasyonuyla imha edilen dört teröristten birisi olan Koçero Meleti kod adlı Volkan Bora’nın, şu anda HDP Diyarbakır Milletvekili olan bir kadının nasıl karanlık münasebet kurduğu deşifre olmuştur. Bu bölücü milletvekili hakkında lazım gelen hukuki takibat, dokunulmazlığının kaldırılmasıyla ilgili tasarruf derhal temin ve tekemmül etmelidir. Terörist sevdalıları Meclis koridorlarındadır. Kamplara gidip gelen insanlık defoları, ihaneti tevzi eden terör trafoları Meclis sıralarındadır. Bu kadar şehit veriyoruz, bu kadar acı yaşıyoruz, bir HDP’linin çıkıp da terör saldırılarını kınadığını, şehitlerimize rahmet dilediğini, hunhar eylemleri reddettiğini bileniniz, işiteniniz var mıdır?
BÖLÜCÜLERLE İŞ BİRLİĞİ TERÖRLE İTTİFAK VARDIR: Yeri gelmişken sizlerle daha vahim nitelikli bir tespitimi paylaşayım, geçtiğimiz cumartesi günü üç kahramanımızın şehadeti neticesinde, toplumun her kesiminden doğal ve doğru olacağı şekilde taziye mesajları paylaşılmıştır. Bizim de bu kapsamdaki mesajımız sizlerin ve milletimizin malumudur. CHP Genel Başkanı’nın yayımladığı taziye mesajına lütfen dikkat buyurunuz, Kılıçdaroğlu özet olarak dedi ki ‘Barış Pınarı Bölgesi Gültepe Hudut Karakolu’nda askeri araç geçerken yaşanan patlamada şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum.’ Daha ilginç ve düşündürücü taziye mesajını bizatihi İP Başkanı gündeme taşıdı ve kısaca şunları dile getirdi: ‘Şanlıurfa’da patlama sonucu şehit verdiğimiz kahraman Mehmetçiklerimize Yüce Allah’tan rahmet diliyorum.’ Patlayan nedir, belli değil. Patlatan kimlerdir, açık ve net değil. Balon mu patladı, boru mu patladı, tüp mü patladı, lastik mi patladı, bomba mı patladı, anlayan yoktur, anlatan yoktur. PKK’ya, YPG’ye tek bir laf yoktur, tek bir atıf yoktur, tek bir eleştiri yoktur. Bir yanda bu kadar yok ortadayken, diğer yanda bölücülerle iş birliği vardır, terörle ittifak vardır, patlama ortaklığı vardır, ağız birliği vardır, vatan hainleriyle irtibat vardır ve karşımızdadır. HDP’yi küstürmemek için kırk dereden su taşıyanlar, PKK’yı gücendirmemek, incitmemek için suya sabuna dokunmaktan kaçınanlar samimiyet fukarası, millet ve milliyet muhalifleridir. Zira her şey gün gibi meydandadır. Ey zillet partileri, çekinmeyin, telaşa kapılmayın, yürekliyseniz itiraf edin, PKK bomba tuzakladı, sonra da patlattı derseniz sadece ve sadece adam olursunuz, ahlaklı olursunuz, dürüst olursunuz, tutarlı olursunuz. Faili meçhul kanlı fiille ilgili konuşmaktan imtina etmek su katılmamış korkaklıktır. Dahası bu korkakça tutum Firavun siyasetidir, bölücülüğe sinyaldir, terör simsarlığıdır. Ve Türk milleti nezdinde yok hükmündedir. Şehitlerimizin hakkını bölücü teröristler kadar ağızlarına alamayanların ne yatacak ne de kaçacak yerleri kalmıştır.
BU KUYRUKLU YALANA NASIL BAŞVURUYOR?: CHP Genel Başkanı, geçen hafta katıldığı bir televizyon programında, milletimizin gözünün içine baka baka, bir yalana bin yalan ekleyerek şu ibret verici değerlendirmelerde bulunmuştu: ‘Terör konusunda bir şey geldi de biz hayır mı dedik? Terörle mücadele ederken yapmayın, etmeyin mi dedik, hayır!’ Bu temelsiz, mesnetsiz, gerçekle bağdaşmayan açıklamayı duyduktan sonra ne söylesek boştur, neyi dile getirsek boşunadır. Türkiye’nin değişen terörle mücadele stratejisi kapsamında, terörü kaynağında engellemek asıldır, esastır, önceliklidir. Bu maksatla Irak ve Suriye’ye asker gönderilmesini iki yıl uzatan Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi 26 Eylül 2021 Salı günü TBMM’de oylanırken CHP hayır dedi mi? Elbette dedi. Bu tezkereye HDP hayır dedi mi? Kuşkusuz dedi. İP, sadece iki-üç milletvekiliyle oylamaya iştirak edip kerhen evet dedi mi? Bu da oldu, gönülsüz iki-üç evetle durumu kurtarmaya çalıştıkları görüldü. O halde CHP Genel Başkanı kuyruklu yalana nasıl başvurabiliyor? Milletimizi kandırmaya ne hakla cüret edebiliyor? Kılıçdaroğlu’na bakarsanız, ‘Suriye’ye barış getireceğiz’ masalını dinlersiniz.
‘Bütün komşularımızla barışacağız’ palavrasını duyarsınız. ‘Neden bizim askerimiz Suriye’de şehit olsun’ diye sorup, ne arıyoruz orada, ne yapıyoruz Libya’da diyen, Irak ve Suriye Tezkeresine hayır oyu kullanan Kılıçdaroğlu mu terörle mücadeleyi destekliyor? Bu şahıs, herkesi kör, alemi sersem mi sanıyor?
CHP Genel Başkanı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde terör örgütüyle irtibat ve iltisak içinde olanların işe alınmasıyla ilgili devam eden teftiş ve tetkik sürecinde görevli müfettişlere ateş püskürüyor. Çünkü çiğ süt içtiğinden karnı ağrıyor, hesabını veremeyeceği açıklarından dolayı korkuya kapılıyor. İmralı canisi tarafından kurdurulan ve PKK/KCK’nın şehir yapılanması arasında yer alan DİAYDER’in referansıyla belediyede işe girdikleri iddia edilenlerin destekçisi çok açık söylüyorum ki, Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
Bize sarayın sözcüsü diyen Kılıçdaroğlu, Kandil’in teşrifatçısı, Kandil’in termikçisi, Kandil’in tedarikçisidir. Buradan soruyorum, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanmış DİAYDER iddianamesinde Kılıçdaroğlu’nun adı geçiyor mu geçmiyor mu? Bu zat, terör aparatı DİAYDER’in bölücü mensuplarıyla toplantı yaptı mı yapmadı mı? Saklanma Kılıçdaroğlu, çık karşımıza mertçe söyle, adamsan bu soruların cevabını ver. Özellikle hatırlatırım ki, yalan söylemek, vicdanı müebbet hapse mahkûm eden bir suçtur. Bir yalan, bin doğrudan şüphe duyulmasını sağlayacaktır. Her yalancı, aynı zamanda korkaklık simgesidir. Sayın Kılıçdaroğlu, yalanı avuç avuç içiyorsun da yeri geldiğinde bir damla gerçeği yutmaya cesaret edemeyecek kadar denge kaybı yaşıyorsun. Tavsiyem, iyi bir hafızaya sahip olmandır, en azından söylediğin yalanları unutmazsın, ezkaza mahcup düşmezsin, taktığın maskeni de kaybetmezsin.
DOKUNULMAZLIK DOSYALARININ BİR AN EVVEL GÖRÜŞÜLMESİNİ ZORUNLU ADDEDİYORUM: TBMM Karma Komisyonu’nda bekletilen veya Genel Kurul’a sevk edilen milletvekili dokunulmazlık dosyalarının bir an evvel görüşülüp gereğinin yapılmasını hukuk ve demokrasi namusunun müdafaası açısından zorunlu addediyorum. Türkiye’nin 2023 yılına bölücü terörün başını kaldıramayacak ölçüde yere sererek gireceğinden; bu belanın, bu badirenin tamamıyla hayatımızdan sökülüp atılacağından en küçük kuşku duymuyorum. Vatan topraklarına emanet ettiğimiz kahramanlarımızın kanı yerde kalmayacak, sorulacak hesapları da mahşere bırakılmayacaktır. Türkiye, terörün belini kırıp başını ezdikten sonra ekonomik olarak sıçrayacak, huzuru katbekat büyüyecek, milli birlik ve kardeşlik alanında gücüne güç katacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi’ni bilhassa Kürt düşmanı göstermeye gayret eden sicili lekeli şerefsizlere diyorum ki, bizim Kürt kökenli kardeşlerimize duyduğumuz muhabbet ve hürmet, sizin tahayyül ve tasavvur sınırlarınızın alamayacağı kadar derindir, köklüdür. Türk ile Kürt ezeli ve ebedi kardeştir, Türk milletinin mensuplarıdır. Bozguncular kalleştir, kahpedir.
KAZAKİSTAN’DAKİ FETÖ PARMAĞI ÇOK İYİ ARAŞTIRILMALIDIR: 2 Ocak 2022 Pazar gününden itibaren Kazakistan’da fitili tutuşturulan toplumsal olayların, şiddet dozajı yüksek iç kargaşanın yalnızca sıvılaştırılmış petrol gazına yapılan zamlarla, yalnızca sosyo-ekonomik olumsuzluklarla tanım ve tavzihinin yapılması basit ve kolaycı bir yaklaşımdır. Bize göre, dost ve kardeş ülke Kazakistan’daki kanlı gösteriler mağdur kitlelerin hak arayışı, refah ve özgürlük talebi de değildir. Orta Asya, dünyanın kalpgahı olduğu kadar, küresel ekonominin, küresel siyasi mücadelelerin, çok boyutlu ticaret ve güvenlik müzakerelerinin ana mihveridir… Bize kalırsa, Kazakistan’daki yasa dışı gösterilerde FETÖ parmağını çok iyi araştırmak acildir, elzemdir. Bu casus ve haşhaşi terör örgütünün hedef ülkelerde nasıl maşa gibi kullanıldığını en iyi bilen ve tanıyan ülke Türkiye’dir.
Sorun sadece Kazakistan’ın sorunu değildir, ben Türküm diyen herkesin ortak ve ertelenemez sorunudur. Kazakistan’ın iç işlerine saygımız vardır ve tartışmasızdır. Fakat kardeşimiz zordaysa onun yanında durmak, onun yardımına koşmak, onunla dayanışma içine girmek milli irademizin ve kültürel itibarımızın şaşmaz ve şüphe götürmez bir gerçeğidir. Adımız birse, mücadelemiz de bir olmalıdır. Acımız birse, teröristlere karşı tavrımız, tutumumuz da aynı olmalıdır. Komşu komşunun külüne, kardeş kardeşin yardım eline muhtaçtır. Nasıl Karabağ’da Azerbaycan ile tek yürek olmuşsak, Kazakistan’la da Nur-Sultan’da beraber olmamızın önünde herhangi mani bir hal yoktur. Kazakistan’da bugün yapılan, yarın Türkiye’de denenmek, Türkiye’de test edilmek istenecektir. Çünkü Türk Devletleri Teşkilatı’nın iradesi muhasım ve müdahaleci güçleri korkuya sevk etmektedir. Şablon aynıdır. Söylemler benzerdir. Propaganda kaynakları, provokasyon mekanizmaları birbirine çok yakındır.
DÜN HEDEF BÜLENT ECEVİT’Tİ BUGÜN RECEP TAYYİP ERDOĞAN’DIR: Özellikle geçmişte bizatihi şahit olduğum ve bugünle de ilişkilendirdiğim bir hadiseyi takdirlerinize sunmak istiyorum: 4 Temmuz 2002’de, 57’inci Koalisyon Hükümeti’ni oluşturan partilerin Genel Başkanları olarak, Türkiye ekonomisinde yaşanan sorunlarla ilgili Başbakanlık Konutu’nda bir toplantı yapmıştık. Tutanakları şahsımda mahfuz bu toplantıya ekonomi bürokratları, ilgili bakanlar ve pek tabii Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş de katılmıştı. Bakanlık görevini DSP kontenjanından üstlenmiş bu kiralık batı komiseri, o günkü toplantıda defalarca siyasi belirsizlikten bahsetmiş, yeni bir siyasi senaryoya ihtiyaç olduğunu sürekli vurgulamıştı. Aynı şeyi dönemin Merkez Bankası Başkanı’yla diğer ekonomi bürokratları da telaffuz etmiştir. Derviş, müteakiben Merhum Ecevit’in koltuğundan inmesini sağlayacak, koalisyon hükümetini dağıtacak, kendisine verilen talimat listesinde ne var ne yoksa uygulanmasına refakat edecekti. Dün siyasi belirsizlikten bahseden tehlikeli zihniyetin çırakları, bugün erken seçim dayatmalarıyla aynısını tekrarlamaktadır. Gerçekten de Kemal Derviş’in yetiştirmeleri CHP’de köşe başlarını tutmuştur. Yeni siyasi senaryoya ihtiyaç var diyenler çoğalmıştır. Dün hedef Bülent Ecevit’ti, bugün Recep Tayyip Erdoğan’dır. İsimler değişse de oyun hep aynı oyundur. Kurgu aynıdır, kumpas aynıdır, komplo aynıdır.
TTB’NİN FAALİYETLERİNE DEVAM EDİYOR OLMASI ESEF VERİCİ BİR DURUMDUR: Türk Tabipleri Birliği isimli tıbbın yüz karası meslek örgütü Türkiye’yi karalamaktan, saygın bilimsel çalışmaları kötülemekten başka hiçbir işe yaramadığını defalarca ispat etmiştir. Adında Türk olsa da Türk düşmanlarının adeta çatısı, organı, beşiğidir. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun acil kullanım onayı verdiği ve şahsımın da seve seve kullandığı Turkovac aşısının Faz-1, Faz-2, Faz-3 çalışmalarının olmadığını iddia eden bu örgüt tıpkı koronavirüsün Omicron varyantı gibidir. Ortada aşı değil, bir solüsyon olduğunu ileri süren Tabipler Birliği müfteriliğin en önde giden kuruluşudur. Ülkesine bu kadar yabancılaşan, bu denli şaşı bakan böylesi bir meslek örgütünün halen faaliyetlerine devam ediyor olması bizim için esef verici talihsiz bir durumdur.”