Tarih: 23.09.2020 11:37

ANAYASA MAHKEMESİ: SÜRESİZ NAFAKA HAK İHLALİ DEĞİL

Facebook Twitter Linked-in

Antalya'da yaşayan Esat İnevi, 2006’da evlendiği F.İ. ile, geçimsizlik nedeniyle, 7 Eylül 2009’da boşandı. İnevi’nin boşandığı eşine, ayda 225 TL yoksulluk nafakası ödemesine karar verildi. Bu karar, Yargıtay denetiminden geçerek 2011 yılında kesinleşti.

İnevi, 2013’te Antalya 6. Aile Mahkemesine nafakanın kaldırılması talebiyle dava açtı. Dava dilekçesinde boşandığı eşinin maddi durumunun iyi olduğunu ileri sürdü. Mahkeme kararı usulden reddetti. Yargıtay’a giden İnevi’nin haklı bulunması üzerine konuyu esastan görüşen mahkeme, 2014 yılında, yargılama sonunda, 225 TL olan nafakanın 125 TL’ye indirilmesine hükmetti. Karar 2015’te kesinleşti. İnevi bunun üzerine Anayasa Mahkemesine, süresiz nafakanın hak ihlali olduğu iddiasıyla dava açtı.

İnevi, Yüksek Mahkeme’ye başvurusunda, çok kısa süre evli kaldığını, ortak çocuklarının bulunmadığını, eski eşinin çalıştığını, ekonomik durumunun iyi olduğunu, nafakanın tümüyle kaldırılması gerekirken miktarının azaltıldığını anlattı. İnevi, süresiz nafakanın “kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme” hakkının ihlal edildiğini öne sürdü.

İnevi’nin başvurusu üzerine Yüksek Mahkeme, başvurucunun süresiz nafakanın hak ihlali olduğu yönündeki iddialarını yargılama sürecinde dile getirmediğine, nafakanın süresine itiraz etmediğine, değişen koşullar nedeniyle nafakanın azaltılması veya kaldırılması talebiyle yeniden yargı yoluna başvurabileceğine, bu nedenle “başvuru yollarının tükenmemesi nedeniyle” başurunun bu iddia yönünden iptal edilmesi gerektiğini vurguladı. İddianın kabul edilemez olduğuna hükmetti. Ancak, İnevi’nin iddialarının ekonomik geleceği üzerinde önemli bir etki oluşturduğunu dikkate alarak incelenmesine karar verdi.

Yerel Mahkemenin kararını inceleyen Yüksek Mahkeme, bu kararda, savunma ve delillerin değerlendirildiğini, tarafların hukuki menfaatleri arasında bir dengelenme yapıldığını, yargılama sonucunda gerekçelerin ayrıntılı bir şekilde ortaya konulduğunu değerlendirdi.AYM, Devletin bu olayda hakkın korunması açısından pozitif yükümlülüklerini yerine getirdiğine dikkat çekerek iddianın “kabul edilemez” olduğuna hükmetti.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —