Akşener, Meclis'te yaptığı grup toplantısında konuştu. Akşener, İstanbul Sözleşmesinin uygulamaya koyulmamasına dikkat çekerek, 'Erdoğan diyorsun ki; ‘Tek bir kadının dahi şiddet mağduru olmadığı güne kavuşuncaya kadar bu konudaki mücadelemizi sürdüreceğiz. Madem öyle, o zaman altına imza koyduğun sözleşmeyi yani İstanbul Sözleşmesi’ni uygulayacak, şiddet mağduru kadınları koruyacak önlemleri alacaksın. Altında, Türkiye Cumhuriyeti’nin de imzası olan İstanbul Sözleşmesi, kadını yaşatmak için atılan önemli bir adımdı. Zihniyeti batasıca bir grup, onu da paçavra etme yarışına girdi, görmezden geldin. Bu mu senin mücadelen?' dedi
Akşener, özetle şunları söyledi:
SÖZLEŞMEYİ UYGULA: Sayın Erdoğan diyorsun ki; ‘Tek bir kadının dahi şiddet mağduru olmadığı güne kavuşuncaya kadar bu konudaki mücadelemizi sürdüreceğiz. Madem öyle, o zaman altına imza koyduğun sözleşmeyi yani İstanbul Sözleşmesi’ni uygulayacak, şiddet mağduru kadınları koruyacak önlemleri alacaksın. Bakanların utanmadan ‘kadına yönelik şiddet algıda seçicilik’ dediler sustun. Milletvekilin sıkılmadan ‘kadın cinayetleri abartılıyor’ dedi sustun. Bu mu senin mücadeleden. ‘Ortağım’ dediklerin daha bir hafta önce şehitlerimizin olduğu günde sosyal medyada benim için hakaret kampanyası başlattılar, çıkıp da iki laf edemedin. Bu kürsüden zaman zaman konuşurken kesinlikle şikayet amacım yoktur sadece dürüstçe mücadele edemeyen bu korkakların yüzlerine ayna tutmaktır amacım.
BANA ‘FOSFORLU CEVRİYE’, TORUNUMA ‘NESEBİ GAYRİ SAHİH’ DEDİ: Geçen hafta ‘fosforlu Meral’ diye bir tag çalışması yapıldı. Ama bu tagın nereden geldiğini, niçin geldiğini 5 yıl evvel yol yürüdüğümüz arkadaşlarımız bilirler. Sayın Bahçeli Konya’dan üst kurul delegelerini çağırdı ve orada bana ‘fosforlu Cevriye’ dedi. Konya’nın iki çok genç iki üst kurul delegesi bunu tam da kastedildiği manada bunu fahişe olarak algıladılar ve ağlayarak bana geldiler. Ben onlara kastettikleri gibi olmadığını izah etmeye çalıştım. 1947 doğumlu Sayın Bahçeli’nin hepimizin geçmişte abi dediğimiz ailemizi çoluğumuzu çocuğumu emanet etme konusunda tereddüt etmeyeceğimiz sayın Bahçeli’nin, o çok genç çocukların gözünde yerle bir olmasın diye ‘fosforlu cevriye’nin fahişe olmadığını, sert, eli sopalı bir kadın olduğunu söylemek zorunda kaldım. Ben onu korurken gelen giden herkese kahkahalar içinde bunu söyledi tam bir yıl boyunca. Sonra sistem yürümeye başladı 19 Haziran’da bir kongre yaptık biz. O kongreden sonra benim 9 aylık erkek torunuma hem de nikah şahidi olduğu oğlumun çocuğuna, hadi insanlar anlamasın ‘nesebi gayri sahih’ dedi. 9 aylık bir erkek çocuğuna, bunu faş ettim ben, birilerinin üstüne yıkıldı.
CENGAVER YAŞAY FORMU: Sonra daha ilginç. Celal Adan isimli bugün Meclis Başkanvekili olan İstanbul Milletvekili ve 1950’li doğumlu buradaki birçok insanın abisi sayılabilecek bu şahıs. Döndü hepimize bana, Koray Aydın’a, Sinan Oğan’a, buradaki herkese ‘nesebi gayri sahih’ dedi. Yani bizlere ne dedi biliyor musunuz ‘sizlerin analarınız belli babalarınız belli değil’ dedi. Burada bir şeye dikkat çekmek istiyorum bu nasıl bir şuur altıdır… Bu devam etti. İsmet Büyükataman isimli bir yaşam formu, başından itibaren bana Türk filmlerinden, ki Sayın Bahçeli Türk filmlerine çok meraklıdır. Kitap okumaz, ama Türk filmlerine çok meraklıdır. Hep o tuhaf Türk filmlerinin, tuhaf kadın karakterlerinin isimlerini sıfat olarak kullandı. Mesela bunlardan birisi Kınalı Yapıncak. Son dönemde çok öne çıkan cengaver bir yaşam formu daha var. Bu arkadaş ise, sövmenin sinkafın dibine gitti. Ve bununla Meral Akşener’e, Meral Akşener’in şahsında sizlere hakaret ettiklerini, onu üzdüklerini zannettiler.
TORUNUMU YANINA BIRAKMAM, KORKARIM: Allah’ım sen ne büyüksün. Beni vesile kılıyorsun. Kereste gibi adamların, kereste gibi yaşam formlarının erkek demeye midem kalkıyor. Onların yüzünün ne iğrenç olduğunu şuur altlarının ne kadar pis olduğunu her birinin ne kadar korkak olduğunu göstermeye beni vesile kıldın. Sana şükürler olsun Allah’ım. Bu yaşam formlarının, eşlerinin suratına nasıl baktığını merak ediyorum. Çoğunun da eşini tanırım. Çok samimi söylüyorum kız ya da erkek hiçbir torunumu bu adamların yanlarına bırakamam, korkarım. Acaba ne yaparlar diye.
ZORA DÜŞTÜĞÜNDE YARDIM İSTEDİĞİN AKŞENER: Ve Sayın Erdoğan Şimdi de sana söylüyorum. Devri iktidarında, zora düştüğünde yardım istediğin Meral Akşener’den, hapse girerken kimseler yanında yokken, gece yarısı evinde uyandırılan Meral Akşener’e, damadının televizyonunda kocasını aldattı dendi. Torununa söylerim burada da söylemiyorum … dendi. Bütün arkadaşlarına ve ona nesebi gayri sahih dendi.
SENİ ALLAH’A ŞİKAYET EDİYORUM SAYIN ERDOĞAN: En son şehitlerin olduğu gün resmi olarak, bütün teşkilat mensuplarının resmen katıldığı (toplantıda) ‘fosforlu Meral’ dendi. Ve senin partinin trolleri, özellikle de başı örtülü resimler olan kadın isimli trolleri, buna destek verdi. Bugün ben sana bir şey diyemem. Ama seni önce eşine, sonra kızlarına, sonra gelinlerine ve sonra da bütün kadınlara şikayet ediyorum Sayın Erdoğan. Madem Cumhurbaşkanısın, madem seçildin, eyvallah. Bu ülkedeki her kadının namusu şerefinin garantisi sensin. Can güvenliğinin garantisi sensin. Sensin derken neyi kastediyorum hakimlerdir savcılardır. Ama sen destek verdin. Trollerin destek verdi. Hepinizi Allah’a havale ediyorum. Bugün olmazsa ruzi mahşerde Allah’ın huzurunda hepimiz hesaplaşacağız. Sayın Erdoğan eğer inanıyorsan, ki namaz kıldığına şahidim, bir Müslüman kadına, daha doğrusu bir kadına bu manada namusu, şerefi üstüne iftira atmanın Kuran-ı Kerim’de hangi ayetlerle lanetlendiğini biliyorsun. Seni milletin huzurunda Allah’a şikayet ediyorum Sayın Erdoğan.
DÖNERSEM, NAMUSSUZUM, ŞEREFSİZİM, NAMERDİM: Ama ölüm olsa da sonunda mücadele etmezsem namerdim. Ölsem de öldürülsem de, tehdit edilsem de, tek kişi kalsam da bu mücadeleden dönersem namussuzum, şerefsizim, namerdim. Bu da bir Türk kadınının Müslüman Türk kadınının sözüdür, yeminidir. Allah’ın sana hamdolsun ki dönersem namerdim. Hep birlikte göreceğiz, el mi yamanmış, ben mi yamanmış, bey mi yamanmış..
ÇİFTÇİ KÖYLÜ NEFES ALSA: Hayvancılıkla uğraşan bir kardeşim, ‘Sulama birlikleri bizi haraca bağladı. Daha önce koyun başına bir, iki lira alırken kayyum geldikten sonra geçen sene koyun başına 15 lira aldılar. Bildiğin diyor ki çiftçi ‘Sorma ver parası.’ Çiftçi ürettiğinin parasını beş ay, altı ay sonra alıyor. Ama iş bilmezlerin idaresindeki TEDAŞ, çiftçiye bir ayda fatura kesiyor. 15 günde ödemeyenin de elektriği kesiliyor’ dedi çiftçi ve hayvancılık yapan kardeşim. Böyle idarecilik olmaz, böyle hizmet hiç olmaz. Bunun adı zulümdür. Sayın Erdoğan bir karar ver. Çiftçimizin üretmesini mi istiyorsun, tükenmesini mi istiyorsun. Yabancı ülkelerin çiftçileri kalkınsın, zengin olsun diye uğraşan ithalat sevdalısı Tarım Bakanı’nın tarıma verdiği tahribat ortada. Onu da affetmenin zamanı artık gelmedi mi ne dersin. Seni affettim desen de şu çiftçi köylü nefes alsa.
GÖZÜNÜ KAPA HAYAL ET ERDOĞAN: Bir tanesi diyor ki kendine Hira Dağı kadar Müslümanım diyen gökyüzüne bakıp Uygur kardeşlerimiz konusunda gökyüzüne doğru ıslık çalıyor. Tanrı Dağı kadar Türk’üm diyen de masanın altına saklanıyor. Mısırlı Rabia’dan slogan üretenler aynı parmakları Çin’e sallamaya korkuyorlar. Hayal et kardeşim. Gözünü kapat hayal et. Kızının evine, gelininin evine, eşinin evine sen yoksun, oğlun yok damadın yok almışlar Çinliler götürmüşler kampa torunlarını almışlar. Çinlilik öğretiyorlar. Ve eşinin bulunduğu eve, gelininin bulunduğu eve, gözünün nuru kızlarının bulunduğu eve kocaları yok, babaları yok, oğulları yok o eve Çinli adamlar koyuyorlar. Bu ne Türklüğe sığar ne Müslümanlığa sığar, ne insanlığa sığar. Gözünü kapa ve kapa ve bunu hayal et ne yaparsın Sayın Erdoğan. Evine, haremine, hanene böyle bir tasallut olsa, böyle bir tecavüz olsa ne yaparsın Sayın Erdoğan. Hani derler ya ‘İnsanın ayinesi iştir sözüne bakılmaz’, biz söze bile razıyız Sayın Erdoğan.
ADAMLAR FEMİNİSTMİŞ ŞİMDİ ÖĞRENDİK: İki gün önce 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ydü. Her sene olduğu gibi kadınlar olarak bu sene de sözüm Meclis’ten dışarı ama yine erkeklerin hamasi nutuklarını dinledik. Kadını insan yerine koymayanların aslında ne kadar kadın sever olduklarını dinledik. Dost meclislerinde kadına karşı her türlü ahlaksızlığı yapanların, aslında düpedüz feminist olduklarını dinledik. Adamlar feministmiş şimdi öğrendik. İş yerlerinde, ofislerinde kadına karşı her türlü mobbingin uygulandığı, kariyer yapmak isteyen kadınların önüne her türlü engelin koyulduğu şirketlerin, aslında ne kadar eşitlikçi olduğunu dinledik. Nitekim tüm bunları, geçen sene de dinlemiştik. Ama son bir yılda 304 kadının öldürüldüğü, her gün karakollarına yüzlerce şiddet şikayeti yapılan Türkiye’de görüyoruz ki maalesef değişen bir şey yok.