Ömer Çelik, AKP MYK toplantısının ardından basın toplantısı yaptı. Ömer Çelik, özetle şunları söyledi:
“MACRON'UN TÜRKİYE VE RUSYA'NIN LİBYA'DAN ASKERLERİNİ ÇEKME ÇAĞRISI, TÜRKİYE AÇISINDAN BİR SKANDALDIR”
“Libya gündemini yakından takip ediyoruz. En son Paris'te bir Libya toplantısı yapıldı. Burada bizim her zaman altını hassasiyetle çizdiğimiz hususlar konusunda bazı değerlendirmelerimiz olacaktır. Libya'da barış ve istikrarın sağlanması Libya halkının iradesiyle olacaktır. Hafter gibi unsurlara verilen desteğin en büyük zarar olduğunu düşünüyoruz. Bu zirveye Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin davet edilmesi de yanlıştır. Yunanistan ve Güney Kıbrıs yönetiminin bu zirvede ne işi vardır?
Birtakım mahalle dayanışmasını öne çıkartmak için maalesef zirvelerin zehirlendiğini görüyoruz. Sayın Macron'un Türkiye ve Rusya'nın Libya'dan askerlerini çekme çağrısı, Türkiye açısından bir skandaldır. Türkiye orada paramiliter bir güç olarak, fiili bir militan güç olarak bulunmuyor. BM'nin daveti üzerine eğitim amaçlı olarak ordadır. Burada Türkiye'nin muhatap kabul ettiği, BM tarafından tanınan birileri tarafından meşru ve resmi görülmediği, Hafter'le eşit bir pozisyonda yaklaşımın yeninden gündeme sürüldüğünü görüyoruz. Bunun kabul edilmesi mümkün değildir.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu görüşmesine ilişkin bir soru üzerine Çelik, şöyle cevap verdi:'Sayın Cumhurbaşkanı’mız, pozitif katkı sağlayacak şekilde, yapıcı eleştiriler çerçevesinde çeşitli kesimlerle buluşuyor. Sayın Karamollaoğlu ile buluşması, saatler süren, son derece iyi gelişmiş bir buluşma olarak yansıdı. Sayın Cumhurbaşkanı, sayın Karamollaoğlu ile çok eskiden tanışıyor. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın Saadet Partisi'nde çok değer verdiği kimseler var. Bu istişareler her zaman faydalıdır. Herkes görüşünü değiştirecek diye bir şey yok. Sayın Karamollaoğlu katıldığı ve katılmadığı yerleri ifade etti. Sayın Cumhurbaşkanı’mız da görüşlerini ifade etti. Hem kıdem ve tecrübesi açısından gündemdeki dosyalara en ince ayrıntılara kadar hakim. Bu buluşmalar her zaman faydalıdır ve verimlidir diye değerlendiriyoruz.'
“YUNANİSTAN'IN FİİLİ GÖRÜNTÜSÜ GÖÇMEN BOTLARINI ŞİŞLEYEN VE ONLARI ÖLÜME TERK EDEN BİR ÜLKE”
Yunanistan Başbakanı Miçotakis'in açıklamalarına dair soruya Çelik, şöyle cevap verdi:
'Yunanistan saldırgan bir devlet politikası izliyor. Yunan halkının bilmesi gereken, Yunan siyasetçilerin iç siyasetteki sıkışmışlıkları aşmak, birtakım basınçları manipule etmek için Ege ve Akdeniz'de gerginlik çıkarıyor. Tabii ki yeri geldiği zaman fiili neticeler olacaktır. Yaptıkları şeyler, Yunan halkının imkan ve paralarını harcamaktır. Hem hukuken haklıyız hem de sahadaki haklılığımızı tescil edecek her türlü kapasiteye sahibiz. Masada bunları konuşalım diyoruz, her zaman masadan kaçan Yunanistan oldu. Yeni dönemde daha tansiyonu düşük açıklamalar beklediğimiz halde kışkırtıcı açıklamalar Yunan Başbakanı Miçotakis'ten geldi. Çeşitli liderlerle buluşan Miçotakis, Yunanistan'ın hiçbir meselesini konuşmuyor, sadece Türkiye'yi şikayet ediyor. Mesaisi, Türkiye ile yalan söylemek. Türkiye ile Yunanistan arasında ılımlı, masaya oturan, meseleleri akıllı bir şekilde yaklaşımı sabote etmek için her türlü çabayı ortaya koyuyor. Cumhurbaşkanı’mızın ortaya koyduğu meselelerin masada görüşülmesi siyaseti önemlidir. Türkiye bir diplomasi devletidir. Türkiye ‘buyurun oturalım’ dediğinde derhal masadan kaçan taraf oluyor. Yunanistan, masayı başka devletlerin yanına çekmek içiyor. Önüne gelen ülkeye kendi ülkesinden üs veriyor, sürekli olarak gece gündüz Türkiye aleyhine yalan beyanlar veriyor. Yunanistan'ın fiili görüntüsü, göçmen botlarını şişleyen ve onları ölüme terk eden bir ülke. Bununla ilgili yalan söyleyen bir ülkedir. Masa, akıl, siyasi zeka ve diplomasiyle işlerin çözülmesi için bir zemindir. Bu konuda samimilerse Türkiye her zaman hazırdır.”
“CUMHURBAŞKANIMIZLA NASIL HELALLEŞİLECEK”
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'helallaşme' mesajı sorusuna ise Çelik şöyle cevap verdi:
“Kim olursa olsun helalleşme dendiği zaman saygı duymak gerekir. Dikkatli bir şekilde ele almak gerekir. Bir iradeyi, iyi niyeti gösterir. Bu helalleşmenin altını nasıl dolduracaksınız? Geçmişte de oldu. Helalleşmeden, yüzleşmeden bahsedenler, tarihin bazı sıkıntılarından kurtulmaktan bahsedenler kendi partilerinde vatandaşları inciten üsluplar kullanıldığında, kılık kıyafet yüzünden ötekileştirmenin yeniden altını çizen siyasetçiler ortaya konduğunda buna karşı seslerini çıkarmadılar. Son olarak milletvekili sıfatı taşıyan birisinin şehit ailesine küfretmesi karşısında kurumsal olarak suskun kaldılar. CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu helalleşmekten bahsediyor. CHP'de aktif siyaset yapan pek çok isim de bunun CHP ilkelerinden taviz vermek anlamına geldiğini söylüyor. Dolayısıyla bunun altının doldurulması gerekiyor. Helalleşme dediğinizde bunun karşı tarafı vardır. Sizin helalleşmenizi, kabul edeceklerin değerlendirmesi önemlidir. Yassıada'da şehit edilenlerin aileleri ile nasıl helalleşeceklerdir. Darbelere destek verilerek açık beyanlarla, bu ülkeye yaşatılmış acılara nasıl helalleşecektir. Bir eski milletvekili, hukuk profesörü aynı zamanda, 'Bu ülkede ordu kağıt kaplan oldu' demiştir. Bununla nasıl helalleşilecektir? Üniversitede pek çok kızın hayatını karartan siyasetlerle nasıl helalleşilecektir?
‘Suriye'deki YPG/PYD bize saldırmaz’ dediklerinde, onların güney sınırımızda devlet kurmasıyla mücadele eden kahraman askerlerle nasıl hellaleşilecektir? Pek çok mücadele karşısında, Suriye'deki rejimin katlettikleri insanlarla nasıl helaleşecektir? Cumhurbaşkanı’mızla nasıl helalleşilecektir? Helalleşme, kültürümüzün en önemli kavramlarından bir tanesidir. Birisi 'helalleşeceğim' dediği an saygı duyarız. Nasıl helalleşecek diye düşünürüz. Birtakım acıları geride bırakmak, umutları oluşturmak imkanı ortaya çıksa diye umut ederiz. Halis bir şekilde bunun olmasını dileriz. Ama maalesef çeşitli zamanlarda söylenmesine rağmen bir türlü gerçekleşmiyor. Şehit ailelerini inciten kendi arkadaşlarının pek çok beyanları oldu, şehit aileleriyle nasıl helalleşeceklerdir? Bunların hepsi önemlidir. İnsani açıdan ‘ben helalleşeceğim’ diyeni, keşke yapabilse diye insani bir mesele olarak görürüm. Kızılcahamam kamplarında benzer beyanatları olmuştu, olumlu yaklaşmıştım ama berhava edildi. Helalleşmek iyidir, kıymetlidir ama gerçekten samimi bir şekilde yapılabilirse.'
“TÜRKİYE'DE SİSTEMİN SAKATLANMASININ SEBEBİ CHP HER SİSTEM TARTIŞMASINI REJİM TARTIŞMASINA ÇEVİRDİĞİ İÇİN ZEHİRLENMİŞTİR”
50+1 tartışmasına ilişkin sorulan soruya Çelik’in cevabı şöyle oldu:
'Türkiye'nin siyasi tecrübesi hafızalarımızda taze. Bu sistem tartışmalarına birdenbire gelinmedi. Çok iyi hatırlıyorum, bugün parlamenter sistemin yanlısı pek çok siyasetçi, parlamenter sistem varken cumhurbaşkanlığını başbakanlığın üstünde vesayet kurumu görüyordu. Askeri vesayet, sivil siyasetin üstünde denetleme mekanizması görülüyordu. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi de meşrudur, parlamenter sistemi de meşrudur. Pek çok siyasetçi mevcut sistemin istikrar üretmediğini, Türkiye'nin başkanlık sistemi üretmesi gerektiğini ifade etti. Literatür dolu, yapılan açıklamalar net. Türkiye'de bugün parlamenter sistem savunuculuğu yapanların pek çoğu, parlamenter sistemin rahat nefes almasına imkan vermediler, zehirlediler. Askeri vesayet ve yargı vesayetiyle zehirlediler. Birdenbire hidayete ermişlerse hadi bunu da olumlu karşılayalım.
Büyük bir parlamenter sistem tecrübemiz var deniyor. Bu kesintisiz bir tecrübe değil. Defalarca sakatlanmış. Tank geçişleriyle yok edilmiş gelenektir. Parlamenter sistem, bir tek AK Parti'nin iktidar yılları içerisinde güçlü bir şekilde uygulandı. Buraya birdenbire gelinmedi. Bir kere sistemi gayrı meşru görmek ne siyaset bilimi ne de demokratik kültür açısından kabul edilebilecek bir şey değil. Türkiye'de sistemin sakatlanmasının sebebi, CHP her sistem tartışmasını rejim tartışmasına çevirdiği için zehirlenmiştir. Yasama, yürütme, yargı ilişkileri açısından, bu kuvvetlerin özerkliği açısından problem var deniyorsa, seçim sistemiyle ilgili problem var deniyorsa bunların düzeltilmesi için önerilerin görülmesi lazım.
Şu anki sisteme eleştiri getirenlerin denge-denetleme mekanizmaları hakkında görüşlerini duymadık. Yasama, yürütme, yargı açısından kapsamlı önerilerini duymadık. Buradaki mesele siyasetin yapıcı alanı sağlamasıdır. Önümüzdeki seçimlere bu sistemle gidilecek. Yakınanların itirazları dışında önerilerinin görülmesi lazımdır. Daha verimli olması, vatandaşın iradesinin devlete daha çok yansıması için çalışmalar yapıldı. Buradaki esas mesele şudur. Cumhurbaşkanını seçme yetkisini millete verdikten sonra bunu nasıl geri alacaksınız? Bütün bunların, itiraz edenler tarafından cevaplandırılması gerekir.'