Tarih: 06.12.2022 22:44

FİLİZ KERESTECİOĞLU: “SEZEN AKSU’NUN ‘BEN SENDE TUTUKLU KALDIM’ ŞARKISI GİBİ ADETA BÜTÜN ÜLKE SİZDE TUTUKLU KALDI, EV HAPSİNDE YA DA ADLİ KONTROLDE”

Facebook Twitter Linked-in

TBMM Genel Kurulu’nda konuşan HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, “Ülkedeki yargı pratiğine baktığımızda bir tarafta cezasızlıkla ödüllendirilen suçlular, diğer tarafta ise uzun tutuklulukla hükümsüz cezalandırılan muhalifleri ve siyasetin yargıya müdahalesini görüyoruz. Sezen Aksu’nun ‘ben sende tutuklu kaldım’ şarkısı gibi adeta bütün ülke sizde tutuklu kaldı ya da ev hapsin de ya da adli kontrolde. Tutukluluk artık hüküm gibi ceza kadar tutukluluk süresi geçiriliyor” dedi.

TBMM Genel Kurulu’nda; TBMM, Adalet Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Anayasa Mahkemesi, Sayıştay, Danıştay ve Yargıtay’ın 2021 Yılı Kesin Hesap Kanun Teklifleri ve 2022 Yılı Bütçe Kanun Teklifleri görüşülüyor.

“BÜTÜN ÜLKE SİZDE TUTUKLU KALDI YA DA EV HAPSİN DE YA DA ADLİ KONTROLDE”

HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, Genel Kurul’da şunları söyledi:

“Ülkedeki yargı pratiğine baktığımızda bir tarafta cezasızlıkla ödüllendirilen suçlular, diğer tarafta ise uzun tutuklulukla hükümsüz cezalandırılan muhalifleri ve siyasetin yargıya müdahalesini görüyoruz. Sezen Aksu’nun ‘ben sende tutuklu kaldım’ şarkısı gibi adeta bütün ülke sizde tutuklu kaldı ya da ev hapsin de ya da adli kontrolde. Tutukluluk artık hüküm gibi ceza kadar tutukluluk süresi geçiriliyor. Başına gelecekleri göze alarak yurt dışından dönenler ise kaçma şüphesi var denilerek tutuklanabiliyor.

Bu ülkede yıllardır biliyoruz ki her iktidar kendine uygun yargı sistemini kurmaya çalışır. Çünkü bu ülkede herkesin rövanşları var. İstiklal Mahkemeleri, 60 darbesi, 71 darbesi, 80 darbesi, 28 Şubat ve yüz binlerce insanın bu siyasi pratik içerisinde işkenceye maruz kalıp kamu haklarından yoksun bırakılması, idam edilmesi… Rövanşlar, rövanşlar, rövanşlar… ve bunun için kullanılan bir de yargı aparatı.

“ANAYASA MAHKEMESİ’NİN DE GÜNÜMÜZDEKİ İŞLEVİ AİHM’E GİDEN SÜRECİ GECİKTİRMEK OLUYOR”

Bu ülkede eğer yargı siyasetin aparatı olmasaydı örneğin Gültan Kışanak 12 Eylül’de yaşadıklarından sonra bugün baş tacı yapılır devlet özür dilerdi. Ama aynı siyaset, yargı aynı yargı, kitap yine aynı kırmızı kitap. OHAL Komisyonu nasıl yargıya başvuruyu engelleyen bir fren mekanizması olarak kullanıldıysa Anayasa Mahkemesi’nin de günümüzdeki işlevi AİHM’e giden süreci geciktirmek oluyor. Bir hak ihlali kararını verdiğinde dahi bu kararı o kadar geç veriyorlar ki artık o ihlalin giderilmesinin bir karşılığı da kalmıyor. Ayrıca Anayasa Mahkemesi başvuran kişiye ve olaya göre de dosyayı bekletiyor. Örneğin barış akademisyenlerinin ihracından sonra AYM’ye başvurdukları sürede iktidar OHAL Komisyonu kurdu. AYM’de tüm bu başvurulara iç hukuk yollarının tüketilmediği gerekçesiyle ret verdi. Ama gel gör ki başvuru tarihinde böyle bir komisyon dahi yoktu. Ayrıca komisyon etkili bir iç hukuk yolu da değil. Ayrıca bu komisyon hala karar vermedi ve barış akademisyenleri dosyalarının çoğu hala bekletiliyor. Cumhurbaşkanına hakaret dosyaları hakkında da AYM ısrarla karar vermiyor ve bir içtihat oluşturmuyor. Bu da aslında kişiye göre davrandığının kanıtı.

“8 YILDA CUMHURBAŞKANINA HAKARET SUÇLAMASIYLA AÇILAN SORUŞTURMA SAYISI 200 BİNE DAYANIRKEN”

Adalet Bakanlığı verilerine göre 2014’te 110 olan cumhurbaşkanına hakaret davası, 2021’de 9 bin 168’e çıktı. Son 8 yılda cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla açılan soruşturma sayısı 200 bine dayanırken dava sayısı ise 44 bin 675 oldu. Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesindeki linç girişimi ve çıkan olaylarla ilgili davada azmettiren, olay anında müdahale etmeyen, görevini ihmal eden kamu görevlilerinin soruşturulmasına dair şikayet başvurusunda hiçbir inceleme yapılmadan karar çıktı. Bu kişilerin yargılanmasına izin verilmedi. Bu dosya 2017’den beri AYM’de.

“BU ÜLKENİN SİYASİ TARİHİ AYNI ZAMANDA PARTİ KAPATMA TARİHİDİR”

Bu ülkenin siyasi tarihi aynı zamanda parti kapatma tarihidir. Birinci yüz yılını henüz doldurmamış Cumhuriyet’te 28’i Anayasa Mahkemesi tarafından olmak üzere 60 siyasi parti kapatıldı. Her siyasi gelenek kendisini başka isimlerle var etmeye devam etti. Ancak ülke siyaseti 2022 yılında da hala bir adım ileri gidemedi ve Anayasa Mahkemesi gündeminde bizim kapatma davamız var. AYM, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın HDP’nin kapatılmasına ilişkin hazırladığı ilk iddianameyi terör örgütünün odağı olma suçlamalarının partiyle ilişkisinin kurulamadığını söyleyerek iade etmişti. Ama ne hazırlanan ikinci iddianame ne de davaya sonradan delil diye eklenenler bu davanın siyasi emellerle açıldığı gerçeğini değiştirmedi değiştirmeyecek. İkinci iddianame neredeyse AYM’nin iade gerekçelerinden hiçbirine uygun olarak düzenlenmeden AKP’nin tek başına iktidarı kaybettiği 7 Haziran seçimlerinin yıl dönümünde tekrar AYM’ye sunuldu. Kapatma gerekçesi olarak 2014’teki bazı belediyelerin faaliyetleri gösterilmiş. Bu faaliyetlerin suç oluşturup oluşturmadığı bir yana, bahsedilen belediyelerin hiçbiri HDP belediyesi değil.

“SİVİL ÖZGÜRLÜKÇÜ, EŞİT YURTTAŞLIĞI ESAS ALAN YENİ BİR ANAYASA İLE ÜLKEYİ HEP BİRLİKTE DEMOKRATİKLEŞTİRECEĞİZ”

Bu davada bir başka hukuk şahikası ise şüphesiz ki İrfan Fidan. Sezgin Baran Korkmaz’ın mal varlığı üzerindeki yasak ve yurt dışına çıkış yasağını kaldırmasıyla da tanınan Fidan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı döneminde HDP’liler hakkında çok sayıda soruşturmaya imza attı. Kapatma davası iddianamesine konu edilen 46 dosyanın soruşturma aşamasında onun imzası var. Şahsın kendisi bu dosyanın hem savcısı hem hakimi. Her cenahın kendi meşrebince anlamlar yüklediği Cumhuriyet’in yüzüncü yılını yine parti kapatarak ve başta Kürt halkı, HDP’ye gönül veren tüm muhaliflerin iradesini yok sayarak mı taçlandıracaksınız göreceğiz. Kısacası AYM 2022’deki rolünü kapatma davasıyla belirleyecek. Bu bütçe iktidarın son bütçesi olduğu gibi 12 Eylül artığı Anayasa’nın da son demi olacak. Sivil özgürlükçü, eşit yurttaşlığı esas alan yeni bir Anayasa ile ülkeyi hep birlikte demokratikleştireceğiz.”

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —