Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan Sivil Anayasa Güçlü Türkiye sempozyumunda yaptığı konuşmada, "Türk siyasi tarihinin en fazla darbe girişimine maruz kalan hükümetiyiz. Anadolu ihtilalini içlerine sindiremeyenler milli iradeyi gasp etmek için 22 yıl boyunca her yolu denediler" dedi.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 27 Mayıs 1960 darbesinin 64. yıl dönümünde Adnan Menderes Kongre Merkezi Özgürlük ve Demokrasi Adası'nda düzenlenen Sivil Anayasa Güçlü Türkiye sempozyumunda konuştu. 1964 darbecilerini üzerinden asırlar geçse de unutmayacağını ve affetmeyeceğini vurgulayan Erdoğan, "Millet ve milli irade uğrunda bedel ödeyenleri nasıl minnetle yad ediyorsak demokrasi cellatlarını da bir utanç kaynağı olarak daima hatırlayacağız" dedi.
"Önce mahkum edilen sonra idam edilen bizatihi milletin özgür iradesidir"
Yassı Ada'da sadece Menderes ve yol arkadaşlarının değil aynı zamanda 14 Mayıs'ın, demokrasinin ve milletin ihtilalinin yargılandığını söyleyen Erdoğan, "Menderes ve arkadaşlarının şahsında önce mahkum edilen, sonra idam edilen bizatihi milletin özgür iradesidir. 'Yeter söz milletindir' demenin gücü ve yetkiyi onun asıl sahibi olan millete vermenin faturası işte burada bu adada merhum Menderes ve arkadaşlarına ödettirilmiştir. Bu ülkede kimin muktedir olduğu, iktidar gücünün kimde olduğu, devletin tapusunun kime ait olduğu milletin hafızasına kanla yazılmak istenmiştir. Ne yaptılarsa bunun için yaptılar. Milli iradeye hançeri bunun için vurdular. Siyasetçileri bunun için yargıladılar, örselediler, tahkir ve tahrik ettiler. 'Köpek davası', 'bebek davası' diyerek masum insanların onuruyla bunun için oynadılar. Kararlar verilmeden önce idam sehpalarını bunun için kurdular. Hiçbir delil olmadığı halde Menderes ve iki arkadaşını bunun için astılar. Milletle dalga geçer gibi 27 Mayıs darbesini hürriyet ve anayasa bayramı olarak yıllarca bunun için kutladılar ve zorla kutlattılar. Burayı sivil ve demokratik siyasetin kabusu, ibret vesikası haline getirmeyi hedeflediler" diye konuştu.
"Siyaset kurumunun yıpratılmasına kadar aynı senaryo bir kaz kez yeniden tedavüle konuldu"
Erdoğan, "Yassı Ada üzerinden milli iradeye had bildirmek isteyen yapılar maalesef bunda önemli ölçüde muvaffak da oldular. Türk siyaseti uzun yıllar boyunca kargaşa, istikrarsızlık ve özgüvensizlik girdabından bir türlü kurtulamadı. 27 Mayıs'ın karanlık gölgesi her 10 yılda bir tekrarlanan darbelerle milli iradenin peşini bırakmadı. 27 Mayıs öncesi kurulan darbe mekaniğinin 12 Mart muhtırası, 12 Eylül darbesi ve 28 Şubat müdahalesinde de harfiyen işletildiğini gördük. Sokak olaylarından üniversitelerin karıştırılmasına, cunta bülteni gibi çıkan gazetelerden 5'li çetelerin rol kapma yarışına ne idüğü belirsiz tiplerin piyasaya sürülmesinden, siyaset kurumunun yıpratılmasına kadar aynı senaryo bir kaç kez yeniden tedavüle konuldu." dedi.
"Türk siyaset tarihinin en fazla darbe girişimine maruz kalan hükümetiyiz"
27 Mayıs planının AKP'nin iktidar olduğu 22 yıllık süre zarfında da defalarca sahnelenmeye çalışıldığını belirten Erdoğan şöyle devam etti: "Türk siyasi tarihinin en fazla darbe girişimine maruz kalan hükümetiyiz. Anadolu ihtilalini içlerine sindiremeyenler milli iradeyi gasp etmek için 22 yıl boyunca her yolu denediler. Geride bıraktığımız 22 yılı lütfen şöyle bir gözünüzün önünden geçirin. Ordu göreve pankartlarıyla açıkça darbe çağrısı yaptılar. Cumhuriyet mitingleriyle belli hassasiyetleri kaşımaya çalıştılar. 27 Nisan bildirgesiyle siyaset kurumuna ayar vermeye kalktılar. 27 Şubat bildirisiyle siyasete ayar vermeye çalıştılar. Önce 7 Şubat MİT krizi, ardından 17-25 Aralık girişimiyle seçilmiş iktidarı al aşağı etmeye yeltendiler. Gezi Olaylarıyla sokaklarımızı terörize etmek istediler. Hendek ve çukur terörü ile şehirlerimizin huzuruna kastettiler. Kanlı terör eylemleriyle devletle millet arasına nifak sokmaya çalıştılar. En son 15 Temmuz darbe teşebbüsüyle doğrudan şahsımızı, ailemizi, milli iradenin tecelligahı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ve aziz milletimizin bizatihi kendisini hedef alacak kadar gözlerini kararttılar. Bunların hepsi yaşandı.
"Milletin tertemiz iradesine leke sürdürmedik"
Bunların dışında da gizli açık pek çok teşebbüs oldu. İmtiyazlarını korumak uğrunda ellerinin altında ne kadar vesayet aparatı varsa hepsini üzerimize saldılar. Ama biz olduğumuz yerde sapasağlam durduk. Saldırılar karşısında asla geri adım atmadık. Milletin tertemiz iradesine leke sürdürmedik. Sokak olaylarıyla ülkemizin karıştırılamayacağını, terör örgütleriyle siyasetin dizayn edilemeyeceğini, fezleke ve iddianamelerle siyasete operasyon çekilemeyeceğini, tankla, tüfekle, uçakla milli iradenin teslim alınamayacağını içerideki ve dışarıdaki tüm vesayet heveslilerine çok net bir biçimde gösterdik.
"Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçerek milli iradenin hakimiyetini perçinledik"
Sadece bununla da kalmadık, anayasa değişiklikleriyle demokrasimizin gücüne güç kattık. Halk ve hürriyetler alanında hayata geçirdiğimiz tarihi nitelikteki reformlarla demokrasimizin standartlarını yükselttik. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçerek milli iradenin hakimiyetini perçinledik. Darbecilerin yargılanmasının yanı sıra 27 Mayıs mağdurlarının zararlarını tanzim ederek bu ülkede darbe suçunun cezasız kalmayacağını yapanın yanına asla kar kalmayacağını ortaya koyduk.
"Bugünlere kadar yüzümüz ak, başımız dik bir şekilde gelmeyi başardık"
Yassı Ada'yı Demokrasi ve Özgürlükler Adası'na çevirerek Menderes ve arkadaşlarının muhterem hatıralarına sahip çıktık. Meşruiyetini milletten alan, sırtını sadece millete dayayan, milletin çizdiği rotadan sapmayan bir iktidar ve ittifak olarak hamdolsun bugünlere kadar yüzümüz ak, başımız dik bir şekilde gelmeyi başardık. Türkiye'de demokrasi mücadelesi tüm bu tehditlere bu saldırılara, bu korkutmalara ve müdahalelere rağmen kararlılıkla ilerlemiştir. Milli iradenin ülkemizde elde ettiği eşsiz kazanımların gerisinde statükoya karşı yürütülen işte böyle çetin mücadeleler vardır.
"Bu ülkede artık darbeler ve muhtıralar dönemi kapanmıştır"
"Bu ülkede artık darbeler ve muhtıralar dönemi kapanmıştır" diyen Erdoğan şunları söyledi:
"Bu ülkede suyu bulandırıp, bulanık suda demokrasiyi avlama dönemleri artık geride kalmıştır. Bu ülkede fezlekeler, iddianameler, tetikçiler ve terör örgütleri üzerinden siyaset mühendisliği yapıldığı günler sona ermiştir. Türkiye'de iktidara gelmenin, hükümet etmenin bir tane yolu vardır; o da milletin aziz iradesinin özgürce tecelli ettiği sandıktır. Sandık dışında yol arayanlar, sandık dışında farklı odaklardan medet umanlar, bu ülkede artık başarılı olamazlar, hedeflerine ulaşamazlar. Demokrasimize ve milli iradeye kimsenin pusu kurmasına izin vermeyiz. Her kim ki kanunun ve hukukun dışına çıkarsa karşısında bizi, milletimizi ve tüm kurumlarıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni bulur ve bulacaktır. Türkiye'de egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Milli iradenin üstünde hiçbir güç tanımıyoruz. Bunun da gereğini her alanda yapıyoruz ve yapacağız."
"Mevcut anayasanın dilinden, ruhuna kadar birçok asli unsurunun problemli olduğunu herkes kabul ediyor"
Erdoğan mevcut anayasanın çerçevesini darbecilerin çizdiğini belirterek, Cumhuriyetin 100. yılının darbe anayasası ile geçirilmesinin mahcubiyet kaynağı olduğunu ifade etti. 28. yasama döneminde yeni anayasa yapılmasının milli bir ödev olduğunu belirten Erdoğan şöyle konuştu:
Anayasa değişiklikleriyle hem 367 ucubesi gibi milli iradeyi boğma teşebbüslerini tekerrür etmesinin önüne geçtik, hem de demokrasimize ve milletimize rahat nefes aldıracak önemli adımlar attık. Ancak bunların yeterli olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Onca eğişikliğe rağmen mevcut anayasanın dilinden, ruhuna kadar birçok asli unsurunun problemli olduğunu herkes kabul ediyor. Türkiye'nin mevcut darbe anayasasına mahkum edilmesi, demokrasimizin rüştüne dair şüpheleri besliyor, siyaset kurumuna olan güveni zedeliyor, elitlerin ve vesayet yanlılarının halka rağmen halkçılık iştahını diri tutuyor. Son 22 yılda demokrasimize yönelik tehditlerin arkasının kesilmemesinin sebeplerinden biri de budur. Tabii burada 61 ve 82 anayasalarının şu özelliğini de vurgulamakta fayda var; Her iki anayasamızda ideolojiktir, katıdır, siyaset dışı aktörler tarafından hazırlandığı, siyaset kurumuna, kötü bırakıldığı için siyasal yanları zayıftır. Milletin fikri, talepleri, endişeleri ve beklentileri dikkate alınmadan uzlaşma aranmadan yapılan anayasalar doğumundan itibaren sakattır, özürlüdür, sorun çözmekten ziyade kriz üretmeye daha yakındır.
"Çerçevesini darbecilerin çizdiği, dili sorunlu mevcut anayasamızda yola devam edemeyiz"
Yakın siyasi tarihimizde bunun pek çok örneği bulunuyor. Yasama, yürütme ve yargı arasında nükseden tartışmalardan bizzat yüksek yargı organları arasında ortaya çıkan gerilimlere kadar, mevcut anayasamızdan kaynaklı sıkıntılarla karşılaştık. Halen de karşılaşıyoruz. Devlet ile vatandaş arasındaki ilişkiyi zehirleyen bürokratik oligarşinin bir türlü yok edilememesinin sebebinin de aynı olduğunu görüyoruz. Gelinen noktada artık bazı gerçekleri kabullenmemiz gerekiyor. Çerçevesini darbecilerin çizdiği, dili sorunlu, dili mutabakattan ziyade elitlerin uzlaşısını yansıtan mevcut anayasamızda yola devam edemeyiz. Cumhuriyetimizin 100. yılının darbe anayasasıyla geçirilmesi zaten siyaset kurumu adına büyük bir mahcubiyet kaynağıdır. Sırf birilerinin konforu bozulmasın diye, bu utancı milletimize daha fazla yaşatamayız. Bugün Türk demokrasisi, yeni ve sivil anayasa yapma eşiğini açacak güce, kudrete, olgunluğa fazlasıyla sahiptir. İçinde bulunduğumuz 28. yasama döneminde siyaset müessesesinin yeni anayasa yapmasının milli bir ödev olduğuna inanıyorum. Biz iktidar olarak yapıcı ve uzlaşmacı tavrımızı sonuna kadar koruyacağız. Muhalefetteki muhataplarımızın da ülkemizi darbe anayasasına mahkum ve mecbur etmekte ısrarcı olmayacaklarını düşünüyorum."
İsrail saldırısına tepki: Lanetle anılmaktan kurtulamayacaklar
Erdoğan, İsrail'in dün Refah'taki mülteci kampına yönelik düzenlediği saldırılarına da tepki göstererek, "Bugüne kadar 36 binden fazla Filistinli kardeşimizi şehit eden soykırımcı caniler dün de güvenli bölge ilan ettikleri Refah'ta bulunan bir mülteci kampındaki sivillerin üzerine füze ve bomba yağdırmışlardır. Uluslararası Adalet Divanı'nın saldırıları durdurma çağrısının ardından gerçekleşen bu katliam, terör devletinin kanlı ve kalleş yüzünü bir kez daha ifşa etmiştir. Netenyahu ve cinayet şebekesi, Filistinli halkının kahramanca direnişini kıramadıkça ülkesinde iyice köşeye sıkışmakta, daha fazla kan dökerek siyasi ömrünü uzatmaya çalışmaktadır. Ama bunun hiçbir fayda sağlamadığını pek yakında görecek. Tıpkı özendiği Hitler gibi, Miloseviç gibi, Karacic gibi ve tarihteki diğer firavunlar gibi lanetle anılmaktan kurtulamayacaklardır. Türkiye olarak insanlıktan zerre kadar nasibini almamış bu katillerden, bu barbarlardan hesap sorulması için elimizden gelen her şeyi yapacağız" dedi.