Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı'nda düzenlenen Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) teşkilat buluşmasında, ABD'nin İsrail'e uçak gemisi göndermesini eleştirdi ve bölgede yaşananları “İsrail-Filistin gerilimi” olarak niteledi. Erdoğan, "E bay Amerika, ya Amerika nere Akdeniz, İsrail, Filistin nere? Ne işin var senin orada? Şimdi, Amerika gibi bir ülkeye barışı tesis mi yakışır, yoksa oraya benzinle, körükle gitmek mi yakışır? Amerika'dan beklenen nedir, budur" dedi. Erdoğan, "Türkiye'ye ait Suriye'de bir SİHA'yı terörle mücadele ederken düşürecek kadar ferasetini kaybeden bir anlayış var. E biz seninle NATO'da beraber değil miyiz? NATO'da beraber olduğun Türkiye'nin SİHA'sını, terörle mücadele eden bu ülkenin SİHA'sını nasıl düşürürsün ya" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, bugün Cumhurbaşkanlığı'nda düzenlenen TÜGVA teşkilat buluşmasında konuştu. Erdoğan özetle şunları söyledi:
"HAYIRLI HİZMETLERİNİZDE SİZLERE DESTEK OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ"
"Bir dönem sadece ülkemizin sınırları içerisinde faaliyet yürüten gönüllü kuruluşlarımız artık hudutlarımızın çok ötesinde varlık gösteriyor. Afrika'dan Asya'ya, Amerika'dan Avrupa'ya ve Balkanlar'a kadar dünyanın dört bir ucunda Türk sivil toplum örgütlerinin çalışmalarına, projelerine rastlıyoruz. Türkiye'nin sesini ve yardım elini dünyanın en ücra köşelerine ulaştıran sivil toplum kuruluşlarımızı tebrik ediyorum.
Sizlerin ufku ve hayallerinin büyüklüğü karşısında bizim de vizyonumuz genişliyor. Sizlerin sadakati ve samimiyetini gördükçe biz de kendimizi toparlıyor, yükümüzün ağırlığının şuuruna varıyoruz. Sizi bizi iftihar kaynağımız, birilerinin de korkulu rüyası hâline getiren işte bu özelliklerinizdir. Gençler, şunu unutmayın, dağdaki teröristlere 'Yere izmarit atmıyorlar' diyerek, çiçek çocuk muamelesi yapan paçavraların sürekli sizi hedef almasının, sürekli size iftira atmasının, sizi lekelemeye çalışmasının sebebi de budur. Varsın onlar, sizin çalışmalarınızdan rahatsızlık duysun. Biz hayırlı hizmetlerinizde sizlere destek olmaya devam edeceğiz.
"ÖNÜMÜZDEKİ BEŞ SENEYİ CUMHURBAŞKANLIĞI'NDAKİ USTALIK DÖNEMİMİZ OLARAK GÖRÜYORUZ"
Ülkemizdeki seçim sürecini başarıyla tamamladık. Cumhuriyet tarihinin en kritik seçimlerinden birisi olarak kayda geçen 14 ve 28 Mayıs seçimlerini tam bir demokrasi şöleni içinde, yüzde 90'ları bulan rekor katılım oranları ile gerçekten istisnai bir atmosferde icra ettik. Meclis'te Cumhur İttifakı'nın, cumhurbaşkanlığında da şahsımızın zaferle çıktığı seçimler, siyaset tarihimize bir dönüm noktası olarak yazıldı. Pek çok çirkinlikle karşılaştık, sayısız iftiraya ve ithama maruz kaldık. Daha önce siyasette hiç görmediğimiz kirli pazarlıklara şahit olduk.
Burada, sizlerin şahsında, bizlere destek veren tüm gençlere teşekkür ediyorum. Siz bize sandıkta sahip çıktınız. İnşallah biz de sizin için çalışmaya, sizlere hizmet etmeye devam edeceğiz. Önümüzdeki beş seneyi aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı'ndaki ustalık dönemimiz olarak görüyoruz.
Sizlere baktığımızda sizlerin pırıl pırıl parıldayan şu gözlerinizde neyi görüyorsak dilimizle de onu ifade ediyoruz. Ne 40 yılı aşan siyasi hayatımız ne de 21 yıllık iktidarlarımız döneminde kibirle, tekebbürle (büyüklenme, kibir gösterme) kesinlikle yaklaşmadık. Gençlerimize birilerinin dediği gibi 'Tıpış tıpış gidip şunu yapacaksınız, böyle davranacaksınız' asla demedik. İçinde debelendiği dipsiz karanlığa gençleri de çekmeye çalışan kifayetsiz muhterisler gibi olmadık. Seçim döneminde gençlerin ‘demokrat dedesi’ namıyla ortalıkta dolaşanların, iş gençlere güvenip, görev vermeye gelince nasıl sırra kadem bastıklarının hepimiz şahidiyiz. Gençlerin sırtından geçinen bu tufeylilerin (parazit, asalak) ne ülke gibi ne millet gibi ne de gençlerimizin meseleleri gibi bir gündemlerinin olmadığı aşikardır. Bunların tek derdi, gayriahlaki yollarla getirildikleri koltuklarını korumaktır. İşte gördünüz, otobüsün üzerinden koltuk atıyor. Öbürü, bakıyorsun koltuğu bırakmamak için yapmadık iş bırakmıyor. Bizim böyle bir derdimiz elhamdülillah yok. Biz, hayatın her alanında gençlerimize alan açmanın, destek olmanın, onların dinamizmi, heyecanını, şevkini ülkenin ve milletin hayrına yönlendirmenin mücadelesini verdik, veriyoruz.
"BAY AMERİKA, AMERİKA NERE AKDENİZ, İSRAİL, FİLİSTİN NERE? NE İŞİN VAR SENİN ORADA?"
Asırlardır adalet ve hakkaniyetten sapmamış bir millet olarak İsrail-Filistin geriliminde de tavrımız bu yöndedir. Üç gündür gerek bölge gerek dünya liderleri ile görüşüyorum, konuşmalar yapıyorum. Çocuk, kadın vesaire, ama düşünün, şu an itibariyle Gazze'de su yok. Ekmek yok. Gıda yok. Bütün bunlar İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne terstir. Nerede Batı? Herhangi bir noktada aldıkları bir tedbir var mı? O da yok. Şimdi ne diyorlar? Amerika uçak gemisi gönderiyor. İkinci uçak gemisi de gelecek. E bay Amerika, ya Amerika nere Akdeniz, İsrail, Filistin nere? Ne işin var senin orada? Şimdi, Amerika gibi bir ülkeye barışı tesis mi yakışır, yoksa oraya benzinle, körükle gitmek mi yakışır? Amerika'dan beklenen nedir, budur.
"TÜRKİYE'YE AİT, SURİYE'DE BİR SİHA'YI DÜŞÜRECEK KADAR FERASETİNİ KAYBEDEN BİR ANLAYIŞ VAR"
Ama düşünün Türkiye'ye ait, Suriye'de bir SİHA'yı terörle mücadele ederken düşürecek kadar ferasetini kaybeden bir anlayış var. E biz seninle NATO'da beraber değil miyiz? NATO'da beraber olduğun Türkiye'nin SİHA'sını, terörle mücadele eden bu ülkenin SİHA'sını nasıl düşürürsün ya? ‘Görmedim, bilmedim, farkında değilim’.... Bunu nasıl söylersin? Bunu nasıl söylersin?
Mısır'ın Refah Kapısı'nı bombaladılar. 'Buradan insani yardım gönderme noktasında adım atalım, bunun çalışmasını yapalım' dedik. Ama orayı da bombaladılar. Sayın Sisi ile de bu konuyu görüştük.
"GAZZELİ KARDEŞLERİME YÖNELİK KATLİAM DERECESİNE VARAN SALDIRILARIN HİÇBİR İZAHI OLAMAZ"
Sivillere yönelik hiçbir eylemi tasvip etmediğimizi açık ve net bir şekilde ifade ettik. Hamaset peşine düşmeden, tüm bölgemize sıçrama riski olan bu ateşi bir an önce söndürmenin derdinde olduk. Bugün de aynı yerde duruyoruz. Orantısız şiddetin daha fazla şiddete, daha fazla acıya, daha fazla yıkıma, daha fazla istikrarsızlığa sebep olacağını söylüyoruz. Gazze'de yaşananlar tam olarak budur. Gazzeli kardeşlerime yönelik katliam derecesine varan saldırıların hiçbir izahı olamaz. Toplam 360 kilometrekarelik dar bir alanda yaşayan 2 milyon Gazzeli'nin suyunu, elektriğini, akaryakıtını, gıdasını kesmek ne insanidir, ne vicdanıdır ne de bunun savaş hukukunda yeri vardır. Örgütlerden farklı olarak devletler, savaş hukuku ile insan haklarına riayet etmekle mükelleftir. Bu çizginin giderek kaybolduğunu görüyoruz. İçinde binlerce askerin, silahın olduğu uçak gemisini göndererek ne yapmak istiyorsun? Filistin halkına yönelik insani yardımları durdurarak ne yapmak istiyorsun? Gazze'de yaşanan insani trajediye kör ve sağır olarak barışa hizmet edilmeyeceği açıktır. Barışa hizmet etmeyen her adım savaşa destek vermek demektir. Biz bu çatışmaların, bu saldırıların daha fazla büyümesini ve Allah korusun bölgemize yayılmasını istemiyoruz."