İngiliz gazetesi Financial Times, Erdoğan'ın IMF'den yardım almamak için direndiğini yazdı.
İngiliz Financial Times gazetesi, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, cari dengede sorunlar ortaya çıkmaya başlamasına rağmen Uluslararası Para Fonu IMF'den yardım almamak için direndiğini yazdı.
Erdoğan'ın 'popülist bir lider' olarak tanımlandığı makalede, Türkiye'nin dış borçlarının arttığı ve koronavirüs salgını sebebiyle ekonomik sarsıntının büyüdüğü, ancak Erdoğan'ın IMF'nin kapısını çalmamak için direndiği anlatılıyor:
'Türkiye'nin zaten olumsuz seyreden mali durumu, koronavirüs salgını sebebiyle daha da büyük bir sarsıntı yaşadı. Daha önce asla IMF'den yardım almayacağını defalarca söyleyen Erdoğan, koronavirüs salgınının büyüttüğü ekonomik krize rağmen IMF'den yardım talep etmektense krizi tek başına atlatmaya çalışıyor.
Türkiye'nin önümüzdeki 12 ay için geri ödenmesi gereken 169 milyar dolar dış borcu var. Ancak brüt döviz rezervi, altını da katarak, sadece 84 milyar dolar seviyesinde. Bu durum yatırımcıları korkuttu ve Türk Lirası Mayıs ayında ABD Doları karşısında tarihi düşük seviyesine geriledi.
Tüm bu gelişmeler, Türkiye'nin ödemeler dengesi kriziyle karşı karşıya kalacağına ve sonuç olarak uluslararası destek aramaktan başka çaresi kalmayacağına yönelik uyarıları beraberinde getirdi.
Ancak ay sonuna doğru TL'deki değer kaybı tersine döndü ve TL kaybettiği değerin bir kısmını yeniden kazandı.
Bunun sonucunda bazı büyük bankalar borçlarını çevirmeyi başardı.
GEÇİCİ ÇÖZÜMLER UZUN VADEDE İŞE YARAR MI?
Bazı uzmanlara göre bu hamleyle Erdoğan uyarıları bir kez daha geri tepti. Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası'nın İstanbul ofisinden Roger Kelly 'Bir şekilde üstesinden gelme stratejisinin günü kurtarma şansı var, geçmişte de aynı şey olmuştu' diyor.
Erdoğan'ın 'IMF'nin zincirlerine' olan itirazı, Erdoğan'ın kendisi için çizdiği 'yabancı güçler ve kurumlar önünde asla eğilmeyecek olan güçlü bir lider' imajından kaynaklanıyor.
2018'de de bir kur krizi resesyona, işsizlik ve enflasyonda çok keskin artışlara sebep olmuştu. Erdoğan, o zaman da IMF'ye başvurma fikrine karşı çıkmıştı.
Oysa bu kez kriz küresel. 90'dan fazla ülke, diğer bir deyişle dünyanın yarısı, salgın döneminde IMF'den yardım talep etti.
Ancak Erdoğan, daha geçen hafta, dünyanın diğer yarısının izlediği yolu izlemeyeceğini bir kez daha söyledi. IMF'yle görüşme çağrısı yapan muhalefeti de 'Türkiye'nin yeniden ekonomik ve siyasi olarak teslim olması çağrısı yapmakla' suçladı.
Erdoğan'ın Washington merkezli IMF'ye yönelik şüphesi, aslında Türk halkının da paylaştığı bir şüphe. İstanbul Ekonomi Araştırmaları Merkezi'nin yaptığı bir ankete göre Türkiye'nin yüzde 70'i IMF ile anlaşmaya karşı.
EKONOMİK DURGUNLUKTAN ÇIKIŞ MÜMKÜN MÜ?
Türkiye'nin bu krizden tek başına çıkabileceğine inanan iyimserler, bunun işaretlerinin de görüldüğünü söylüyor.
Akbank ve İş Bankası gibi bazı büyük bankalar ve Vakıfbank gibi bazı kamu bankaları, milyarlarca dolarlık borçlarını çevirebildi.
Taahhütlerin büyük oranda yerine getirilemediği bir kurumsal açık ortaya çıkmadı. Yetkililer, yabancı yatırımcıların döviz alışverişine engel olmayı hedefleyen önlemleri aldıktan sonra TL de dengelendi.
ABD Merkez Bankası ile swap hattı açılması çabaları şu an için sonuçsuz kaldı. Ancak Türkiye bunu da zor zamanlarda yardımına koşan müttefiki Katar'la yaptığı bir anlaşma sayesinde çözüyor: Geçen hafta imzalanan anlaşmaya göre Katar, Türkiye'nin döviz rezervlerini 10 milyar dolar değerinde Katar riyaliyle desteklemeyi kabul etti.
Tüm bunlara karşın Goldman Sachs, Türkiye'nin bu yıl 20 milyar dolarlık bir finansman açığıyla karşı karşıya kalacağını öngörüyor.
Hükümet yetkilileri salgında en kötü dönemin atlatıldığını duyururken Erdoğan da, ülkeye sıcak para girişini canlandıracak sektörleri yeniden açmaya başladı. İlk adımı da turistleri ülkeye yeniden çekmeye çalışmak oldu.
'Türkiye, ülkenin turistlere yeniden açılması için güçlü bir şekilde çalışıyor.' diyen İstanbul Havalimanı'nın işletmesini yapan İGA'nın CEO'su Kadri Samsunlu, senenin ikinci yarısından daha umutlu:
'Bu yaz biraz yavaş geçebilir, ancak son dört ayda çok iyi bir düzelme bekliyorum.'
Samsunlu, salgının olası ikinci dalgasıyla ilgili endişeleri göz ardı ederek bu tahmini yapıyor.
BAŞKA NE ÖNLEMLER ALINABİLİR?
İnşaat sektöründe de müteahhitler uluslararası projeler için tekliflerini sundu. Üretim alanında ise Maliye ve Hazine Bakanı Berat Albayrak, Türk firmalarını geleceğin küresel tedarik zinciri ürünlerine yönelmeye teşvik ediyor. Böylece daha önce büyük ihtimalle Çin'in kazandığı ihaleleri kazanıp sözleşmeleri Türk firmalarının imzalamasını hedefliyor.
Albayrak aynı zamanda ülkenin mevcut cari işlemler açığındaki büyümeyi de, çamaşır makinesinden tarım makinelerine, lensten fotokopi kağıdına kadar birçok maddeye ithalat vergisini artırarak sınırlandırmaya çalışıyor. Ancak bu çaba, daha fazla dış kaynağa ihtiyaç doğurabilir.
Avusturya'daki Raiffeisen Centrobank'tan Özgür Güyüldar, son aylarda Türkiye'den kaçan bazı yabancı yatırımların ülkeye geri çekilebileceğini tahmin ediyor:
'Eğer Türkiye Mayıs ve Haziran aylarını atlatabilirse bence bazı portföy yatırımları Türkiye'ye dönebilir. Ancak yine de bazı riskler var. Örnek verecek olursak sonbaharda potansiyel enflasyon artışı daha fazla sermaye çıkışına yol açabilir ve bu da TL üzerindeki baskıyı artırır.'
Güyüldar, bu risklerin gerçekleşmesi halinde, Merkez Bankası'nın büyük bir faiz artışına gidebileceğini ve bunun da ekonomide frene basılması anlamına geleceğini söylüyor. Bu da ülkenin, koronavirüs salgınının tetiklediği ekonomik durgunluktan kurtularak yeniden ayaklanma kapasitesini kısıtlayabilir.
Bazı ekonomistler de eğer tüm bu geçici önlemler yeterli olmazsa, Erdoğan'ın bankadan döviz çekme kısıtlaması gibi yeni sermaye kontrolleri uygulamasından endişe ediyor.
Bakanlar bu gibi önlemlerin alınmayacağını defalarca söyledi ancak yine de bu tarz önlemler alınırsa, Bilkent Üniversitesi'nden ekonomi profesörü Refet Gürkaynak'a göre Erdoğan, IMF desteği olmadan bir süre daha devam edebilir ancak bunu zafer olarak göstermek pek de doğru bir hareket olmaz:
'Ben bunu şöyle görüyorum; bu işten sıyrılmadık ve hatta iyi ya da kötü geçici bir çözüm de bulmuş değiliz. Yüksek işsizlik oranları, düşük üretim, son yıllardaki yatırım seviyelerinin düşüklüğü… Bu bana hiç de birinin 'iyi zamanlar' olarak tanımlayabileceği bir zamanmış gibi gelmiyor.'
9367,77%3,72
34,47% 0,05
36,42% 0,21
2956,00% 0,72
4956,37% 0,55