Ekinci, sürdürülebilir büyüme için katma değerli üretim ve ihracatı teşvik edecek sanayi ve de kalkınma odaklı bir ekonomik modele geçişinin zaruri olduğunu vurguladı.
Sektörlerde yanlış politikalarla oluşan ve haksız rekabete yol açan Aşırı Yüksek Kapasitelerin, Katma Değeri Düşük Üretimlerin, önlenemeyen Kayıt Dışılığın, yurt dışından Dampingli ve Kalitesi Düşük Ürün İthalatının sürdürülebilir bir ekonominin önündeki en büyük engel olduğunu belirten Ekinci, ‘’bütün bunların önlenmesi için doğru politikaların acilen uygulanmaya geçirilmesi gerekir. Doğru ekonomik politikalarla, biz Türk iş insanları olarak her hangi bir devlet teşviki olmadan ülkeyi kısa zamanda gelişmiş ülkeler seviyesine yükseltme kabiliyeti içinde olduğumuzu ifade ederiz. Daha doğru politikaların hükümetimiz tarafından geç kalınmadan uygulamaya geçilmesi sayın hükümetimizden beklentimizdir.’’ Diye konuştu.
Merkez Bankası’nın son 3 faiz indirimi sonrası nakit akışında bir nebze rahatlama, tahsilatlarda bir pozitife gidiş görülmekte olup, özellikle son 2 ayda kamu bankaları başta olmak üzere özel bankalarında kredi iştahının arttığına da vurgu yapan Başkan Ekinci, ‘’ Uygun kredi ve düşük faizlerde süreklilik için tüketime dönük ekonomi modelinden vazgeçilmeli, üretime dönük ekonomi politikaları uygulanmalıdır. Ev halkını tasarrufa yönlendirmek için kredi kartlarındaki taksit sayıları makul seviyeye çekilmelidir. En önemlisi merkez bankasının bağımsızlığı korunarak piyasaya güven verilmeli, Batı dünyasında uygulanmakta olan enflasyonu düşürecek politikalarla faizleri düşürme politikası uygulanarak yatırımların önü açılmalıdır. Son 1.5 yılda da gördük ki finans kaynakları daraldığında KOBİ’lerimizin en önemli sorunu nakit akışı ve finansmana erişimi olmaktadır. Türkiye ekonomisinin en önemli sorunu tahsilat olmaktadır. Risk yönetimi ve tahsilat en önemli sorunlardır. Avrupa'da olduğu gibi bizim işletmelerimizin faturayı kesip unutacağı kuralların konup titizlikle uygulanması, kontrol ve önlemlerin taviz verilmeden alınması gerekmektedir. Çek yasasında 2008 yılındaki uygulamaya dönülüp çek görüldüğünde ödenmek üzere bir menkul değer vasfı kazandırılmalıdır. Para sıkışıklığı KOBİ’lerin alıcılar karşısında fiyat oluşturma gücünü zayıf bırakarak, diğer satıcılarla rekabetini de kısıtladığını kaydetti.
“KOBİ’ler finansmanda büyüklere göre dezavantajlı”
Ekinci, uzun vadeye yayılan ödemeleri ve nakit sıkışıklığını firmaların kendi öz kaynakları ile çözemediğinde finansman sağlamaya çalıştığında, KOBİ’lerin büyük şirketlere göre dezavantajlı bir durumda olduklarını, finansman kaynaklarının pahalandığı ve azaldığı dönemlerde, işlerin KOBİ’ler için daha da içinden çıkılmaz hale geldiğini, tüm işletmelerimizin %99,7sini oluşturan ve ekonominin can damarı olan KOBİ’lerimiz kilitlendiği zaman ülke ekonomisini de kilitlediğini ve bu şirketlerin hepsinin aile şirketi olduğu için oradaki bir sorunun sosyal sorunlara dönüşebildiğini, bundan dolayı “Önce Küçüğü Düşün” uygulamasının KOBİLER ve ülke ekonomisi için hayati önem taşıdığını, bir diğer önemli husus olan KOBİLER'in işletme ve yatırım gereksinimleri için finans kuruluşlarından talep ettikleri kredinin, şirketin ödeme gücü üzerinde kesinlikle olmamasına dikkat edilmesini ve harcamaların kredi şartlarına uygun olarak yapıldığına dair sıkı şekilde kontrolünün sağlanması gerektiğini söyledi.
TÜRKONFED’in bu yıl için büyüme tahmininin yüzde 0 ile 0.5 arası bir büyüme olduğunu dile getiren DASİFED Başkanı Ekinci, ‘’son çeyrekte Türkiye’nin 4.5-5 arası büyümesi gerek. Gelecek yıl için yüzde 5 büyüme çok iyimser bir tahmin, biz yüzde 3-4 bandında bir büyüme ümidindeyiz. Bu sene nüfus artışımız yüzde 1,5 olmuş. Yüzde 0,5 bile büyüsek aslında kişi başı gelirimiz yüzde 1 azaldı demektir. Bir baz etkisi de olsa, 2020’de yüzde 3-4 büyüme ümit ediyoruz. Bunun için Türkiye sürdürülebilir ve stabil bir büyüme yakalamalı. Tasarruf oranlarımız kalkınmada iç tüketime dönük politika nedeni ile düşük kalmakta ve bu nedenle açığı dışarıdan borçlanma ile sağlamaktayız. Dışarıdan kaynak, yatırım çekmemiz için dünyada rüzgârlar o kadar bizim lehimize işliyor ki bunu değerlendirmeliyiz. 17 Trilyon dolar eksi mevduatın olduğu bir dünyada tek yapmamız gereken ülkemizde demokratik kurallar içinde bir hukuk devletinin varlığını dış dünyada göstererek sağlanacak güven ortamında yatırımların önünü açmamız zor olmayacaktır.’’ dedi.