Tarih: 11.01.2024 18:45

DEM PARTİ EŞ GENEL BAŞKANLARI ÖZGÜR ÖZEL’İ ZİYARET ETTİ…

Facebook Twitter Linked-in

DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i ziyaret etti. Özel, ziyaretin ardından “Meclis’te en çok sandalyesi bulunan üçüncü parti durumunda olan DEM Parti ile ilişkilerimizi bundan sonra da kamuoyunun önünde açık, şeffaf bir şekilde sürdürmeyi, karşılıklı ziyaretleri yapmayı ve Türkiye’nin çok önemli meseleleri konusunda görüş alışverişinde bulunmayı sürdüreceğiz” dedi. Hatimoğulları “Diyalogların sürmesi önemlidir. Ayrıştırılıp kutuplaştırıldığımız, siyasetin ve siyasetçilerin kriminalize edildiği bir dönemde yan yana durmak, dayanışmak, konuşabilmek, farklılıkların bir arada bulunabilmesi demokrasi örneğidir. Bu örneğin, daha da güçlenmesine ihtiyaç var ülkemizde” derken, Bakırhan ise “Yerel yönetimler anlayışımızın batıda da karşılık bulması için işbirliği, güçbirliği dahil olmak üzere bu seçeneklerin tartışılması gerektiğini dile getirdik. Arkadaşlarımız; kent uzlaşasının, işbirliği sağlanacak kentlerin hangileri olduğuna, hangi kentlerde bu çalışmanın yapılacağı konusunda bir çalışma yürütecekler” değerlendirmesini yaptı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan ile CHP Genel Merkezi'nde bir araya geldi. Özel, Hatimoğulları ve Bakırhan ile birlikte ziyaretin ardından açıklama yaptı. Özel, şunları söyledi:

ÖZEL: “SÜRDÜRÜLEN İLETİŞİMİN İLK ADIMLARI”

“Bugünkü ziyaret, bir nezaket ziyareti olmakla birlikte iki parti arasında, partilerin genel merkezleri düzeyinde sürdürülen iletişimin ilk adımlarıdır. Bundan sonraki süreçte de Meclis’te temsil edilen, Meclis’te en çok sandalyesi bulunan üçüncü parti durumunda olan DEM Parti ile ilişkilerimizi bundan sonra da kamuoyunun önünde açık, şeffaf bir şekilde sürdürmeyi, karşılıklı ziyaretleri yapmayı ve Türkiye’nin çok önemli meseleleri konusunda görüş alışverişinde bulunmayı sürdüreceğiz.

Bugün ülke meselelerini konuştuk. Elbette, en çok emekliler açısından yakıcı halde olan bu ekonomik krizi, satın alma güçlüklerini, ekonomik krizi, işsizliği ve Türkiye’nin içinde bulunduğu tüm krizleri konuşma imkânı bulduk.

“TOPLANTININ GÜNDEMİ YEREL SEÇİMLERDEN BAĞIMSIZ DEĞİLDİ”

Bu ziyarette ülke meselelerini konuşurken işin hem ekonomik boyutlarını hem de siyasi boyutlarını konuştuk. Tabii ki bugünkü toplantının gündemi, yerel seçimler bu kadar yakınken, yerel seçimlerden bağımsız değildi. Daha önce de ifade ettiğim bir konuyu burada da ifade etmek isterim ki Cumhuriyet’in 100. yılında, Cumhuriyet’i kurmuş ve çok partili rejimi getirmiş, ülkeye çok partili rejimi getirmekle haklı olarak övünen bir siyasi partinin genel başkanı olarak, Cumhuriyet’in 100. yılında bazı seçmenlerin kendilerine yerel yönetici seçebildiği, bazılarının yerel yöneticilerini seçemediği; seçseler dahi yönetmelerine izin verilmediği bir ülkeyi kabul etmemiz mümkün değildir. O yüzden bu kayyum siyasetini bir kez daha kesin ve net bir dille reddediyoruz.

Bu ülkenin 81 ilinde, bu ülkenin 1000’i aşkın ilçesinde, bu ülkede her seçmen kendisini kimin yöneteceğini seçebilmeli ve seçtikleri kişiler, kendilerini yönetmeye devam etmelidirler.

“SADECE CAN ATALAY MESELESİ OLARAK GÖRMÜYORUZ”

Bunun yanı sıra elbette ülke büyük bir anayasa krizi yaşamaktadır. Bugün ülkenin Cumhurbaşkanı’nın da sahiplendiği ve ülkenin seçilmiş milletvekillerinin adına yemine davet edilen Can Atalay’ın yemin edemediği, Hataylıların seçtikleri milletvekiline ‘milletvekili sıfatını, ona siz veremezsiniz Hataylılar olarak, biz talimat alırsak Saray’dan, onu tutarız ve salmayız’ dedikleri bir noktada, Meclis Başkanı’nın da üzerine düşeni yapmadığı bir sürecin içindeyiz. Biz bu meseleyi, sadece Can Atalay meselesi olarak görmüyoruz. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının yasama, yürütme, yargı açısından; gerçek ve tüzel kişiler açısından bağlayıcı olduğuna ilişkin anayasa metninin kabul edilmemesinin bir anayasayı ihlal girişiminden öte bir tek adam anlayışının anayasaya, anayasal düzene darbe girişimi olarak görüyoruz. Bugün Anayasa Mahkemesi’ni yok sayan, yarın Meclis’i yok sayacak, bir diğer gün diğer mahkemeleri yok sayacak. Ve bu tüm toplum için mal ve can güvenliğinin de ihlal edildiği bir noktaya evrilmesi muhtemel olacaktır.

Bunun için biz CHP olarak, bu hafta Pazar günü saat 13.00’te Tandoğan Meydanı’na bir çağrıda bulunduk. Bu çağrıyı da tüm siyasi partilerle paylaştık. Ve bu çağrıyı tüm demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri ve siyasi görüşü ne olursa olsun Anayasaya sahip çıkan, özgürlüklere sahip çıkan, demokrasiye sahip çıkan, örgütlenme özgürlüğüne sahip çıkan, gösteri hakkına yürüyüş hakkına sahip çıkan, emeğine ekmeğine sahip çıkan herkesi mitingimize davet ettik. Bir kez daha tüm vatandaşlarımızı bu vesile ile mitingimize davet ediyoruz, siyasi partileri, sendikaları, meslek örgütlerini davet ediyoruz. Gelin ortak geleceğimize Tandoğan’da hep beraber sahip çıkalım diyoruz. Sorunlarıma sahip çıkılsın diyen; işsizleri, gençleri, emeklileri ve emekçileri biz size sahip çıkıyoruz diyen ve bu ülkenin ortak geleceğine sahip çıkmak isteyen herkesi, Pazar günkü mitingimize bir kez daha davet ediyorum.

Önümüzdeki yerel seçimlerin, ülkenin ortak geleceğine sahip çıkma seçimleri olduğunu bir kez daha altını çiziyorum. Nazik ziyaretleri için kendilerine teşekkür ediyorum.

HATİMOĞULLARI: “DİYALOGLARIN SÜRMESİ ÖNEMLİDİR”

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, şöyle konuştu:

“CHP’nin birkaç hafta önce bize bir ziyareti olmuştu. Bizler de bugün bir iade-i ziyarette bulunduk kendilerine. Kendilerinin sıcak karşılaması için ve ev sahipliklerinden dolayı, kendilerine teşekkürlerimi sunuyorum.

Sayın Özel’in de ifade ettiği gibi, bugün bizler çok sayıda başlığı görüştük. Türkiye’nin ve dünyanın içinden geçtiği siyasal süreci konuştuk. Özellikle Türkiye’de yaşanan ekonomik sorunlar, yargı krizi, anti-demokratik uygulamaları değerlendirmeye çalıştık.

Yargı krizi öyle derin bir boyuta gelmiş ki şu anda sevgili Can Atalay, bir deprem kentinin milletvekili olarak; parlamentoda olması gerekirken şu an cezaevinde… HDP’nin eş genel başkanları şu anda kendi görevlerinde olmalıyken, halkla birlikte, içiçe çalışmalarını sürdürmeliyken tamamen siyasi gerekçelerle, hukukta asla yeri olmayan gerekçelerle bir kumpas davasında, Kobani Kumpas davasında yargılanmaları devam ediyor. Ve tahmin ediyoruz ki yakın zamanda da karara bağlanacak.

Ülkemizde yaşanan derin ekonomik krizde, yerel seçimlerin yaklaştığı dönemde belki bu sorunlar az konuşuluyor. Ama bu sorunlar bizim mutfağımızda, tenceremizde… Hepimizin yakinen hissettiği sorunlar iken, Türkiye’de 50 milyona yakın açlıkla, yoksullukla baş başa kalmışken bizler bunların görünmez kılınmasına belli kesimler tarafından müsaade etmemeliyiz, buna karşı bir duruş sergilemeliyiz.

Sıklıkla ifade ettiğimiz bu ülkenin demokratikleşmesinin önündeki en temel sorunlardan biri olan Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesinin kapılarının aralanmasının önemini burada bir kere daha vurguluyoruz.

Bugün bu ülkeyi demokratikleştirmek, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında demokratik bir Cumhuriyeti inşa etmek hepimizin görevidir. 100 yıl boyunca eksik bıraktıklarımızı tamamlamak, 100 yıl boyunca yeterince oturtulamamış hatta daha fazla olumsuzluklarla sonuçlanmış olan demokrasinin taşlarının yerine oturabilmesi için tarihi bir fırsat. İkinci yüzyılda bu mücadeleyi vermek ve bu mücadeleyi kesinlikle bütün siyasal ve toplumsal kesimlerle vermeyi önemsiyoruz.

Bizler elbette bugün yerel seçimleri de değerlendirdik. Yerel seçimler evet bazen genel seçimlerin gölgesinde değerlendiriliyor. Bu, çok da yanlış bir şey değil ama eksik bir şeydir. Yerel seçimleri, kentin kendi dinamikleri üzerinden, kent hizmetleri ve şehir hizmetleri üzerinden değerlendirmek durumundayız. Bizler yerel seçim politikalarımızı ilk belirlediğimiz ve açıkladığımız zaman, kent uzlaşısından bahsettik. Sadece o kentin siyasi partilerine ve siyasi dinamiklerine hitap eden bir şey değil, aynı zamanda oradaki bütün toplumsal dinamiklere, kadın hareketine, gençlik hareketine, doğa ve insan hakları savunucularına; o kentte yaşayan her kesimin kucaklaşmasını sağlayan, her kesimi temsil eden adaylarla yola çıkma konusunu özellikle önemsiyoruz.

Bizler bugün elbette, bu konularda neler yapılabileceğini işbirlikleri konusunda yol ve yöntemler nasıl olur ve nasıl olmaz; bütün bunlarla ilgili derinlemesine olmasa da bir görüşmeyi bugün gerçekleştirmiş olduk.

Ümit ediyoruz ki önümüzdeki dönemde yaşayacağımız yerel seçimler, ülkenin demokrasisine ve biraz önce konuştuğumuz bütün genel sorun alanlarının önünün açılmasını sağlayacak bir nitelikte geçer.

Diyalogların sürmesi önemlidir. Ayrıştırılıp kutuplaştırıldığımız bir dönemde siyasetin ve siyasetçilerin kriminalize edildiği bir dönemde yan yana durmak, dayanışmak, konuşabilmek, farklılıkların bir arada bulunabilmesi demokrasi örneğidir. Bu örneğin, daha da güçlenmesine ihtiyaç var ülkemizde. Ümit ediyoruz ki önümüzdeki günlerde bunu daha güçlendirebilmek için; hep beraber, tüm demokrasi güçleri olarak daha geniş ölçeklerde emek verebiliriz.”

BAKIRHAN: “İŞBİRLİĞİ, GÜÇ BİRLİĞİ DAHİL BU SEÇENEKLERİN TARTIŞILMASI GEREKTİĞİNİ DİLE GETİRDİK”

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ise şöyle konuştu:

“Türkiye hem bölgede, hem de kendi içinde çok önemli sorunlar yaşıyor. Çok önemli krizler yaşıyor. Doğaldır ki hem ana muhalefet partisi, hem de muhalefette bulunan partimizin Türkiye’nin yaşamış olduğu yaşamış olduğu bu sorunlar üzerinde fikir alışverişinde bulunması kadar doğal bir şey yok.

Birçok şey konuşuldu tartışıldı. Elbette ki Türkiye’nin temel gündemlerinden biri olan yerel seçimleri de konuştuk, tartıştık. Türkiye’de hem çözülmemiş bir Kürt sorunu var hem de bölgede ikili bir hukuk uygulanıyor. İki dönemdir Kürt halkının, halklarımızın seçmiş olduğu iradesine kayyum atanıyor. Bu kayyumlar sadece DEM Partisi’nin, bölgede yaşayan seçmenlerimizin, Kürtlerin sorunu değil. Aynı zamanda Türkiye’de kendisine demokrat, çağdaş, ilerici, sol, sosyal demokrat diyen hem siyasi partilerin ve hem de kişilerin temel sorunudur. Önümüzdeki dönem bu kayyum sisteminin son bulmasını istiyoruz. Muhalefetin bu ikili hukuk karşısında tutarlı bir dil ve siyaset ortaya koyması gerektiğini düşünüyoruz.

Yaklaşık 90 yerleşim yerinde, 100 bin delege ile bugüne kadar görüşmemiş bir halk oylaması yapmaya çalışıyoruz. Yerel demokrasiyi, yerinden yönetimi önemseyen bir siyasi parti olarak halkımızın vermiş olduğu kararları esas alan bir yöntem izleyeceğiz. Doğaldır ki yerel demokrasiyi önemseyen bir parti doğaldır ki aynı zamanda batıda hangi nitelikte, özellikte olacağı belli olan adayların seçimini de dikkatle izliyoruz.

Önümüzdeki günlerde kent uzlaşısı çerçevesinde Türkiye’de demokrat, halkçı, şeffaf, toplumcu belediyeciliği esas alan yöneticilerin seçimi için de hassasiyet içinde olacağız. Yerel yönetimler anlayışımızın batıda da karşılık bulması için işbirliği, güç birliği dahil olmak üzere bu seçeneklerin tartışılması gerektiğini bugün dile getirdik.

Arkadaşlarımız; kent uzlaşasının, işbirliği sağlanacak kentlerin hangileri olduğuna, hangi kentlerde bu çalışmanın yapılacağı konusunda bir çalışma yürütecekler. Önümüzdeki dönem yerel seçimlerde emekçilerin, yoksulların iradelerinin yansıdığı halkçı, toplumcu belediyecilik anlayışının kazanması için elimizden gelen bütün çabaları ortaya koyacağımızı belirtmek istiyorum.”




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —