CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel; AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’un, “Eski dönemde maalesef Türk lirası çok değerliydi. Bu ortaya ithalat çıkarıyordu. Çok şükür son yıllarda yavaş yavaş Türkiye bundan uzaklaştı” sözlerine tepki gösterdi. Özel, “Bunların ekonomi politikası sadece Türk lirasını değersizleştirme üzerinden. İhracat ithalat arasındaki dengeyi lehimize değiştirmeyi düşünmeyenler, üretimde verimliliği esas alıp bununla ilgili teşvikleri ortaya koymayanlar, Türkiye'nin genç, iyi yetişmiş iş gücünden istifade etmek yerine, onların hepsinin yurt dışında hayal kurmasını, beyin göçünü sağlayanlar, bugün Türkiye’de ihracatı arttırmanın tek yolunu Türk lirasını pul etmekte buluyorlar” dedi.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, bugün TBMM’de basın toplantısı düzenledi.
“BEĞENMEDİĞİ HER BEYANI KAPISINI KAPATAN BİR ANLAYIŞLA KARŞI KARŞIYAYIZ”
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dünkü grup toplantısında; “TÜSİAD bu gidişiyle devam ederse iktidarın kapısını hiç çalmasınlar. Görüyorum ki siz de aynı merkezden yönetiliyorsunuz. Merkez belli CHP'dir” sözlerine ilişkin Özel, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Recep Tayyip Erdoğan, kurban olsun CHP ağzına. Kendi ağzından neler çıktığını düşünecek olursak, bu ülkenin en az yarısına ettiği hakaretleri, küfürleri düşünecek olursak, CHP’nin milli mücadeleyi müjdelemiş, örgütlemiş; kuruluşu müjdelemiş, kuruluşu ve kurtuluşu başarmış, ülkeyi bugünlere getirmiş kurucu idarenin ağzına kurban olsun, o. Herkes tarihte CHP’nin kurucusundan bugününe, bütün genel başkanlarının ağzının hangi düzeyde olduğunu ve Recep Tayyip Erdoğan’ın ağzından neler çıktığını tarih hiçbir zaman unutmayacak.
Beğenmediği her beyanata, bunu söyleyen her kişiye, derneğe, vakfa, aileye, kapısını kapatan bir anlayışla karşı karşıyayız. 85 milyonu kucaklaması gereken Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden kişinin bir partinin genel başkanı olmasının sonucudur bu. Yeri geldiğinde bir dernek üzerinden iş dünyasını, yeri geldiğinde meslek örgütü üzerinden tüm hekimleri, tüm avukatları; yeri geldiğinde bir siyasi parti üzerinden memleketin en az yarısını ötekileştiren, şeytanlaştıran bir anlayışla karşı karşıyayız. Recep Tayyip Erdoğan; önce çiftçilerle, kendisine isyan eden bir çiftçiye ‘al ananı da git’ diyerek yolları ayırmış, ona kapıyı göstermişti. Sonra barolarına sahip çıkan avukatlara gösterdi. Hekimlere, ‘siz gidersiniz asistanlarla yol yürürüz’ demişti. Sonra tüm hekimleri hedefine almıştı. İş dünyasını kapının önüne koyuyor. Meslek örgütlerini kapının önüne koyuyor. Ve kendisinden olmayan, kendisini eleştiren herkese haddini bildiriyor kendince ve yolları ayırıyor. Zaten sorunun kendisi de bu.
Düşünün ki bir cumhurbaşkanı devleti temsil edecek, herkesi temsil edecek; görevini yaptığı makamına ki orası da bütün itirazlara ve mahkeme kararlarına rağmen tamamen kaçak bir şekilde inşa edildi. Ama düşünün kapısını küçük, ortağı ve en minik ortağı dışında çalan yok. Bir iktidar partisi düşünün bayramlaşmada dünya kadar parti ile bayramlaşamıyor. Kendisi ile birlikte siyaset yapmış, kendisi gibi başbakanlık, cumhurbaşkanlığı görevi yapmış olanlarla bayramlaşamıyor.
“KAPISI HERKESE AÇIK OLAN BİR CUMHURBAŞKANI MÜJDELİYORUZ”
Biz CHP olarak; Türkiye’de tüm siyasi partilerle bayramlaşabilen, görüşebilen, tartışabilen kendi doğrularını savunup, diğerlerinin fikirlerine saygı duyan bir parti olarak Türkiye’ye, önümüzdeki süreçte herkesle bayramlaşabilen, kapısı herkese açık olan bir Cumhurbaşkanı müjdeliyoruz. Her şeyden önce devletin başındaki kavgacıdan, küfürbazdan, herkesi şeytanlaştıran ve kavgadan medet uman bu kişiden kurtulmaya ihtiyacı var.”
“ÖĞRENCİ AFFINI DESTEKLEYECEĞİZ, KENDİ ÖNRGEMİZİ DESTEKLEMEZ MİYİZ?”
Erdoğan’ın, öğrenci affına ilişkin yasa teklifinin TBMM’ye sunulacağını duyurması ile ilgili olarak da Özel, şunları söyledi:
“Biz iktidar refleksi gösterirken karşımızdakiler muhalefet refleksi gösteriyor... ‘Ne yapalım’ diye dönüp, CHP geçmişte ne önerdiyse bakıyorlar. Biz bundan memnunuz. Elimde 30 Aralık 2019 ve 20 Aralık 2019 tarihinde verilmiş iki tane teklif var. Bunlardan bir tanesi öğrenci affına ilişkindir ve dün öğrenci affını getireceğini söyledi. CHP’nin 2 buçuk yıldır Meclis komisyonundaki öğrenci affı, şu anda Recep Tayyip Erdoğan’ın; ‘Acaba anketlerde yüzde 15’inin bile desteğini alamadığım genç seçmenin desteğini almak için ne yaparım?’ veya ‘CHP bunların gönlünü nasıl kazandı?’, ‘Normalde benim aldığım oy anketlerde CHP’nin önündeyken yeni 6 buçuk milyonluk seçmen ile CHP beni nasıl ikiye katladı’ diye bakarken kendince öğrenci affını bulmuş, doğrudur. Bunu yapsın, destekleyeceğiz. Kendi önergemizi desteklemez miyiz? Tabii ki destekleyeceğiz ama bu tek başına olmaz. Bunun bir de kardeşi var. Bu da KYK borçlarına af. Öğrencilerin geçmişte kullandıkları Kredi Yurtlar Kurumu borçları, yüksek faizlerle ödenemez hallere geldi. Gelsin, eğer gençlerin gönlünü kazanmak için bir adım atıyorsa, bizim adımızı taklit ediyorsa, esas bunun ayrılmaz parçası, gençlerin KYK borçlarının silinmesi ve hayata ödeyemeyecekleri bir borç yükü ile başlamalarını önleyecek bu kanun teklifimizi de aynı şekilde öğrenci affıyla birlikte gündeme almasını bekliyoruz.”
“BU BÜTÇE FAZLASININ ENFLASYONUN BİR SONUCU OLDUĞUNU BİLMEK İÇİN OKURYAZAR OLMAYA BİLE GEREK YOK”
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin “Bütçe 145 milyar TL fazla verdi” yönündeki sözlerine ilişkin Özel, şunları söyledi:
“Gözleri ışıldayarak açıklama yapmış. Bu fazlanın yüksek enflasyonun bir sonucu olduğunu bilmemek için hani ekonomi okuryazarı olmak falan değil okuryazar olmaya bile gerek yok. Alışveriş yapıyor olmak, geçen seneyi hatırlıyor olmak, bugünü hatırlıyor olmak yeterli. Vergi gelirlerinde bu mayıs ayında geçen seneye göre yüzde 214 artış var ve ocak-mayıs arası geçen senenin ilk beş ayı ile bu senenin ilk beş ayını karşılaştırdığımızda da aradaki fark yüzde 108, yani tam iki katı. Ama mayısta artık yüzde 214’e çıkmış durumda. Şimdi burada bir suçüstü hali var. Kim yakalandı, elbette iktidar. Ama kurum olarak TÜİK yakalandı.
Geçen sene olmayıp da bu sene konulan yeni bir vergi var mı? Yok. Bu sene mayıs ile geçen sene mayıs arasında aynı malı alıyorsun ama ödediğin vergi yüzde 214 artıyor. Vergi yüzdesel olduğuna göre; 100 lira yerine 314 lira vergi verildiğine göre. Buradaki fark malın fiyatının artışından kaynaklanıyor. Geçen sene benzin alan, bu sene dört katı fiyata alıyor ya 6 liralık benzinin 24 liraya alıyor. Vergi ona göre artıyor. Geçen sene örneğin sigaradan 16 liralık sigarayı alan, bugün onu 28 liraya alırken oradaki vergi artıyor. En çok zam geldiği için söylüyorum. Alkollü içkilerde müthiş bir fark var. Tüketimleri azaldığı halde birçok ürünün örneğin eskisi kadar kolay mazot alınamıyor, ama alındığı kadarından alınan vergi bile mayıstan mayısa yüzde 214 artmış. Oysa TÜİK diyor ki enflasyon yüzde 73 buçuk. O zaman verginin de 73 buçuk artması lazım.
Ben ona, ekonominin kaptanının, ‘kaptanlık ehliyeti olmadığını’ söylediğimde; bana, ‘senin de ekonomi eğitimin yok, ne güzel eleştiriyorsun, benim de yok ne güzel yöneteceğim’ diyordu. Bir de, ‘yedi metrelik kaptanlık ehliyetim var’ diyordu. Daha ehliyeti görmedik ama bu bilgisi ile çıksın bakalım karşıma benimle konuşsun. Bizim ekonomistlerden korkuyorsa, bizim partimizin ekonomi kurmaylarıyla bir araya gelmekten korkuyorsa çıksın; herhangi birimizle herhangi bir milletvekilimize konuşsun. Bir anlatsın bakalım, yeni vergi yokken, vergi geliri yüzde 214 nasıl artar? Demek ki enflasyon neymiş? Bunu konuşmak lazım.
Şunu da söyleyeyim, Sayın Nebati’ye, eğer bütçe fazla veriyorsa bu fazladan gel çiftçiye bir pay ver bakalım. Mazotun mesela, yarısını devlet karşılasın. Gübrenin yarısını sen karşıla. Neden asgari ücrete zam yapmayı düşünmüyorsunuz?”
“SURİYELİ SORUNUNDAN ONLAR SORUMLUDUR”
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, dün CHP tarafından hazırlanan göç raporunu eleştirdiğini aktaran Özel, “CHP, ‘bunların hepsi vatandaş yapmalı’ diyormuş. Öyle bir cümle yok. Öyle bir kelime yok, öyle bir harf yok. Öyle bir virgül yok, öyle bir ima yok. Ne var? Süleyman Soylu’nun at yalanı, dönüp sayalım inananı.’ Kaç kişiyi kandırırsam kardır. Türkiye'deki sığınmacı sorunundan; Recep Tayyip Erdoğan, Süleyman Soylu, AK Parti ve onların kurnazca hesapları sorumludur. Başka bir sorumlu yok, kimse aramasın” dedi.
“TÜRKİYE’DE İHRACATI ARTTIRMANIN TEK YOLUNUN TÜRK LİRASINI PUL ETMEKTE BULUYORLAR”
Özel; AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’un “Eski dönemde maalesef Türk parası çok değerliydi. Bu ortaya olağanüstü yüksek miktarda ithalat çıkarıyordu. Çok şükür son yıllarda yavaş yavaş Türkiye bundan uzaklaştı” sözlerine şu tepkiyi gösterdi.
“Bunların ekonomi politikası sadece Türk lirasını değersizleştirme üzerinden. İhracat ithalat arasındaki dengeyi lehimize değiştirmeyi düşünmeyenler, üretimde verimliliği esas alıp bununla ilgili teşvikleri ortaya koymayanlar, Türkiye'nin genç iyi yetişmiş iş gücünden istifade etmek yerine, onların hepsinin yurt dışında hayal kurmasını, beyin göçünü sağlayanlar, bugün Türkiye’de ihracatı arttırmanın tek yolunu Türk lirasını pul etmekte buluyorlar. Şundan memnun adam yani: Eskiden Türk insanı yurt dışına çıktığında depoyu doldurup içeri giriyordu, mesela Gürcistan’dan, mesela Suudi Arabistan’dan, mesela Bulgaristan’dan. Şimdi tam tersi. Onlar Bulgaristan’dan geliyorlar. Çünkü Bulgaristan’ın parası o kadar değerli, bizim paramıza göre ve bunu başarı sayıyor. Sen Türk parasını değerli tutup ihracat-ithalat dengesini, dünyanın ekonomisi en iyi ülkeleri gibi lehine çevireceksin.
Neden? Çünkü ‘beşli çete’ beton döksün, yolunu bulsun. Yap-işlet, torunlara borç devret. Kazançlı olan beşli çetenin evlatları, borçlu olan vatan evlatları. Hatta hepimizin torunları. Geldiğimiz noktada açlık sınırı 6 bin lira, yoksulluk sınırı 20 bin lira. Bugün 6 bin liranın altında gelir, o aileyi aç bırakıyor. Giyinemez bırakıyor. Barınamaz bırakıyor. Türkiye’ye getirdikleri durum bu.”
“ERDOĞAN BU SUÇUN TÜRKİYE’DE DÜNYA MARKASIDIR”
Dün TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edilen internet medyası ve sosyal medyaya yeni yaptırımlar öngören kanun teklifi hakkında Özel, şunları söyledi:
“Bir dezenformasyon yasası var. Bu dezenformasyon yasası; gazeteci meslek örgütlerinin, basın meslek kuruluşlarının görüşleri alınmadan, kısıtlı imkanlarla ifade edebildikleri görüşleri dinlenmeden, komisyondan geçti. Bu kanun, ‘korkunun ecele faydası yok’ kanunudur. Ama gelecek sene yapılacak seçimlerden önce muhalefeti, muhalif basını, susturma, sindirme ve birazcık bir özgürlük alanı bulunan yerden haber geliyorsa orayı da bir şekilde macunlama, kapatma gayretidir. Bu kanun bağımsız yargının elinde başta Sayın Bahçeli ve Erdoğan’ı onlarca yüzlerce fezleke muhatap edecek bir kanundur. Kanun, gerçek dışı bilgi alana yaymayı suç saymaktadır.
Örneğin, İstanbul’da yapılmış mitingimizde; ‘Her yer Taksim, her yer direniş’ sloganını bir gazetecinin değiştirdiği, AK Parti’nin bile sahiplenmediği bir şekilde, ‘Her yer Kandil, her yer direniş’i, herkesin yalan olduğunu bildiğinden dört gün sonra prompterden okuyan Devlet Bahçeli’ye, eğer bağımsız bir yargı varsa, 1 yıldan 3 yıla kadar fezlekeyi düzenleyip, Meclis’e yollamak durumundadır… En son ‘cami yaktı bunlar’ diyen Recep Tayyip Erdoğan, bu suçun Türkiye’deki dünya markasıdır.
Ama elbette ki baskı altında tuttukları, kendi istedikleri gibi atadıkları hakimlere güvenmektedirler. Ama biz bunlara milletimize güvenmekteyiz. Ne yaparlarsa yapsınlar; elbette itirazlarımız sürecek, elbette Anayasa Mahkemesi’ne gideceğiz, ama ne yaparlarsa yapsınlar; onların, gençleri ilk kez oy kullanacakları görüşlerini açıklamaktan bizleri doğru bildiğimizi söylemekten, namuslu gazetecileri de doğru bildikleri meslek ahlakları gereği doğru bildikleri şekilde haber yapmaktan alıkoyamayacaktır.”