Tarih: 15.08.2023 18:51

CHP HEYETİ HATAY'DA...

Facebook Twitter Linked-in

CHP Heyeti, 6 Şubat Depremlerinin yıkıma neden olduğu Hatay'da... CHP Grup Başkanvekili Burcu Köksal, yurttaşlardan toplanan Özel İletişim Vergisi'ni hatırlatarak Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'e, "Hatırlarsanız 2011 Van Depremi sonrasında dönemin Maliye Bakanı, şimdinin Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, o zaman deprem vergilerinin nerede olduğu sorulduğunda bu vergilerle duble yol yaptıklarını söylemişti. Bugün de kendisine aynı soruyu yöneltiyorum, deprem vergileri nerede? Körfez turunda mı harcadınız, uçan saraylar için mi kullandınız? Nerede bu deprem vergileri" diye sordu. İktidarın bilgi sağlamadığını ifade eden Köksal, "Depremzedelerden kaç kişi kira yardımı aldı? Kaç ev sahibinei destek verildi. Hala açıklama yok. Kimsen, neyi gizliyorsunuz siz? Anlamıyoruz. Her gün zamlara uyandığımız ülkemizde diyorsunuz ki sürekli depremzedelerin kredi borcu, vergi borçları ertelendi. Sürekli erteletiyorlar. Yani borca bir nevi takla attırıyorlar. Silmek yok. Borçtan vazgeçmek yok. Ertelemek var. Niye silmiyorsunuz? Niye depremzedenin yanında olmuyorsunuz" eleştirisini yaptı. Kampanya kapsamında toplanan 115 milyar TL'ye ilişkin Köksal, "O gün toplanan 115 milyar TL ne oldu? Buhar oldu uçtu. Bu paralar ne oldu diye sorduğumuzda verdiğimiz önerge AKP ve MHP oylarıyla reddedildi" dedi.

CHP Grup Başkanvekili Burcu Köksal başkanlığında; CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin, Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever, Antalya Milletvekili Aliye Çoşar, Hatay Milletvekili Servet Mullaoğlu, Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara, Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur, İstanbul Milletvekili Türkan Elçi, Mersin Milletvekili Gülcan Kış, Osmaniye Milletvekili Asu Kaya'nın yer aldığı heyet, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun görevlendirmesiyle bugün Hatay'a geldi. 

Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat'ta meydana gelen depremin üzerinden geçen 6 ay içerisinde yurttaşların yaşadıkları sorunları, talep ve ihtiyaçlarını görüşen heyet, daha sonra basın toplantısı düzenleyerek açıklama yaptı. 

Heyet adına konuşan Köksal’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

“…HATAY HALEN DAHA ENKAZLARIN ALTINDA CAN ÇEKİŞİYOR OLMAZDI: Bugün Genel Başkanımız sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla yine, yeniden bütün kadın milletvekillerimizle birlikte iktidarın kaderine terk ettiği, medeniyetlerin beşiği olan Hatay’dayız. 6 Şubat merkezli, 11 ilimizi etkileyen deprem felaketinin üzerinden 6 ay geçti. Eğer ki o gün iktidarın yetersizlikleri, koordinasyonsuzlukları, liyakatsiz atamaları, araç gereç eksiklikleri, yıllardır özel iletişim vergisi adı altında toplanan vergilerin nereye harcandığının açıklanması, enkaz başında bekleyen, yakınlarını arayan vatandaşlarımızın dertlerine çare olunması ve Hatay’ın derdiyle dertlenip, Hatay’a bir nefes verilmesi mümkün olsaydı iktidar tarafından bugün 6 ay geçmesine rağmen Hatay halen daha enkazların altında can çekişiyor olmazdı.

İHTİYACA DAYALI, VATANDAŞIN YARARINA KENTSEL DÖNÜŞÜM DEDİĞİMİZDE İKTİDAR TARAFINDAN ‘İSTEMEYİZ’Cİ İLAN EDİLDİK: Bugün Hatay hala enkaz altından çıkmaya çalışıyor. Ne zaman Hatay’a ses verin, kulak verin desek kötü olduk. Ranta dayalı kentsel dönüşüm değil, ihtiyaca dayalı, vatandaşın yararına kentsel dönüşüm dediğimizde iktidar tarafından ‘istemeyiz’ci ilan edildik. Pes doğrusu. Depremler değil, binalar öldürür cümlesini artık ilkokul öğrencileri bile ezberlemiş durumda. 17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi, iki gün sonra onun yıl dönümü. O depremin üzerinden 24 yıl geçti. O gün 17 bin kişinin öldüğü açıklanmıştı. Daha sonra 2010 yılında Meclis araştırması raporuna göre 18 bin 373 kişi kayıtlara o depremde hayatını kaybetmiş olarak geçti. Resmi olmayan kayıtlara göre can kaybının 50 bin civarında olduğu söyleniyor. O deprem ölenlere de buradan Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına sabır diliyorum.

HATAY’IN SOKAKLARINA, DEFNE’YE, SAMANDAĞ’A KİMSE GİREMEDİ: Aradan 24 yıl geçti, bu kez 6 Şubat 2023 Depremi ile enkaz altında kaldık. Hala insanlar kimsesizler mezarında yakınlarını arıyor. Depremin ilk günü buradaydım. Deprem oldu, o gün akşam İskenderun’daydım. Antakya’daydım. Gözlerimle gördüm, ilk dört gün arama kurtarma çalışması yapılmadı. Görevli ekipler bölgeye sevk edilmedi. Depremden kendi canını kurtaran vatandaşlar, enkazlardan yakınlarını çıkarmak için uğraşıyordu. Bir kepçe için adete insanlar yalvarıyordu o günlerde. Hatay’ın sokaklarına, Defne’ye, Samandağ’a kimse giremedi. İnsanlar enkaz altında bağıra bağıra can verdi. Telefonlar çekmedi. Sosyal medyadan insanlar yakınlarının adreslerini paylaşıp bir umut oraya yardım götürülmedi için adete yalvardılar. Seslerini duyurmaya çalıştılar. Peki iktidar ne yaptı? Bunu bile sosyal medyaya engelleme getirerek kısıtlamaya çalıştı. Halkın bu şekildeki dayanışmasına bile engel olmaya çalışan bir AKP iktidarı vardı karşımızda.

EVİNİ, BARKINI, TÜM VARLIKLARINI, HAYATTA SAHİP OLDUKLARI HER ŞEYİ KAYBETMİŞ İNSANLAR HALA HATAY’DA YARDIM BEKLİYOR: Enkazdan çıkarılan, hayatını kaybeden vatandaşlar yakınlarını bile ulaşamadan kimsesizler mezarlığına defnedildi. Ortada ne bir liste var ne bir koordinasyon ne bir iletişim. Çadır, kan sattılar depremde. O gün çadır ve kan satanı iyilik ve merhamet elçisi diye ödüllendirdi bu iktidar. Hatay hala can çekişiyor. Hatay’da kurulan konteyner kentlerden hala bir sürü şikâyet var. Su, elektrik kesintileri hala çözülmedi. Hala 3 öğün yemek sorunu devam ediyor. Evini, barkını, tüm varlıklarını, hayatta sahip oldukları her şeyi kaybetmiş insanlar hala Hatay’da yardım bekliyor.

O GÜN TOPLANAN 115 MİLYAR TL NE OLDU: Deprem için milyonlarca lira toplanmıştı. Hatta o dönemin Merkez Bankası Başkanı (Şahap Kavcıoğlu) canlı yayına bağlanıp 30 milyar TL bağışlıyorum demişti. O gün toplanan 115 milyar TL ne oldu? Buhar oldu uçtu. Bu paralar ne oldu diye sorduğumuzda verdiğimiz önerge AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Meclis, temmuz ayında kapanmadan birkaç gün önce AKP tarafından önümüze bir kanun teklifi getirildi. Ne idi? Depremin ekonomik kayıplarını telafi için ek Motorlu Taşıtlar Vergisi. Aslında bu tamamen seçim döneminde AKP’nin yapmış olduğu kamu kaynaklarının harcanmasından kaynaklı maliyetin vatandaşa yüklenmesiydi. Enflasyondan deprem verilerine kadar her şeyi manipüle edip tozpembe göstermeye çalışan saray rejimi, bugün enkazın altından, toz bulutundan, Hatay’dan bu insanların feryadını duymak zorunda.

TTB TARAFINDAN BU AY YAYINLANAN BİR RAPOR VAR: Şimdi gelelim, iktidarın görmezlikten geldiği gerçek verilerle tespit edilen Hatay’ın yaşadıklarını konuşmaya. Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından bu ay yayınlanan bir rapor var. Raporda İstanbul Teknik Üniversitesi’nin yapmış olduğu incelemeler, haziran ayına ait veriler paylaşıldı. İktidarın inatla yok dediği asbest tehlikesine bu raporda dikkat çekiliyor. Deniyor ki ‘Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından toplam 13 ilde yürütülen hasar tespit çalışmaları kapsamında 11 Mart 2023 tarihi itibariyle 279 bin binada yer alan 821 bin 302 bağımsız birimin yıkılmış, acil yıkılması gereken, ağır, orta hasarlı olduğu tespit edilmiştir. Toplam deprem atıklarının miktarı 100 milyon ton ile 138 milyon ton aralığında olacağı öngörülmektedir.’ Deprem atığının en fazla oluşması beklenen iller, Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Malatya. Gaziantep de bunların arasında. Atıkların yüzde 85’inden fazlasını oluşturuyor bu atıklar. Bu illerde deprem atıkları için gerekli geçici ve nihai depolama alanları ihtiyacı diğer illere göre çok daha fazla.

AYRI BİR AYRIŞTIRMA, DEPOLAMA YERİ YOK: Binaların yıkımı, atıkların taşınması, depolanması, işlenmesi sürecinde gerekli iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması, özellikle tozdan zarar görmemesi için vatandaşların, gerekli her türlü tedbirlerin alınması, hatta mutlaka sulama yapılması gerektiği raporda belirtilmiş. Ama biz gelirken gördük ki o hafriyatlar, o atıklar enkazların bulunduğu yerde gelişigüzel ayrıştırılıyor. Hiçbir güvenlik önlemi alınmadan gelişigüzel götürülüyor. Ayrı bir ayrıştırma, depolama yeri yok. Yani enkazın olduğu yerde o atıkların işçiler tarafından gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı da meçhul bir şekilde ayrıştırıldığını gördük.

BUNUN BÖYLE YAPILMADIĞINA BİZZAT ŞAHİT OLDUM: Deprem atıklarının geçici depolama alanlarına taşınması, burada atıkların içindeki malzemelerin ayrılarak büyük oranda yeniden kullanım, geri kazanımın sağlanması, kalan atıkların tehlikelilik seviyesine göre ilgili yönetmeliklerde belirtilen hükümler çerçevesinde bertarafının yapılması gerekmektedir diyor. İTÜ belirmiş raporunda ama ben Antakya’da arkadaşlarımızla beraber gördüğüm manzarada, bunun böyle yapılmadığına bizzat şahit oldum.

GEREKLİ GÜVENLİK ÖNLEMLERİNİN ALINMASI NOKTASINDA RAPORDA ÖZELLİKLE VURGULANMIŞ: Ayrıca diyor ki seçilen alan sahadaki çalışmalardan etkilenebilecek konutlardan, altyapı, sanayi, ticaret alanlarından yeterince uzak olmalıdır diyor. Bunlara uyuluyor mu Antakya’da? Uyulmuyor. Geçici ve nihai atık depolama alanları atık miktarını karşılayacak kapasitede olmalıdır diyor. Peki bu geçici ve nihai depolama alanları, buradan çıkacak atık miktarını karşılayabilecek güçte mi? O kadar büyüklükte bir alan mı? O da soru işareti. Yangın riskinden dolayı geçici depolama alanlarında atıklar, belli bir yüksekliğin üzerinde istiflenmemeli diyor. Gerekli güvenlik önlemlerinin alınması noktasında raporda özellikle vurgulanmış.

MOLOZ YIĞINLARI NEREYE DÖKÜLECEK ONUN BİLE UMURUMDA OLMAYAN BİR İKTİDAR İLE KARŞI KARŞIYAYIZ: Yine aynı raporda Hatay’ın tahmini atık hacmi 47 milyon 713 bin 957, atık miktarı tahmini ise 49 milyon 437 bin 450 ton deniyor. Hatay’a asgari toplam depolama ihtiyacı 1 milyon 500 bin metrekare. Bunu İstanbul Teknik Üniversitesi raporunda belirmiş. Peki Hatay’daki mevcut durum ne? Asbest tehlikesi taşıyan, ayrıştırılmamış molozların Samandağ sahilindeki çadırkentin yanına döküldüğünü hepimiz biliyoruz. Dönemin bakan yardımcısı, o gün, ‘Yanlış yapmışız, ayrıştırılmadan yapıldığını fark etmedik’ gibi açıklamalarla ‘bize nereyi gösterdilerse oraya döktük’ diyerek adeta özensizliği, beceriksizliği, liyakatsizliği milletin gözünün içine baka baka itiraf etmiş. Deprem olmuş, kent yıkılmış, çadırkent kurulmuş, moloz yığınları nereye dökülecek onun bile umurumda olmayan bir iktidar ile karşı karşıyayız.

HATAY’DA HALA DAHA ENKAZ KALDIRILIYOR: Hatay Valiliği tarafından 5 Mayıs’ta yayınlanan bültene göre il genelinde 12 bin 52 yıkık binanın enkazı kaldırılmış, 9 bin 218 acil yıkılacak yapı yıkılmış ve yıkıntı artığı taşınmıştır diyor. İl genelindeki yaklaşık 51 bin binanın yıkımı ve yıkıntı atıklarının taşınmasına yönelik ihale ve işlemlerinin tamamlandığını belirtmiş valilik. 1-11 Ağustos tarihleri arasında yıkılacak, enkazı kaldırılacak hasarlı binalar listesinde 2 bin 34 binanın yer aldığı ifade edilmiş. Hatay’da hala daha enkaz kaldırılıyor. Ama sorsanız ekipler zamanında müdahale etmişti, öyle değil mi. Gerekli tüm iş makinelerimiz mevcuttu, öyle değil mi. Eksik yoktu öyle mi… Bunu söylüyorlar insanlara. Ama 6 aydır enkaz kaldırma çalışmaları hala devam ediyor. Yol üzerinde gözlerimizle gördük ki hala daha binalar ağır hasarlı binalar yıkımı bekliyor. Yıkılan binaların birçoğunun enkazı hala daha kaldırılmamış durumda.

6 AYDIR YÜZDE 49’UNU KALDIRABİLEN BİR İKTİDAR, 100 GÜN İÇİNDE KALANI KALDIRACAKMIŞ: Hatay Valisi Mustafa Masatlı’nın depremin 6’ncı ayı olan 6 Ağustos’ta yaptığı açıklamada diyor ki ‘6,4 ve 5,8 depremlerinde 13 bin 670 bina tamamen yıkıldı, 8 bin 235 bina da acil yıkılacak duruma geldi. Bunların tamamını yani 21 bin 905 binayı enkazlarıyla birlikte kaldırdık. 57 bin 43 ağır hasarlı bina kaldı. Biz bunlar üzerinde çalışmalarımıza başladık. Şu an itibariyle de 17 bin 250 binayı enkazıyla kaldırdık. Toplam 80 bin 512 binanın ve 264 bin bağımsız bölümün yüzde 49’unu kaldırdık. Kaldırılacak binaların yüzde 51’i kaldı. Sayı olarak 32 bin 613. Bunu da yapmış olduğumuz hesapta 100 gün içinde bu işi halledeceğiz.’ Kalan yüzde 51’i 100 gün içinde halledeceğini söylüyor. Artık buna nasıl inanalım. 6 aydır yüzde 49’unu kaldırabilen bir iktidar, 100 gün içinde kalanı kaldıracakmış. Buna tabiri caizse kargalar da güler. Asbest tehlikesi sorulduğunda ise ‘yok’ diyor. Ama valiliğin sitesinde de veriler var deniyor.

SU KESİNTİLERİ, YETERSİZ HİJYEN MALZEMELERİYLE İNSANLAR YAŞAMAK ZORUNDA KALIYOR: İTÜ’nün raporu aynı şeyi söylemiyor. Hala enkaz kaldırılıyorsa, molozlar ne ara ayrıştırılıyor ne ara götürülüyor. O depolama alanlarına nasıl dökülüyor. Bakan yardımcısı bile molozların ayrıştırılmadan, gelişigüzel gösterilen yere döküldüğünü itiraf ederken asbesti inkâr etmek hangi vicdana sığar. Yine vali bey diyor ki ‘3 hafta içinde çadırda kalan vatandaşımız kalmayacak, konteyner kentlerimiz hazır.’ Bunu 6 Ağustos’ta yapıyor. Bugün 15 Ağustos. Mimarlar Odası tarafından geçtiğimiz günlerde yayınlanan raporda verilen ifadeleri aynen paylaşıyorum: ‘Yağmur yağdığında çatı ve pencerelerden su akıtıyor. Banyo yapınca diğer odalara su sızıyor. Lavabolar sızdırıyor. Konteynerlerin zeminleri sallanıyor hatta bazı yerlerde çökmeler var. İnternet sıkıntısı var. Bazı konteyner kentlerde su arıtma cihazı varken bazılarında yok. Klima bazı konteynerlerde varken bazılarında yok. Yeterli miktarda içme suyu yok. Su kesintileri, yetersiz hijyen malzemeleriyle insanlar yaşamak zorunda kalıyor. Hijyen malzemeleri dağıtılmadığı için, yetersiz kaldığı için dışarıdan parayla almak zorunda kalıyorlar. Çamaşır yıkama her konteyner kentte farklılık gösteriyor. Bazı konteyner kentlerde sadece akşam bazı konteyner kentlerde sabah akşam yemek verilebiliyor.’ Bu liste böyle uzayıp gidiyor. Biz bu şimdi bu şikayetleri birinci ağızdan, burada yaşayan depremzedelerden dinlemeye geldik. Burada gördüklerimizi, duyduklarımızı bütün kamuoyuyla paylaşacağız. Göreceğiz, tek adam yine her zamanki gibi söylenenlere, yaşananlara kulak tıkayıp çevresindekilere her şeyi tozpembe gösterin, böyle bir açıklama yapın mı diyecek, yoksa depremzedelerin yanında mı olacak.

LÜTFEN. BU VİCDANSIZLIĞI ARTIK BİR KENARA BIRAKIN: Buradan sesleniyoruz, lütfen üç maymunu oynamayın. Her şeyi tozpembe göstermeye çalışmayın. Depremzedelerin yanında olun. Bunu depremzedelere yapmayın. Lütfen. Bu vicdansızlığı artık bir kenara bırakın.

KAÇ OKUL YIKILDI, KAÇ ÖĞRENCİ EĞİTİM ÖĞRENİMİNE DEVAM EDİYOR: Gelelim eğitime. Okullar yıkıldı. Çocuklar çadırlarda, konteynerlerde eğitim aldı. Öğretmenler kendi imkanlarıyla eğitim seferberliği başlattı. Hiçbir veri paylaşılmadı. Kaç okul yıkıldı, kaç öğrenci eğitim öğrenimine devam ediyor. Bu çocuklarımız için gerekli eğitim öğretim desteği verildi mi? Türkiye’deki tüm öğrencilerin yüzde 24’ü depremin yaşandığı 11 ilde eğitim öğretim görüyor. Öğretmenlerin ise yüzde 19,1’i deprem bölgelerinde görev yapıyor. Şimdi Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı 20 bin 340 eğitim binasının 8 bin 162’si kontrol edilmiş bu deprem etkilendiği 11 ilde. Bu binalardan 72’si toplam 428 derslik yıkılmış. 504 binada yer alan 3 bin 739 derslik ağır hasarlı ve acil yıkılması gerekiyor. 3 bin 693 dersliğin bulunduğu 331 bina orta hasarlı, 30 bin 964 dersliğin bulunduğu 2 bin 533 bina az hasarlı. Bu okulların aynı kapasitede yeniden hizmet verebilmesi için 2,11 milyar dolar gerekiyor. Bölgedeki, 11 ildeki okulların sadece yüzde 40’ı binaların depreme dayanıklılığı konusunda denetlenmiş. Peki tamamı kontrol edildiğinde ne olacak, elbette bu rakamlar artacak.

BORÇTAN VAZGEÇMEK YOK. ERTELEMEK VAR. NİYE SİLMİYORSUNUZ: Depremzedelerden kaç kişi kira yardımı aldı? Kaç ev sahibine destek verildi. Hala açıklama yok. Kimsen, neyi gizliyorsunuz siz? Anlamıyoruz. Her gün zamlara uyandığımız ülkemizde diyorsunuz ki sürekli depremzedelerin kredi borcu, vergi borçları ertelendi. Sürekli erteletiyorlar. Yani borca bir nevi takla attırıyorlar. Silmek yok. Borçtan vazgeçmek yok. Ertelemek var. Niye silmiyorsunuz? Niye depremzedenin yanında olmuyorsunuz?

KÖRFEZ TURUNDA MI HARCADINIZ, UÇAN SARAYLAR İÇİN Mİ KULLANDINIZ: Hatırlarsanız 2011 Van Depremi sonrasında dönemin Maliye Bakanı, şimdinin Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, o zaman deprem vergilerinin nerede olduğu sorulduğunda bu vergilerle duble yol yaptıklarını söylemişti. Bugün de kendisine aynı soruyu yöneltiyorum, deprem vergileri nerede? Körfez turunda mı harcadınız, uçan saraylar için mi kullandınız? Nerede bu deprem vergileri? Aynı Şimşek, 2008 yılında işsizliği artışıyla ilgili de kadınlar iş aradığı için istatistikler artıyor demişti. Bunu da unutmadık. TBMM’de Cumhuriyet’in kazanımlarıyla, Mustafa Kemal Atatürk’ün biz kadınlara vermiş olduğu seçme ve seçilme hakkı sayesinde halkın temsilcisi kadınlar olarak kadınların her alanda başarılı olabileceğini kanıtlamak, ekonomiye katkılarımızı dar zihniyetlere göstermek ve bugün Hatay’da başta Hataylı kadınların sesi olmak için buradayız. Buradan tüm Türkiye’ye Hatay’ın sesini duyuracağız.

BÖYLE BİR MANTIK OLUR MU: Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı 17 Temmuz’da yerinde dönüşüm projesi diye bir proje başlattı. Buna göre, konutlara 500 bin hibe, 500 bin kredi, iş yerlerine 250 bin hibe, 250 kredi verileceği duyuruldu. Krediler, iki yıl ödemesiz; 10 yıl vade, 0 faiz ile kullandırılacak denildi. Bakıyorum 100 metrekareye kadar olan konutlar için 500 bin, 150 metrekareye kadar olanlar için 750 bin, 150 metrekareden sonraki konutlar için 800 bin. İşyerleri için de 50 metrekare için 250 bin, 100 metrekareye kadar olanlar için 400 bin, 101 metrekare ve üzeri için de 500 bin liralık bir kredi öngörülmüş. Bu ne demek? Parası olmayan, parasını kaybetmiş, depremde her şeyini kaybetmiş depremzedeler için bir çözüm mü? Hayır, değil. 500 bin sen ver, 500 bin ben vereyim gel el sıkışalım diyor. Böyle bir mantık olur mu?

GEL DE ÇILDIRMA: Bu kentte taş üstünde taş kalmamış. Açlık sınırından, yoksulluk sınırından bihaber olan iktidar vatandaşa diyor ki 500 binin varsa bir 500 bin de ben vereyim konutunu vereyim. Yahu bundan kim yararlanır biliyor musunuz? Ev konut karşılığı yabancılara Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı dağıtanlar. Depremzede, damı akıtan konteynerde yemek beklerken, sıcak bir konutun olsun diye çabalarken bu bir kolaylık mı? Vatandaş, bunu söylediğinde bir de demezler mi? Siz beğenmiyorsunuz diye. Gel de çıldırma. Buradaki bütün insanların evi, barkı vardı. Kurulu düzeni vardı. Devlet, vatandaşına sahip çıkmakla, bakmakla, onun ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüdür. Yıllarca bu bölgede yaşayan insanlar, devlete vergilerini verdi. Bütün vatandaşlık görevlerini yerine getirdi. O zaman yapacaksınız kardeşim. Her aileyi ev sahibi yapacaksınız. Her öğrenciye fırsat eşitliğinde eğitim öğrenim hakkı tanıyacaksınız. Her vatandaşın temel ihtiyaçlarını, hijyenik paketlerini, zorunlu gıda maddelerini karşılayacaksınız.

O PARA, HALKIN PARASI, O PARA DEPREMZEDENİN PARASI VE O PARAYI DEPREMZEDEYE HARCAYACAKSINIZ: Hatay’ı Hatay yapan bütün değerlerine sahip çıkacaksınız. Burada yaşayan depremzedelere iş imkânı sağlayacaksınız. Koruyacak, kollayacaksınız. Halkın parasıyla sürdüğünüz sefayı bir kenara bırakacaksınız. O para, halkın parası, o para depremzedenin parası ve o parayı depremzedeye harcayacaksınız.

HATAY’IN SESİ OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ: Bir de Halil Konakçı adlı bir diyanet görevlisi, Hatay Türkiye topraklarına katıldığında ezanın yasaklandığına, Fransız’ın yapmadığı zulmün yapıldığı yönünde son derece çirkin, alçakça bir paylaşımda bulunmuş. Şimdi, bu ve bunun düşüncesinde olanlar, ‘Keşke Yunan galip gelseydi’ diyen zihniyetle Hatay’ın Fransız işgalinde kalmasını savunan zihniyetin uzantılarıdır. Bunların ikisi de aynı zihniyeti temsil etmektedir. Hatay tüm inançların kardeşçe bir arada yaşadığı Türkiye Cumhuriyeti’nin güzide şehirlerinden biridir. Hep de öyle kalacaktır. 40 asırlık Türk yurdu, düşman elinde esir bırakılamaz. ‘Hatay benim şahsi meselemdir’ diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde Hatay’ın sorunlarını çözmek, Hatay’ı eski güzel günlerine kavuşturmak ve Hatay’ın hak ettiği değeri alması için CHP olarak elimizden gelen mücadeleyi hem alanda hem TBMM’de sürdürmeye, Hatay’ın sesi olmaya devam edeceğiz.”

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —