İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Biz birinci parti olacağız, altılı masa iktidar olacak. 13'üncü Cumhurbaşkanı Millet İttifakı’ndan çıkacak, Sayın Erdoğan ana muhalefet partisinin genel başkanı olacak.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Biz birinci parti olacağız, altılı masa iktidar olacak. 13'üncü Cumhurbaşkanı Millet İttifakı’ndan çıkacak, Sayın Erdoğan ana muhalefet partisinin genel başkanı olacak. Sayın Erdoğan’ın, parlamenter sisteminin ne kadar güzel bir şey olduğunu söyleyeceğine, her türlü iddiaya varım. Sayın Erdoğan’ın ana muhalefet partisi lideri olarak bunu teklif edeceğine her türlü iddiaya varım” dedi. Akşener, altılı masanın Cumhurbaşkanı adayına ilişkin, “Sayın Erdoğan’a bir çağrım var, alsın seçim kararını. Diyelim ki yarın aldı. Üç ay sonra seçim var. Biz de pazartesi günü adayımızı açıklayalım. 2023 Haziran’ında dediğine göre biraz bekleyecek ve meraklanacak. Çünkü bu sistemi tartışmadıkça, o yün yumağına düşmeyeceğiz” diye konuştu.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, HaberTürk TV’de gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Akşener özetle şunları söyledi:
“Bu hafta Sakarya’da bir genç kardeşimiz, ‘Ben ülkeyi satıyorum’ dedi, ‘Artık vatandaşlık alabilmek için ev alıyorlar, ben AK Parti üyesiydim şu anda merhaba bile demiyorlar bana’ dedi. Bir pandemiyi biz beraber yaşadık bu insanlarla, çok fazla acı çekti, onların dilini ben grup konuşmalarımızda iletmeye gayret ettim.
Dövüş, kavga eskiden beri istemezdi seçmen, 2002’deki AK Parti’ye yönelik tavır ve anlayış neyse şu an bana ve partime aynısı, AK Partili milletvekillerinin, bakanların, siyasilerin ortada olmadığı bir dönem… Kocaeli milletvekiliydim 2002’de, kahvenin birinde bir yaşlıca köylü, eşime; ‘Oğlum senin karını biliyoruz ama çok acı çektik, bu defa Tayyip’ aynısını görüyorum. Tayyip bey ezilmiş kitlenin kendini gördüğü ezilmiş bir insandı, saray, bu yeni ucube sistem, tek adamlığa geçiş gibi sebeplerle aynı 2002’deki o dönemi görüyorum.
“MERAL ABLA, MAKARNA YEMEKTEN YORULDUM’ DEDİ”
28 Şubat olmuştu, 2001 ve 2002 krizleri gelmişti, vatandaş hem ekonomik manada canını yanmıştı, o insanlar o gün Tayyip bey ve arkadaşlarında kendilerini görmüşlerdi. Dün Üsküdar’daydım genç bir kadın; ‘Meral abla dedi makarna pişirmekten yoruldum, makarna yemekten yoruldum’ dedi. Açtım dolabını dün yumurtalı makarna varmış, bugün salçalı… Bir başka evde kocası 7 aydır işsizmiş, iş arıyor o hanıma; ‘Ne kadar et alıyorsunuz ayda mı yılda mı’ dedim, annesi etraftan da toplayarak 5 kilo kıyma 5 kilo et vermiş, onunla bir yıl geçirmiş 10 kilo etle.
“2023 HAZİRAN’INDA DEDİĞİNE GÖRE BİRAZ BEKLEYECEK VE MERAKLANACAK”
(Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adaylığı) Sayın Erdoğan’ın adaylığını ilan etmesi için kendisine hayırlı olsun diyorum çünkü aday olup olmayacağı konusunda epey bir dedikodu vardı. Aday olmayacak, şunu aday gösterecek gibi, bunlar vardı, Sayın Bahçeli dışında kimse telaffuz etmemişti. Altılı masada bulunan genel başkanlar, Cumhurbaşkanlığı adaylığını konuşmama kararı aldık. Çünkü biz Cumhurbaşkanı adaylığının ötesinde bu ucube sistemin ortadan kalkması, halk oyuyla, demokrasiyle değişmesi ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem dediğimiz sisteme geçilmesi ile ilgili bir iddianın sahibiyiz ve onun etrafında da birleştik. Cumhurbaşkanı adaylığı üzerinden yapılan her türlü tartışma, konunun tartışılmadığı, gözden kaçırıldığı, perdelendiği bir tartışma biçimi bu, biz bunu reddediyoruz.
Sayın Erdoğan’a bir çağrım var, alsın seçim kararını, kendisi alabiliyor, diyelim ki yarın aldı üç ay sonra seçim var, bizde pazartesi günü adayımızı açıklayalım. 2023 Haziran’ında dediğine göre biraz bekleyecek ve meraklanacak. Çünkü bu sistemi tartışmadıkça, o yün yumağına düşmeyeceğiz. 20 Ocak 2020’de bismillah deyip Anadolu’ya çıkıp gerçek insanların gerçek dertlerini dinleyip seçmeni velinimet yapmanın gayreti bu.
“CUMHURBAŞKANI ADAYI ÜZERİNE ODAKLANIRSAK, BU SİSTEMİN NE KADAR BOZUK OLDUĞUNU GÖZDEN KAÇIRIRIZ”
Altı genel başkanın içinde ben Cumhurbaşkanı adayı olmayacağımı söyledim, orada hiçbir değişiklik yok. Biz birinci parti olacağız. Parlamenter sistem konusu çok önemli. Bu ülkenin bütün kurumları gitti, müsteşarlık diye bir makam vardı bu ülkenin hafızasıydı gitti. Bakanlar gelirdi Meclis’te hesap verirdi, şu adan tek kişiye veriyor. Biraz evvel gelirken gördün Sabri Uzun’un rütbeleri geri alınmış, bir tane mesaj yazmış emekli bir polis müdürü, bu mesajı beğenmeyebilirsiniz anlarım, yahu kararnameyle polis müdürü olduğu için aldığı emekli maaşının müdürlüğü kısmı gitti, silah gitti, böyle bir şey olamaz. Aynı şey Hanefi Avcı için yapılacakmış. Biz eğer Cumhurbaşkanı adayı üzerine odaklanırsak o zaman biz bu sistemin ne kadar bozuk olduğunu ve her birimize ne büyük zarar verdiğini gözden kaçırırız.
“ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMAK BEDEL ÖDETTİRİR BU ÜLKEDE İNSANLARA”
Elini taşın altına koymak bedel ödettirir bu ülkede insanlara. Ama dışarıdan akıl vermek kadar kolay bir şey olamaz. Gazetecileri kastetmiyorum, görevlerini yapıyorlar. Bugünden bir koalisyon isteniyor bizden, bu altı parti hemen bir aday açıklayacak, sonra koalisyon metnini koyacak, bakanlıkları da paylaşacak, onun üzerinden konuşulacak, konuşulacak…
“SEÇMENE ULAŞMAK KONUSUNDA ZAMANA DA İHTİYACIMIZ VAR”
(Erken seçim): Ben Sayın Erdoğan’ın hareket tarzıyla ilgili öngörülerimde başarılıydım ama bu saraya girdiğinden beri gerçekten öngöremiyorum. AK Parti çok değişik katmanlardan oy alabilen bir parti, merkez sağın dindar seçmeni, Türk milliyetçisi olarak kendini tarif eden İç Anadolu’nun daha dindar seçmeni orada, batıda ise kendini Türk milliyetçisi diye tarif eden seçmen de orada, bunlar bize geliyor.
Buna karşılık çelik çekirdek diyebileceğimiz Milli Görüş geleneğinden gelen seçmen var, bu seçmenlere hitap edebilecek o masada çok fazla parti var. Davutoğlu’nun partisi Ekim 2019, Babacan’ın partisi Mart 2020, biz ise Ekim 2017, yani yeni partileriz. Dolayısıyla seçmene ulaşmak konusunda zamana da ihtiyacımız var o nedenle ayrı ayrı kendi partilerimizin görüşleri, hayallerini, iddialarını ortaya koyarak yol yürümemiz gerekiyor.
“SANDIK SİYASİ PARTİLERİN NAMUSUDUR, SEÇMENİN OYUNU KORUMAK HER BİR SİYASİ PARTİNİN NAMUSUDUR”
13'üncü Cumhurbaşkanı Millet İttifakının adayı olacak, orada bir sorunumuz yok. Ama bizim yaptığım iş; geçeceğimiz Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemin hukukta, adalette, ekonomide, demokraside nasıl bir açısı, onların ayrıntıları konuşuyor. Bütün bu siyasi partiler insan güçlerini birleştirip seçim sandıklarını koruma konusunda inanılmaz ciddiyette bir çalışma yapıyor. Türkiye’de en fazla korkulan nedir, sandıkta oyların çalınması. Sandık siyasi partilerin namusudur, seçmenin oyunu korumak her bir siyasi partinin namusudur. Biz bunları çalışıyoruz.
Temel bey ile ikimiz; 24 Haziran’da Cumhurbaşkanı adayıydık, başka bir tecrübenin sahibiyim ben. Üç aday çıktı, ikinci tura ben kalayım hissi öne geçti, rekabeti öncelikle kendi aranızda yapıyorsunuz. Muhalif seçmen matematiği unuttu. 24 Haziran’da bu iş bitti, diye düşündü. İnce ile ikimizin aldığı oy Ekmeleddin İhsanoğlu’nun aldığı oy kadar oldu. Sonra aynı seçmen müthiş bir hayal kırıklığına uğradı ve biz bunu başaramayacağız, dedi. 31 Mart seçimlerine giderken CHP’ye İYİ Parti olarak biz bu ittifakı götürdük teklif ettik. Bir kere 1,5-2 ay çalıştık. Benim ve arkadaşlarımı amacı şuydu; morali bozulan seçmeni nasıl ayağa kaldırabiliriz.
“İMAMOĞLU'NUN ADAYLIĞINDA DAHLİMİZ YOK, O SAYIN KILIÇDAROĞLU'NUN FERASETİ”
Şu talimatı verdim; burada Türkiye’nin menfaati, şurada İYİ Parti’nin, Türkiye’yi tercih edeceksiniz, o seçmeni ayağa kaldırmak birinci öncelikti. Ankara’nın adayının Mansur bey olması gerektiğini defalarca Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarına söyledik, onun adaylığında ciddi bir etkimiz var. Sayın İmamoğlu'nun adaylığında dahlimiz yok, o sayın Kılıçdaroğlu'nun feraseti. Mansur beyin adaylığı konusunda biz cümbür cemaat ille de ille yaptık çünkü.
Pek çok siyasetçiyle iddiaya girdim İstanbul alınacak diye, şöyle bir kanaat vardı; İstanbul alınamaz, alınsa da verilmez, Tayyip Erdoğan ölür öldürür, mecazi diyorum bunu yanlış anlaşılmasın, bu iş olmaz deniliyordu, bende İstanbul’un alınması halinde Cumhurbaşkanlığının alınacağını söylüyordum. İmamoğlu da, CHP’nin mensupları da şahididir, ben burada gövdemi koyacak bir çalışmanın içinde oldum o iddiayı kazanabilmek için.
Buradan Sayın Canan Kaftancıoğlu’na ve Sayın Buğra Kavuncu’ya teşekkür ediyorum, eğer o ıslak imzalı kağıtlar olmasıydı, 13 bin 500 oyla aynı Ankara’da Mansur beye olduğu attaya giderdi bu iş. İptal oldu, o iptal olmasını Sayın Erdoğan’a kim ikna ettirdiyse milli iradeye uzatılan eli kırar seçmen. 805 bin oy farkıyla alındı. Orası artık İstanbullunun başarısı.
“6 KİŞİNİN SEÇMESİ GEREKTİĞİNİ SÖYLEYEN SAYIN KILIÇDAROĞLU, YANİ BU MASA SEÇECEK DEDİ, KABUL”
Şimdi gelirsek iki belediye başkanına sonuçta Millet İttifakının adayları olarak girdiler hepimiz gayret gösterdik ama sonuçta CHP’nin belediye başkanları yani onlar günün sonunda CHP’nin üyesi olan, onun listesinden girmiş belediye başkanları. O nedenle bu iki belediye başkanımızı aday olarak isteyen insan çok, onun sebebi başarıya duyulan özlem. Daha önce de söyledim aday gösterildiği takdirde elbette biz kabul ederiz İYİ Parti olarak, dedim, orada bir sorunumuz yok. Ama o iki belediye başkanın da çatısı CHP. Bu iki arkadaşımızın etrafında doğal olarak taraftar olma oldu buna dikkat edilmesi gerektiğini her yerde söyledim. 6 kişinin seçmesi gerektiğini söyleyen Sayın Kılıçdaroğlu, yani bu masa seçecek dedi, kabul.
“SAYIN ERDOĞAN ANA MUHALEFET PARTİSİNİN GENEL BAŞKANI OLACAK”
Tek adayla gidilmesi gerektiğini söylüyorum, bu bir ön şart değil. Ama 24 Haziran’dan bir tecrübem var, samimiyetini ifade etmek içinde aday değilim kısmında duruyorum hala. Biz birinci parti olacağız, altılı masa iktidar olacak. 13'üncü Cumhurbaşkanı Millet İttifakı’ndan çıkacak, Sayın Erdoğan ana muhalefet partisinin genel başkanı olacak. Sayın Erdoğan’ın hiç alışık olmadığı Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin elden gittiği dakikadan itibaren, parlamenter sisteminin ne kadar güzel bir şey olduğunu söyleyeceğini, oybirliğiyle Türkiye’nin en önemli konsensüsü ile geçeceğine her türlü iddiaya varım. Sayın Erdoğan ana muhalefet partisi lideri olarak bunu teklif edeceğine her türlü iddiaya varım.
“BİR DAHA BİZİM PARTİMİZDEN BÖYLE BİR CÜMLE KURULMASINI ASLA MÜSAADE ETMEM”
Bu benim nüfus cüzdanım, partiyi kurduğumuzda ben dedim ki Türkiye’ye bakış açımız şudur, bu nüfus cüzdanına sahip her kişi bu ülkenin sahibidir. Şimdi Sayın Oral’ın hangi niyetle söylerse söylesin istismara açık bir cümle kurmasını kabul etmek mümkün değil. Sayın Abdullah Gül’ün eşinin Sayın Hayrunnisa Gül’ün başının kapalı olması sebebiyle Sayın Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasını istemeyenler vardı, aynısını gördüm.
Şiddetle reddettiğim bir durum, Gül’ün o zaman kabiliyetleri konuşulmuş olsaydı belki dahil olurduk ama başörtülü eşi olan birisi Cumhurbaşkanı olamaz cümlesinin benzeri Alevi bir insandan Cumhurbaşkanı olmaz, yani bunun algılanması, bunun ima edilmesini dahi doğru bulmuyorum, o nedenle özellikle Kocaali’de oradan Erdoğan’ın oyu yüzde 75, Alevi vatandaşlarımızın yaşamadığı bir yer orada çok net bir biçimde özür diledim, içtenlikle diledim. Bir daha bizim partimizden böyle bir cümle kurulmasını asla müsaade etmem. Türkiye’deki herkesi bu konuda diline ve tutumuna hakim olmaya davet ediyorum. İsimlerimizi, inançlarımız, aidiyetlerimiz olabilir kimse karışamaz burada bir saygı kavramını ortaya koymamız lazım.
“HAKLI İKEN HAKSIZ DURUMUNA DÜŞÜYORUZ”
(Dış politika): Halkı olduğumuz birçok konuda maalesef iç politikada seçim kazanmaya yönelik bir çaba olduğu için haklı iken haksız durumuna düşüyoruz. Erdoğan çok kişiselleştirdi her şeyi, şahsı her şeyden üstün, Türkiye eşittir Erdoğan tuhaf bir amorf tarif bu, bunu anlamam mümkün değil. Bu ülkenin menfaatleri, çıkarları partiler üstü bir durumdur. Yunanistan ile ilgili mevzuda yüzde 100 haklıyız. Haklıyken itibarsız hale gelen Türkiye. Maalesef ben eşittir Türkiye anlayışından gelinen nokta çok kötü. Mursi’ye yapılan yanlış bunu söylemek başka bir şey ama Mursi’nin intikamını almak bu doğru değil.”
9549,89%1,94
34,54% 0,18
36,00% -0,62
3005,99% 1,50
5006,70% 1,01