Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Tunç, "İyi hal indirimi tartışılmalı. İnfaz sistemiz caydırıcı olmalı. Bazı suçlar için denetimli serbestlik konusunu tartışacağız" ifadelerini kullandı.
Tunç, son bir haftada yaşanan kadın cinayetleri ve şiddet olaylarıyla ilgili değerlendirmesinde şu ifadeleri kullandı:
"Bir yıllık denetimli serbestlik süresinden yararlanabilmesi için bu kişilerin belli bir süre cezaevinde kalabilmesiyle ilgili bir teklifimiz olmuştu. Bunu yine önereceğiz. Yine özellikle kamuoyunda duruşmadaki kılık kıyafeti nedeniyle indirim alan kişilerle ilgili hep eleştiri söz konusu oldu. Geçen yasama döneminde saf indirim almak için kılık kıyafetin indirim sebebi olmayacağı yönünde bir düzenleme yapmıştık ama bu konudaki eleştiriler de hep devam etti. Şimdi bu iyi hal indiriminin yeniden bir tartışılması lazım. Tabii burada hem ceza hukukçularımız, hem akademisyenlerimiz, uygulayıcılarımız ve özellikle milletvekillerimizle iyi hal indiriminin devam edip etmeyeceği konusunda... Çünkü cezalarda bir alt sınır ve bir üst sınır var. Hakim dosyaya göre bu sınırlar arasında karar veriyor. Biz de iyi hal indirimi olduğunda bazı suçlar bakımından özellikle kamuoyunun bir tepkisiyle karşı karşıya kalıyoruz."
Bazı suçlarla ilgili denetimli serbestlik konusunun konuşulması gerektiğini söyleyen Bakan Tunç, "Kasten öldürme suçların, kasten yaralama suçların da özellikle denetimin serbestlik uygulamalarının toplumda eleştiriye neden olduğunu görürsün. Bu toplumdan gelen eleştirileri dikkate almak durumundayız" dedi. "Özellikle toplumu suçtan korumalıyız" diye konuşan Tunç, şöyle devam etti:
"Zaten ceza hukukunun amacı, ceza adaletinin amacı toplumu suçtan korumaktır. Bu anlamda hem suçun işlenmesini önleyici tedbirler asıl önemli olan husus da burasıdır. Gerek eğitim çalışmaları gerek ailelere yönelik bilgilendirme çalışmaları ve suç işlendikten sonra da soruşturmanın etkin bir şekilde yürümesi gerekir. Soruşturmanın etkin bir şekilde yürümesi hukukla savcılığın çok iyi bir ilişki içerisinde bunu sürdürmesi lazım ve delilleri maddi gerçeği toplaması lazım."
Cezaevi infaz sisteminin caydırıcılığının olması gerektiğini söyleyen Tunç, şu ifadeleri kullandı:
"Tabii, kişiler serbest kaldıktan sonra birtakım delillerin, görüntülerin ortaya çıkması toplumda rahatsızlığa neden oluyor. Dolayısıyla soruşturma aşamasında bu görüntülerin elde edilebilmesi, delillerin elde edilebilmesi konusundaki soruşturmanın daha etkin olabilmesiyle ilgili neler yapılabilir? Bizim seçim beyannamemizde adli kollukla ilgili bir düşünce vardı. Bu konu tartışılabilir yeniden. Yine, soruşturma aşamasında da bu delillerin takdiri önemli. Kişinin işlediği suçun karşılığı bir cezaya alması önemli. Ceza aldıktan sonra da cezaevinde infaz sistemimizin özellikle caydırıcılığa yönelik olması lazım, bir de ıslaha yönelik olması lazım. Bu anlamda da ıslaha yönelik çok önemli çalışmalarımız var. Özellikle ceza üzerindeki kişilerin tahliye olduktan sonra bir daha suç işlememesi için gerekli eğitim çalışmaları, mesleki atölyeler, meslek edindirme bunları daha da arttırmanın çabası içerisinde olacağız."
"Cezaevlerinin doluluk oranlarıyla ilgili o cezaevi dolu diye bir suçlunun cezaevine alınmaması gibi bir durum söz konusu olamaz. Onun tedbirleri devlet alır. Bu noktada zaten gerekli tedbirleri de alıyoruz. Bu konuda cezaevlerinin doluluk oranı bizim mazeretimiz olamaz. O konudaki zaten gerekli yatırım programlarındaki çalışmaları da hızlı bir şekilde sonuçlandırıyoruz. Ve bunu daha da o doluluk oranlarını ortalamanın altına düşürme, yani yapım süreçlerini hızlandırarak o bizim için bir mazeret değil. Yani bir suç işlenmişse, tutuklamayı gerektiriyorsa orada cezaevi dolu diye hakim veya savcı bırakmaz. Bu nedenle o bir mazeret değildir. O konudaki tedbirleri de artırmanın gayreti içerisindeyiz."