29 Ekim günü Cumhuriyet'in ilanı kabul edildi. “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir” sözü yeni yönetimin meşalesi oldu.
İkinci dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) toplanmasından iki ay sonra 13 Ekim 1923’te Ankara, Türkiye’nin hükümet merkezi oldu. O güne dek devlet başkanlığı görevi, TBMM başkanı olarak Mustafa Kemal Paşa tarafından yürütülmüştü. Mustafa Kemal Paşa, 28 Ekim 1923 akşamına kadar hükümetin kurulamaması üzerine Çankaya Köşkü’nde arkadaşları için Latife Hanım’a bir sofra hazırlattı. İsmet Paşa, Ali Fuat Paşa, Halit Paşa, Kemalettin Sami Bey’in de yer aldığı akşam yemeğinde yaşananları Mustafa Kemal Paşa, Nutuk’ta şöyle anlattı:
‘HİÇ ŞÜPHE ETMEDİM’
“Gece olmuştu... Çankaya’ya gitmek üzere Meclis binasından ayrılırken koridorlarda beni beklemekte olan Kemalettin Sami ve Halit Paşalara rastladım. Ali Fuat Paşa, Ankara’dan hareket ederken bunların Ankara’ya geldiklerini o günkü gazetede ‘Bir Uğurlama ve Bir Karşılama’ başlığı altında okumuştum. Daha kendileriyle görüşmemiştim. Benimle konuşmak üzere geç vakte kadar orada beklediklerini anlayınca, akşam yemeğine gelmelerini, Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa vasıtasıyla kendilerine bildirdim. İsmet Paşa ile Kazım Paşa’ya ve Fethi Bey’e de Çankaya’ya benimle birlikte gelmelerini söyledim. Çankaya’ya gittiğim zaman, orada, beni görmek üzere gelmiş bulunan Rize Milletvekili Fuat, Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref Beylerle karşılaştım. Onları da yemeğe alıkoydum.
Yemek sırasında: ‘Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz’ dedim. Orada bulunan arkadaşlar, derhal düşünceme katıldılar. Yemeği bıraktık. O dakikadan itibaren, nasıl hareket edileceği konusunda kısa bir program yaparak arkadaşları görevlendirdim. Yaptığım programın ve verdiğim talimatın uygulanışını göreceksiniz.
Efendiler, görüyorsunuz ki Cumhuriyet ilanına karar vermek için Ankara’da bulunan bütün arkadaşlarımı davet ederek onlarla görüşüp tartışmaya asla lüzum ve ihtiyaç görmedim. Çünkü, onların da aslında ve tabii olarak benim gibi düşündüklerinden şüphe etmiyordum. Halbuki o sırada Ankara’da bulunmayan bazı kişiler, yetkileri olmadığı halde, kendilerine haber verilmeden, düşünce ve rızaları alınmadan Cumhuriyetin ilan edilmiş olmasını bize gücenme ve bizden ayrılma sebebi saydılar.”
‘YAŞASIN CUMHURİYET’
Mustafa Kemal Paşa o gece İsmet Paşa’yla 1921 Anayasası’nın bazı maddelerini değiştiren kanun tasarısını hazırladı. “Türkiye devletinin hükümet şekli Cumhuriyettir.” hükmünün yer aldığı tasarı üzerinde TBMM’de yapılan konuşmalardan sonra saat 20.30’da oturuma katılan 158 üyenin tamamının oyuyla Cumhuriyetin ilanı kabul edildi. Bu ilan “Yaşasın Cumhuriyet” sesleri ve alkışlarla karşılandı.
Böylece yeni devletin yönetim biçimi tüm açıklığıyla adını almış oldu. Cumhuriyetin ilanıyla “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir” ilkesi de artık devlet yönetiminde en belirgin şekliyle yerini buldu. Ardından cumhurbaşkanlığı seçimine geçildi. Yapılan gizli oylamada 158 milletvekilinin tamamının oyunu alan Gazi Mustafa Kemal Paşa, TBMM tarafından yeni Türk devletinin ilk cumhurbaşkanı seçildi. Bunun üzerine kürsüye gelen Mustafa Kemal Paşa, yaptığı konuşmasını, “Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır” sözüyle bitirdi.
‘PARLAMENTER REJİM’
Devletin işleyişine göre, cumhurbaşkanı başbakanı atayacak, başbakan da bakanlarını seçip cumhurbaşkanının onayına sunacaktı. Bu uygulamayla, Meclis Hükümeti Sistemi yerine parlamenter rejime geçilmiş oldu. İlk hükümeti kurmakla İsmet İnönü görevlendirilirken Fethi Okyar da TBMM Başkanlığı’na seçildi. Türk halkı, 29 Ekim gecesi ve 30 Ekim günü Cumhuriyetin ilanını kutladı. 26 Ekim 1924’te yayımlanan kararname ile Cumhuriyetin ilanının 101 pare top atışı ve düzenlenecek etkinliklerle kutlanmasına karar verildi. Karar doğrultusunda 29 Ekim 1924’teki etkinlikler, kutlamaların başlangıcı oldu. Hariciye Vekaleti, 2 Şubat 1925’te bir yasa teklifiyle 29 Ekim’in bayram olmasını önerdi. Teklif, Meclis Anayasa Komisyonu’nca incelendi ve 18 Nisan’da karara bağlandı. TBMM’de teklifin 19 Nisan’da kabul edilmesiyle 29 Ekim, 1925’ten bu yana “Milli Bayram” olarak kutlanmaya başlandı.
ATATÜRK DİYOR Kİ
“Milli kahramanlık ve bilincin kıymetli eseri olan aziz Cumhuriyetin, bugünkü ve yarınki neslin demir ellerinde her an yükselip sağlamlaşacağına itimadım tamdır.” (1927)